27 Haziran 2009 Cumartesi

Annemm Nurlar içinde yat pazartesi günlerinden neffret ediyorum..

Gene gelenek bozulmadı anacığımıda pazartesi günü akşam üzeri kaybettim,Babama babalar günü hediyesi olarak annemi götürüp yanına gömeceğim hiçç aklıma gelmemişti şimdi onlar koyun koyuna yatıyorlar bana uzaktan bakıp gülüyorlar oldumu şimdi hayattaki tek büyüğümüde kaybettim o yaşlıydı ama ondan kuvvet alıyordum maneviyatım düzeliyordu nurlar içinde yatın tek tesellim ben hayattayken ikinizi yan yana yatırmak oldu 55 sene ayrılmamıştınız şimdide berabersiniz sonsuza kadar rahat uyu anne rahat uyu baba dualarım sizinle..

21 Haziran 2009 Pazar

Babammmm nurlar içinde yat.

Baba!
Her yılbaşında
sana söyleyecek
bir tek
sözüm var :
Seni ne kadar çok seversem
o kadar
çok olsun ömründen geçen yıllar…

Baba!
Babam, ağabeyim, kardeşim, arkadaşım!
Ne zulüm, ne ölüm, ne korku
başımı eğemez!
Yalnız senin elini öpmek için
eğilir başım.
Babam, ağabeyim, kardeşim, arkadaşım...

Nazım Hikmet Ran

Babalar günü kutlu olsun

Ben hayatta en çok babamı sevdim
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla ha düştü ha düşecek
Nasıl koşarsa ardından bir devin

O çapkın babamı ben öyle sevdim
Bilmezdi ki oturduğumuz semti
Geldi mi de gidici hep, hep acele işi
Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi
Atlastan bakardım nereye gitti

Öyle öyle ezber ettim gurbeti
Sevinçten uçardım hasta oldum mu,
Kırkı geçerse ateş, çağırırlar İstanbul’a
Bi helallaşmak ister elbet, diğ’mi oğluyla!
Tifoyken başardım bu aşk oy’nunu,

Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu,
En son teftişine çıkana değin
Koştururken ardından o uçmaktaki devin,
Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için
Açıldı nefesim, fikrim, canevim
Hayatta ben en çok babamı sevdim.

Can Yücel

20 Haziran 2009 Cumartesi

SEN GİDERSEN

SEN GİDERSEN SESİN GİDER
KOKUN GİDER, YÜZÜN GİDER
AY DOLANIR PUSULARDA
TENİM TİTRER, GECE BİTER

SEN GİDERSEN YÜZÜN GİDER
MARTI KÜSER, BAYKUŞ ÖTER
SENDEN KALAN SON HATIRA
İKİ DAMLA GÖZYAŞIN GİDER

SEN GİDERSEN BOYUN GİDER
POSUN GİDER, SÖZÜN GİDER
BİRŞEY KOPAR YÜREĞİMDEN
ÇATILMADIK KAŞIN GİDER

SEN GİDERSEN SOHBET GİDER
TADIM GİDER, TUZUM GİDER
DİNLEDİĞİM HER ŞARKIDA
TELİM KIRILIR SAZDAN DÜŞER

SEN GİDERSEN HERŞEY GİDER
SESİN GİDER, SESİM DÜŞER
SEN GİDERSEN EY SEVGİLİ
BEN BİTERİM, ŞİİR BİTER


ALINTIDIR.

18 Haziran 2009 Perşembe

Kanser ilacı cildi gençleştiriyor

Bilimadamları, kanser tedavisinde kullanılan 'Fluorouracil' adlı ilacın, aynı zamanda cildi genç gösterdiğini de ortaya çıkardı.

ABD'deki Minnesota Üniversitesi'nden dermatoloji profesörü Dana Sachs'ın, American Medical Association dergisinde yayımlanan araştırma sonucuna göre, cilt kanseri tedavisinde kullanılan Fluorouracil, aynı zamanda güneşten zarar gören ciltleri yeniliyor ve genç bir görünüm kazandırıyor.

Bu ilaç, kolon kanseri ile kafa-boyun bölgesi ve pankreas gibi diğer organların kanser tedavisinde kullanılıyor. Fluorouracil ile yapılan tedavilerde, cilt kanserinin gelişmesine neden olan etkenlerin engellendiği hali hazırda biliniyor.

Sachs'ın araştırmasına göre, Fluorouracil ilacı, vücudu DNA bileşeni 'timin'in sentezlenmesinden ve DNA'yı zarar görmesinden koruyor. İlaç, içerdiği 'collagen' proteini sayesinde cildin kötü ve yaşlı görünmesine neden olan hücreleri de yok ederek, kişiye genç bir görünüm sağlıyor.

İlacın kullanılmasının doktor gözetiminde yapılması gerektiğini belirten uzmanlar, Fluorouracil'in zarar görmüş hücreleri yok ederken, diğer hücrelere de zarar verebileceği yönünde uyarılarda bulunuyor.

Fluorouracil, hastalara lazer tedavisiyle uygulanıyor.

En güzel futbolcu eşine kanser teşhisi

FRANKFURT 18.06.2009
Hollandalı yetenekli milli futbolcu Rafael Van der Vaart'ın (26) magazin dünyasında "En güzel futbolcu eşi" olarak nitelenen eşi Sylvie van der Vaart (31) göğüs kanserine yakalandı. Ünlü futbolcunun eşi Sylvie van der Vaart, hastalığının yaklaşık bir ay önce tespit edildiğini ve başarılı bir ameliyat geçirdiğini açıklayarak sevenlerinin yüreğine su serpti.

ŞANSIM, EŞİM
Hastalığa rağmen moralini yüksek tutmaya çalışan ünlü TV yıldızı, "Şu an kendimi iyi hissetmeme rağmen, hayatımın en kötü dönemini geçiriyorum" diye konuştu. Real Madrid'de forma giyen orta saha oyuncusu eşi Rafael Van der Vaart'ın kendisini her zaman desteklediğini ve asla yalnız bırakmadığını da anlatan Sylvie Van der Vaart, "Rafael'in eşi olmak beni çok ama çok onurlandırıyor. Müthiş karakterli ve ne olursa olsun beni her zaman güldürmeyi başarıyor" dedi.

13 Haziran 2009 Cumartesi

HAYAT BİR OYUN İSE İŞTE KURALLARI

> Cherie Carter-If Life is a Game, These are the Rules-adli kitabindan,
>
> BENCE ÇOK DIKKATE DEGER
>
>
> 1. Size bir vücut verilecektir. Onu begenebilir ya da ondan nefret
> edebilirsiniz, ancak kesin olan bir sey varsa o da ömrünüzün geri
> kalani boyunca ona sahip olacaginizdir.
>
> 2. Dersler ögreneceksiniz. "Yeryüzünde Yasam"
> isimli tam zamanli gayri resmi bir okula kaydoluyorsunuz.
> Her kisi veya her olay birer Evrensel Ögretmen'dir..
>
> 3. Hatalar yoktur, yalnizca dersler vardir. Büyümek bir deneyim
> sürecidir. "Basari" kadar "yenilgiler" de bu sürecin bir parçasidir.
>
> 4. Bir ders ögrenilene kadar tekrar edilir. Bu ders, ta ki siz
> ögrenene kadar size çesitli biçimlerde anlatilir -- ancak ondan sonra
> bir sonraki derse geçebilirsiniz..
>
> 5. Eger kolay dersleri ögrenemezseniz bu dersler giderek zorlasirlar.
> Dissal sorunlar içsel durumunuzun kesin bir yansimasidir. Içsel
> engelleri ortadan kaldirdiginiz zaman dis dünyaniz degisir. Aci,
> evrenin sizin dikkatinizi çekme seklidir.
>
> 6. Davranislariniz degistigi zaman bir dersi ögrenmis oldugunuzu
> anlarsiniz. Bilgelik egzersizdir. Bir seyin bir parçasi, hiç bir seyin
> birçogundan daha iyidir.
>
> 7. "Bura"dan daha iyi bir "orasi"
> yoktur. "Orasi" dediginiz yer "burasi"
> oldugu zaman gene "bura"ya kiyasla daha iyiymis gibi görünen bir
> "orasi" olacaktir."
>
> 8. Diger insanlar yalnizca sizin aynanizdirlar. Diger bir kisinin bir
> yönü sizin kendinizde sevdiginiz ya da nefret ettiginiz bir yönünüzü
> yansitmadikça onu sevmeniz ya da ondan nefret etmeniz mümkün degildir.
>
> 9. Yasaminiz size baglidir. Yasam size tuvali sunar, resmi siz
> yaparsiniz. Yasaminiza sahip çikin -- yoksa baskasi sahip çikacaktir.
>
> 10. Daima ne isterseniz onu alirsiniz. Bilinçaltiniz kendinize
> çektiginiz enerjileri, deneyimleri ve insanlari dogrulukla belirler,
> dolayisiyla ne istediginizi bilmenin en güvenilir yolu neye sahip
> oldugunuzu görebilmektir.
> Kurbanlar yoktur, yalnizca ögrenciler vardir.
>
> 11. Dogru ya da yanlis yoktur, ama sonuçlar vardir. Ahlaki
> yaklasimlarin faydasi olmaz. Yargilamalar ise yalnizca davranis
> kaliplarini korumak içindir. Yalnizca yapabildiginizin en iyisini
> yapin.
>
> 12. Cevaplar kendi içinizdedir. Çocuklarin baskalarinin rehberligine
> ihtiyaci vardir; bizler ise olgunlastikça "Ruhun Yasalari"nin yazili
> oldugu kalbimize güveniriz. Bildikleriniz duyduklarinizdan,
> okuduklarinizdan ya da size söylenenlerden çok daha fazladir. Yapmaniz
> gereken yegâne sey bakmak, dinlemek ve güvenmektir.
>
> 13. Tüm bunlari unutacaksiniz.
>
> 14. Ne zaman arzu ederseniz hatirlayabilirsiniz.

12 Haziran 2009 Cuma

Canım Soner Ablam

güzelkardeşim,sultanım selverim benim.iyiyim hamdolsun.hepinizin iyiliği için duacıyım.allah ayırmasın bizleri.görüşmek üzere.çıkıyorum.allaha emanet oluın.rabbim hep güzellikler ihsan etsin inşallah.

Haydi elveda de..

Yakıyor
Mavisinde hüzünler yüzüyor
Yüzünde gülümsemesi dişlerinin ardında saklı
Bütün iyi şeyler erken ölüyor
Yanıyor biryerlerde, ellerindeki hüznü çaldığım zamanlardan
Kanamalı bir zihin çökümü için acil
Sıfır grubu bir çığlık aranıyor

Yakıyor
İçimde biryerlerde o bütün çöküşlerin enkazı defalarca çöküp kuruluyor
Gözlerin beslediği ateşi büyütüyor yaldızlı ihtiras nöbetlerimiz
En yangın yerinde sessizlik içinde kavruluyor
Ardı ardına dizilmiş kelimeler gibi şimdi kurşunların
Düştüğü yeri parçalıyor, acıtıyor

Yakıyor
Bir intiharı düşlemek gibidir elbet beynini milyon promil kaçışlara terk etmek
Şimdi sönmeyi beklediğin yerde başlıyor
Ölümüne sebep bulmak değil mühim olan
Varlığının içinde bütün gizemi olmasan da değişmeyecek her şeyin
Öyleyse en son sözün en iyi nişan aldığın olsun
Kalbe bir kurşun
Haydi
“Elveda” de



Bir Filin Kaleminden blokspot.com dan alıntıdır..

11 Haziran 2009 Perşembe

AKCİĞER VE BRONŞ KANSERİ NEDİR?

Kanserli AkciğerAkciğer kanseri, tüm dünyada erkeklerde en sık görülen kanser türüdür. Tüm kanserlerin%16 sını, kanser ölümlerinin de %28 ini teşkil eder.

Trakea, bronşlar, bronşioller gibi alt solunum yolları ve akciğer parankiminden gelişen tümörlere genel olarak akciğer kanserleri denir. %90 dolaylarında 50 yaş ve üstünde görülür.

BELİRTİLERİ:
Akciğer kanseri sinsi bir hastalıktır ve belirti vermeyebilir ancak en sık görlen belirtileri arasında öksürük, kanlı balgam çıkartma, kan tükürme, nefes darlığı, egzersiz yapmada zorlanma, ses kısıklığı, kol ve omuz ağrıları, göğüs ağrıları, yutma zorluğu, kansızlık, sarılık, başağrıları, iştahsızlık, kilo kaybı, sık tekrarlayan zatürre, hırıltılı soluma ve göz kapağında düşme gösterilebilir.

NEDENLERİ:
Akciğer kanserinin nedenleri arasında en çok aşağıdaki etmenler suçlanmaktadır:
Tütün Kullanımı (%90), radon, asbest, kronik intertisyel pnömonitis, halojen eterler (klorometil eter), krom, nikel, inorganik arsenik, radyoizotoplar, hava kirliliği, ağır metaller, A ve E vitaminleri eksikliği.

TÜRLERİ:
Mikroskop altındaki görüntülerine göre 2 tip akciğer CA mevcuttur diyebiliriz: Küçük hücreli akciğer CA ve küçük hücreli olmayan akciğer CA.

Tüm akciğer kanserleri arasında %20 kadarını küçük hücreli akciğer kanseri teşkil eder ve sigara içimi ile ilişkisi en bilirgin olan türüdür. Sigara içen bayanların, erkeklere oranla bu kanser türüne yakalanma olasılığı daha fazladır.


Kanserli Akciğer RöntgeniTeşhİs:
Yukarıda bahsettiğimiz belirtiler söz konusu ise acilen doktorunuza başvurunuz. Lokal anestezi altında bronşların içine bakabilen, bronşlardan hücreler ve küçük parçalar alabilen bronkoskop ile bronkoskopi adı verilen tetkik yapılır. Genellikle hastane şartlarında yapılır. Bir miktar basınç hissi olsa da ağrı hissedilmez ve teşhis için şarttır.

Bronkoskopi yapılamayan akciğerin zor bölgelerine dışarıdan iğneyle girilerek de biyopsi yapılabilir. Daha sonra alınan hücre ya da parça patoloji uzmanı tarafından mikroskop altında incelenerek kanser olup olmadığı, kanser ise türü saptanır.

Hastalıktan kurtulmak ve tedavi seçimi kanserin evresine, hastanın cinsiyetine ve genel sağlık durumuna göre değişir.

KLASİK TEDAVİ YÖNTEMLERİ:
Genelde her kanser türünde olduğu gibi 3 tür tedavi mevcuttur: Cerrahi, radyoterapi ve kemoterapi.


Akciğer TümörleriCerrahi müdahale ancak kanser sadece akciğerde ve yakınlarındaki lenf bezlerine yayılmış durumda ise kullanılır. Bazen de cerrahi uygulama hastada tam olarak hangi kanserin bulunduğunu anlamak için yapılır. Cerrahi uygulamada bazen küçük bir parça çıkarılır (wedge rezeksyon), bazen akciğerin bir lobu tamamen alınır (Lobektomi) bazen de bir akciğerin tamamının alınması (Pnömonektomi) gerekebilir. Daha sonra radyoterapi ya da kemoterapi uygulanır.

Hastalığın durumuna göre beyin metastazını önlemek için beyne yapılacak radyoterapinin beyin fonksyonlarını etkileme riski yüksek olduğundan hasta bu konuda bilgilendirilir.

Kemoterapi küçük hücreli akciğer kanserlerinde en yaygın uygulamadır fakat STANDARD KEMOTERAPİLER İYİLEŞME İÇİN YETERLİ OLMADIĞI İÇİN, ÇOĞU ZAMAN BEKLENENDEN FAZLA YAN ETKİ ÇIKARTARAK DAHA DA OLUMSUZ BİR TABLOYA YOL AÇARLAR

Kanser Tedavisinde Doğurganlığı Koruma Teknikleri

Kanser, lupus nefriti, romaoid artrit, orak hücreli anemi gibi sebeplerle binlerce kadın veya kız çocuğu kemoterapi ilaçları kullanmak zorunda kalıyor. Sözü geçen tedavilerde sıklıkla kullanılan siklofosfamid adlı kemoterapi ilacı ise yumurtalık dokusuna önemli derecede hasar verdiğinden kısırlığa sebep olabilmektedir. Özellikle kanser tedavisi süresince çoğu zaman radyoterapi ve kemoterapi birlikte kullanıldığından yakın zamana kadar kısırlık sorunu geri dönüşü olanaksız bir şekilde karşımıza çıkabilmekteydi.

Günümüzde ise yardımcı üreme tekniklerindeki gelişmeler sayesinde kanseri tedavisi gören kadınların doğurganlıklarını koruyarak ileriki dönemlerde anne olmaları mümkün.


Doğurganlığı koruyucu teknikler nelerdir?

Doğurganlığı koruyabilmek için uygulanabilecek yöntemlerden biri kemoterapi ve veya radyoterapiye başlamadan önce yumurtalıklardan yumurta gelişimini hormon desteği ile uyarmak ve gelişen yumurtaları laboratuar koşullarında döllendirdikten sonra embriyoları dondurarak saklamak. Ancak bu her zaman çok pratik bir yöntem olmayabilir. Zira kanser tedavisi öncesi bu yöntemi uygulamak için gerekli süre yeterli olmayabilir veya birey bekâr olabilir.
Uygulanabilecek daha pratik diğer bir alternatif ise yumurtalık dokusunun dondurulmasıdır.


Yumurtalık dokusu nasıl dondurulur?

Bu yöntemde yumurtalık dokusunun korteks yani kabuk kısmı Laparaskopik cerrahi (kapalı sistem cerrahi) ile alınır.Elde edilen yumurtalık dokusu laboratuar koşullarında küçük parçalara ayrılır ve dondurma işlemi sırasında hasar görememeleri için kriyoprotektan (koruyucu maddeler ) maddeler ile işleme tabi tutulurlar. Daha sonra dakikada eksi 20000 derecelik bir hızla dondurularak sıvı nitrojen tanklarında güvenle saklanırlar.


Dondurulmuş yumurtalık dokusundan nasıl gebelik elde edilir?

Kanser tedavisi bittikten sonra kadın bebek sahibi olmak istediği zaman dondurulmuş yumurtalık dokusu çözülerek karın içi boşluğu veya önkola nakledilir. Nakil sonrası yumurtalık dokusu canlılık kazandığında tüp bebek tedavisi uygulanır ve gebelik elde edilir. Bir diğer olasılık da yumurtalık dokusundan elde edilecek olgunlaşmamış yumurtaların IVM metodu ile laboratuar ortamında olgunlaştırılarak tüp bebek yönteminin uygulanmasıdır.


Kimler için uygundur?

Yumurtalık dokusu özellikle otuz beş yaş altı kadınlar için daha uygun bir yöntemdir. Otuz beş yaş sonrasında yumurtaların döllenme kapasitesi ile kalitesi düşeceğinden ve kromozom sayı bozukluğu oranı artacağından yöntemin başarı şansı yüksek olmayabilir.

Kanser olaylarında kemoterapi ne kadar yararlı?

Bağırsak, meme, akciğer veya prostat kanseri hastalarına durmadan yeni ve pahalı ilaçlar verilmekte. Bir Alman epidemiyoloji uzmanı şimdi kemoterapi sayesinde hayatta kalma şansını araştırdı. Sonuç: Sözde gelişmelere rağmen hastalar eskisinden daha fazla yaşamıyorlar.

Münih Üniversitesi’ne bağlı Gro§hadern Kliniği’nde görevli uzman Dieter Hölzel, bağırsak, meme, akciğer ve prostattaki metastazlı tümörlerle hayatta kalma şansı 25 yıldan bu yana hiç değişmedi, diyor.

Hölzel onkoloji uzmanlarıyla birlikte 1978 yılından sonraki tıbbi gelişmelerle tedavi gören binlerce kanser hastasının verilerini incelemiş. Bulduğu sonuçlar Spiegel dergisinde (41) yayımlandı.

Özellikle de metastazlı tümörlere sahip hastalar için kemoterapi son çaredir. On yıllardan bu yana durmadan yeni hücre zehirleri kullanılmakta. Genelde çok pahalı olan bu ilaçlarla doktorlar hastalara daha uzun yaşam vaat ediyor.

Örneğin "Taxotere" ilacının reklam panosunda "Yaşam süresi için bir şans", "Taxol" ilacınınkinde ise "Yaşama bir gelecek verin" parolası var.

Kimi doktorlar da kemoterapinin son 20 yıl içinde çok daha etkili hale geldiğine inanıyor.

Korkunç şüphe!

Ama ne var ki hasta verileri bu doktorların görüşleriyle örtüşmemekte. Hayatta kalma şansı son on yıllarda hiç değişmedi. Günümüz kanser hastaları da 25 yıl önceki hastalar kadar çabuk ölüyor.

Bağırsak kanserinde hafif bir iyileşme görülürken meme kanseri geçen yıllarda daha da kötüleşti. Hölzel, özellikle de meme kanserindeki hayatta kalma şansında görülen gerilemenin kemoterapiyle ilgili olmasından kuşkulanıyor.

Epidemiyoloji uzmanın iddiası, lenf kanseri, Morbus Hodgkin, lösemi, sarkom ve erbezi kanserinin ilaçlı tedavisi için geçerli değil. Bu hastalıklar artık birçok durumda iyileştirilebilmekte. Doktorların endişesi ilerlemiş kanser türlerinin kemoterapiyle tedavi edilememesine dayanmakta.

Son elli yılda milyonlarca insan kemoterapi tedavisi gördü. Hastalığın ileri safhasında bulunan ilk lenfosarkom hastası 1942 yılında Amerikalı doktorlar tarafından hardal gazıyla tedavi edilmiş ve tümör kitlesi mucizevi bir şekilde küçülmüştü. Gerçi üç ay sonra ilacın etkisi yok olmuş ve hasta da ölmüştü ama kemoterapi devri buna rağmen başladı.

İlk araştırma

Hücre zehirleri (sitostatik ilaçlar) hücrelerin çoğalmasını farklı biçimlerde engelliyor. Tümör hücreleri, diğer birçok beden hücresinden daha fazla bölündükleri için urlar ve metastazlar sitostatik ilaçların etkisinde kalır. İlaçların etkisiyle urlar küçülebilir hatta tamamen yok olabilirler de.

Ama bununla birlikte hızlı bölünen sağlıklı hücreler de zarar görebilir: örneğin saç kökü hücreleri ve kemik iliği hücreleri gibi.

Zehir kürü lösemi ve lenfomlarda ilginç bir şekilde etkili olunca, yavaş yavaş organlarında tümör olan hastalarda da uygulanmaya başlandı. Peki bu hastalar kemoterapi sayesinde daha mı uzun yaşıyor? Karşılaştırmalı bir araştırma hiçbir zaman gerçekleştirilmedi.

Belki de bu soru hiçbir zaman yanıtlanamayacak. Üreticiler klinik çalışmalarda hep eski ilaçlarla yenilerini karşılaştırmakla yetindi, tedavi olmayan kontrol grupları bulunmuyordu. Bir ilacın piyasaya sürülebilmesi için bir avuç denek üzerinde herhangi bir olumlu etkinin "istatistiksel açıdan önemli" olarak gösterilmesi yeterli oluyor.

Zararsız ilaç yok

Oysa ilaçlar hiç de zararsız değildir. Eski kemoterapi ilaçlarının bazıları, hastaları birkaç hafta içinde öldürüyordu ve bu yüzden de piyasada kalıcı olamadı.

Ama diğer ilaçları almanın da diri diri cehenneme gitmekten farkı yoktu. Saçları dökülen, iştahsızlaşan, iyice halsiz düşen hastalar iltihaplardan yakınıyorlardı. Hatta bazı doktorlarda, sitostatik ilaçların, metastazları geçici bir süre için küçültmekten başka bir şeye yaramadığı kuşkusu bile doğmuştu.

Artık hayatta olmayan Hamburg-Eppendorf Üniversite Kliniği yöneticisi Klaus Thomsen, 1985 yılında bir kongrede şu açıklamayı yapmıştı: "Git gide daha fazla doktor bu tür bir tedavinin üzerimde uygulanmasını istemezdim demesi, bizleri ciddi olarak düşündürmeli."

İtiraf etme zorluğu

Ve bu açıklamadan on yıl sonra da Heidelberg Üniversitesi epidemioloji uzmanı Ulrich Abel kemoterapinin yararından kuşku duyacaktı. Bilim adamı bir yıl boyu kemoterapi ile ilgili birkaç bin makaleyi inceledikten sonra kemoterapinin yaşam süresini veya kalitesini yükselttiğini gösteren herhangi bir sonuca ulaşamadı.

Fakat kemoterapi buna rağmen yaygınlaştı. Çünkü doktorlar hastalarına çaresiz olduklarını itiraf etmek istemedikleri için, zehir kürü tıbbın bir dogması haline geldi.

Bu durum aynı zamanda birçok kişiyi mutlu ediyor. Doktor hastasına bir tedavi sunabildiği için, hasta tedavi olabildiği için ve ilaç endüstrisi de ilaçlarını pazarlayabildiği için mutlu.

Kemoterapideki gelişmeler, daha çok yan etkilerin giderilmesine dayanıyor. Hücre zehirleri eskiden hastaları, hastanede yatması gerekecek kadar halsiz bırakırdı. Bugün artık saç dökülmesine, kusma, iştahsızlık, ishal ve kabız gibi şikayetlere karşı ilaçlar bulunmakta. Hatta kemoterapilerin birçoğu artık ayakta uygulanabilmekte.

İlaç sayısı arttı, ama

İlaç üreticileri yıldan yıla yeni sitostatik ilaçlar sürüyor pazara; yetmişli yıllarda beş ilaç vardı, bugün bu sayı 25’e çıktı. Oysa hastaların yaşama şansında o zamandan yana hiçbir değişiklik olmadı. Kemoterapinin yararlı olduğunu savunanların iddiası başlıca iki araştırmaya dayanıyor.

Örneğin Fransız araştırmacılar 724 metastazlı meme kanseri hastasın verilerini incelemiş. Buna göre kanser tanısından üç yıl sonraki hayatta kalma şansı %27’den (1987 ila 1993 yılında tedavi görenler) %43’e (1994 ila 2000 yılları arasında tedavi görenler) yükselmiş.

Epidemiyoloji uzmanı burada bir aldatmacının bulunduğunu söylüyor. Hölzel, metastazlı meme kanseri vakalarının 1994-2000 yılları arasında daha erken teşhis edildiği kanısında. Tanı sırasında hastalık o kadar ilerlememiş olduğu için de hastalar hastalığın teşhis edilmesinden sonra daha uzun yaşamışlardı ki burada tedavinin hiçbir etkisi olmamıştı.

Olumlu gelişme olarak sunulan diğer bir bulgu da, Texas Üniversitesi’nin 2003 yılında sunmuş olduğu bir araştırma. Bu araştırmaya göre metastazlı meme kanseri hastalarının hayatta kalma şansı 1974’den 2000 yıllarına dek %10’dan %44’e çıkmış.

Bu çalışma sırasında metastazlı ve metastazsız hastalar karşılaştırılmış. Ve daha önceki araştırmada olduğu gibi burada da yeni hastalar, daha iyi teşhis imkanlarına sahipti.

Hedef, kanserin temel genleri

Araştırmacılar kanser türleri arasında belli farklılıklar olduğuna, ancak türü ne olursa olsun, bir temel gen dizisinin her zaman harekete geçtiğine ve bu genlerin kanser hücrelerinin hızla yayılmasında büyük bir payı olabileceğine dikkat çekiyor.

Kanser kolay kolay üstesinden gelinemeyen bir hastalıktır. Bunun bir nedeni her kanserli ur türünün genetik açıdan farklı bir yapıya sahip olmasından kaynaklanır. Örneğin, prostat urlarında bir dizi gen etkin olurken, meme kanserinde tümden farklı bir genler öbeği devreye girer. Bu yüzden çoğu onkoloji uzmanı kanserin gerçekte her biri özel ilgi isteyen birbirinden farklı bir hastalıklar dizisi olduğu görüşünde birleşirler.

Ancak konuya daha geniş bir bakış açısından yaklaşan Michigan Üniversitesi klinik biyoloji uzmanlarından Daniel Rhodes ve Arul Chinnaiyan, kanser türleri arasında meslektaşlarının gözden kaçırdıkları ortak bir özelliği ortaya çıkardılar. İnsana özgü tüm kanser türlerinin ardında yatan bu temel genler dizisi kansere olası bir çözüm getirebilir.

Rhodes ile Chinnaiyan bilgi yığını içinde kimi ortak özellikleri ortaya çıkartmak amacıyla kanserle ilgili çeşitli araştırma sonuçlarını içeren online bir veritabanını gözden geçirdiler.

Ortak özellikler

Araştırmaların her birinde on binlerce gen tarayarak belirli birkaç kanserli doku türünde etkin olan genleri belirlemeye çalışan Rhodes ekibi tüm kanser türlerinde ortak 67 geni ortaya çıkarttı.

İkinci bir çözümleme saldırgan türlerle ilintili farklı, ancak çakışan 69 genlik bir başka gen öbeğini su yüzüne çıkarttı.

Araştırmacılar kanser türleri arasında belli farklılıklar olduğuna, ancak türü ne olursa olsun, bu temel gen dizisinin her zaman devinime geçtiğine ve bu genlerin kanser hücrelerinin hızla yayılmasında büyük bir payı olabileceğine dikkat çekiyorlar.

Rhodes bu genlerin bir bölümünün aynı anda hedef alınması suretiyle kansere köklü bir çözüm getirilebileceğine inanıyor.

8 Haziran 2009 Pazartesi

Gene yerle yeksan oldum içim acıyor

Annem hep bahsederim gözümün önünde eriyor iyi değil bu yüzden acilen geldim doktorlar rahat ettirin diyor yahu sanki bu zamana kadar ne yapıyorduk ben kendimi alıştırmalıyım biliyorum artık yapılacak bir şey yok dondum kaldım ne edeyim nerelere götüreyim babacığım anden ölmüştü Allahım dedim keşke hasta olaydıda öf diyeydim öyle dememek lazımmış insan sevdiğinin acı çektiğini görünce kahroluyormuş bide elinden bi şey gelmeyince çok zormuş Allahım bana akıl ver verki delirmeyeyim böyle zamanlarda akıllı biri lazım Anneciğim Anneannem terki diyar ederken bana kendini hazırla demişti hayat insana tekrar tekrar yaşatıyor bazı şeyleri başa döndük ben kızlarıma kendinizi hazırlayın diyorum ne acı kendi hastalığımı çoktan unuttum zaten Allahım bana akıl ver..

Diğer Sayfalarıda Dolaşın