30 Ağustos 2009 Pazar

Meme Kanseri Erken Tanısında İpuçları

Memede oluşan ağrısız, sert ve düzensiz kenarlı bir kitle büyük bir olasılıkla bir kanser kitlesidir. Buna karşın, bazı kanserler yumuşak,basmakla ağrılı ve hassas, düzgün kenarlı veya sadece deride kalınlaşma şeklinde kendini gösterebilirler. Tümörler en çok memenin üst dış kısımlarında oluşurlar, fakat memelerin herhangi bir yerde oluşacağı gibi meme başı bölgesinde de oluşabilirler.
Memenin en sık görülen bulgusu kitle olmasına rağmen başka bulgularda oluşabilir. Bu bulgu ve semptomlar şunlardır:

*Memelerden birinde diğeri ile kıyaslandığında bir şekil bozukluğu veya büyüklüklüğünde değişiklik olması.

*Memenin belli bir bölgesinde kalıcı şişlik ve kızarıklık.

*Meme derisinin herhangi bir yerinde düzleşme veya çukurlaşma olması.

*Meme derisinde portakal kabuğu görüntüsü oluşması.

*Meme başından renksiz, renkli veya kanlı akıntı gelmesi.

*Meme başının içeriye çökmesi ve eski haline getirilememesi.

*Meme başında kalınlaşma, kabuklanma, kaşıntı veya yanma olması.

*Koltuk altında veya boyun bölgesinde büyümüş lenf bezlerinin görülmesi veya ele gelmesi.

Eğer bu değişiklikleri saptar iseniz mutlaka bir genel cerrahi uzmanına görünmeniz gerekir.

Meme kanseri yukarıda bahsettiğimiz değişik bulguları vermesine rağmen hastalığın erken devrelerinde hiçbir bulgu veya semptomu henüz kendini göstermemiş olabilir. Bu nedenle meme kanserinin erken tanısında mamografi ve ultrasonografi çok önemlidir. Çünkü henüz hiçbir bulgu oluşmadan da bu tetkiklerle meme kanseri tespit edilebilir. Bu nedenle 35 yaşı geçmiş hanımların mutlaka düzenli doktor kontrolü ve doktorların önerdiği periyodda mamografi ve ultrasonografi çektirmeleri gerekmektedir.

15 Ağustos 2009 Cumartesi

Kanserin Psikososyal Etkileri

Kanser, anormal hücrelerin kontrolsüz biçimde çoğalması ile karakterize bir hastalıktır. Birbirinden çok farklı kanser tipleri vardır. Bunların tümüne aynı ismin verilmesi, ortak özellikleri olan bir hücre tipinin denetimsiz biçimde çoğalması durumudur.
Kanser hastalığının ve tedavisinin kişinin hayatına getirdiği zorluklar hepimiz tarafından bilinmekte. Kanser hastalığının psikolojik sağlık üzerine etkisi de daha tanı aşamasında başlamaktadır. Başlangıçta yaşanan belirsizlik ve bekleyiş, kişinin kendisi ve ailesinde kaygı ve endişe yaratmaktadır.

İdeal olan, hekimin yeni kanser tanısı almış hastaya tanısını dürüst ve gerçekçi bir biçimde söylemesidir. Ancak, bazı olgularda hastanın psikolojik durumuna bağlı olarak bu birkaç görüşmeden sonra açıklanabilir.

Hastanın kanser tanısı aldığını öğrenmesi ile birlikte bu soruna karşı baş etme ve tepki vermeyle ilgili psikolojik problemler ortaya çıkmaya başlar. Hasta ilk olarak hastalığı inkar edebilir, şok yaşar, öfkelenir, uyku düzeni bozulur. İlk etapta hastanın bu duyguları yaşaması engellenmeye çalışılmamalıdır. Ancak ilerleyen günlerde bu evrelerin yerini hastalıkla savaşma, uyum çabaları ve umutlara bırakması amaçlanmalıdır.

Hastalığın varlığı kişinin kendisinde ve yakınlarının hayatında ciddi aksamalara yol açar. Kanser hastalığı bir çok maddi ve manevi kayıba da neden olur. Bunlar; fiziki bütünlüğün bozulması, sağlığın kaybolması, hastalıkla ilgili vücut şekil değişiklikleri, iş gücü kaybı gibi. Ayrıca kişi bu hastalık sebebiyle kendisini sosyal ortamlardan izole edebilir. Kişisel bakımı yapmakta da zorlanabilir.
Tüm bunlar psikolojik bütünlüğü örseleyici durumlardır. Hastada ve yakınlarında kızgınlık ve düşmanlık en sık görülen tepkilerdendir. Bunlar da daha çok sağlık personeli, doktorlar ve yakınlara yöneltilir. Hasta “ne suç işledim de benim başıma geldi?” düşüncesiyle kendini ve diğerlerini suçlayıcı bir tutum sergileyebilir. Kanser hastalarında en sık görülen tepki biçimi depresyondur. Depresyon uykusuzluk, yemek yememe, içe çekilme olarak kendini göstermeye başlayabilir. Hastanın gündelik hayatındaki stres yaratan faktörler de bu noktada önemlidir.

Tanı dönemi, tedavi dönemi, tedavi sonrası dönem, nüks ya da metastaz, ilerleme ve son dönem her biri ayrı ayrı psikolojik sıkıntıları beraberinde getirir. Hasta dayanılmaz ağrılar çeker ve bilinmeyenden korkar, ölüm korkusu söz konusudur. Hastaların ve yakınlarının kanserin her evresinde bir ruh sağlığı profesyonelinden (psikolog, psikiyatrist) yardım almaları gerekir.

Hastalıklı kök hücrelerini öldüren ve kanserin tekrar etmesini önleyen yeni bir kimyasal bulundu.

Amerikalı araştırmacılar, meme kanseri kök hücrelerini etkili biçimde hedef alarak öldüren bir kimyasal belirlendi.

Kanser kök hücreleri, geleneksel tedavilere direnç gösterebildiği için, hastalığın tedaviden sonra yeniden ortaya çıkmasına neden olabiliyor.

"Massachusetts Institute of Technology" ve "Broad Institute" mensubu Piyush Gupta’nın yaptığı çalışma, Cell adlı bilimsel dergide yayımlandı.

Gupta, çalışmayla ilgili verdiği demeçte, tedaviye son verilmesinden sonraki çoğu nüksetme vakasına bu tür kök hücrelerin yol açtığına dair birçok veri bulunduğunu söyledi.

Bu tür kök hücreler, ender bulunduğu ve kolaylıkla normal hücreye dönüşebildikleri için, bunların öldürülmesi oldukça güçtü. Gupta, bu tür hücreleri diğerlerinden ayırarak öldürmek için bir ilaç birleşimi elde etmenin daha önce güç olduğunu, bunu kendilerinin başardığını bildirdi.

Araştırmacılar, bu tür kök hücreleri ayırarak laboratuvar ortamında çoğalttılar ve üzerlerinde 16 bin dolayında doğal ve yapay kimyasal birleşimi denediler. Deneyler sonucu liste giderek daraltıldı ve salinomycin adlı kimyasalın "hedefi 12’den vurduğu" anlaşıldı.

"Salinomycin"in, kanser kök hücresini bularak öldürmede, "paclitaxel" veya "Taxol" denen yaygın kemoterapi ilacından 100 kat daha etkili olduğu anlaşıldı.

Kanser kök hücrelerini öldürebilecek kimyasalın nasıl belirlenebileceği konusunda da çalışmanın, ilaç firmalarına yol gösterebileceği kaydedildi.

Diğer Sayfalarıda Dolaşın