31 Mart 2009 Salı

Öyle Özlüyorum ki

Acılarım gözümde saklanmışlar kendince,
Sessiz sessiz bekleyip öyle özlüyorum ki.
Gecelerim terk etti gündüzler de gidince,
Zamanı itekleyip öyle özlüyorum ki.

Vuruldum sürmelere, inliyorum kederden
Melalimi sormayın, ümitvarım o yardan,
Hislerim pek karmaşa, belki yazı kaderden,
Sabrımı yedekleyip öyle özlüyorum ki.

Avuçlasam zamanı her dem etsem temaşa,
Yapayalnız gizlice el ele ve baş başa,
Benim olur kâinat yedi kat baştanbaşa,
Takatsiz emekleyip öyle özlüyorum ki.

Sevdalarım rengârenk koşturdum adım adım,
Yara bere her yanım arşa çıktı feryadım,
Belki de son bu gece, ............... çok ağladım,
Yaşıma yaş ekleyip öyle özlüyorum ki.

26 Mart 2009 Perşembe

Kızıldereli burçları

19 Ocak YABANKAZI "Bilge, dingin, yardımsever bir lider!"
Uğurlu taşı: Kuvars
Rengi: Beyaz • Evrenin tüm enerjisini kullanabilme yeteneği
• Sakin, dingin bir kişilik
• Olayları kavrama yeteneği
• Dikkatli, titiz ebeveyn
• Hata yapmamak için çok çalışma
• Arkadaşlık ve dostluk seçiminde çok dikkatli
• Sindirim sisteminde hassasiyet
• Büyük gelişimlere açık
• Morali bozukken çekingen ve içe kapanık
• Lider olma kabiliyeti
• Alışkanlık ve geleneklerine bağlı
• Ev hayatında düzenli ve özenli
• Arkadaşlarını ve çevresini geliştirmeye eğilimli
• Güçlü intikam duygusuna sahip
• Çok sayıda değişik işi ve görevi yürütebilme yeteneği
• Kusursuzluk tutkusu
• İnsanlar ve doğa ile kolayca uyum sağlama
• Dayanıklılık , bazen katılaşma
• Aydınlık ama ulaşılması zor bir kişilik
• Kusursuz bir bilge
20 Ocak – 18 Şubat SUSAMURU "Sevimli, canayakın, iletişimi yüksek bir yardımsever!"
Uğurlu taşı: Gümüş
Rengi: Gümüş • Arkadaşları tarafından sevilen, sayılan bir kişilik
• Duygularını saklamaya meyilli,
• Karşı koyulması zor,
• İştahlı, yemek yemeyi seven
• İyi bir baba, iyi bir eş,
• Akıllı, Cesur
• Esnek ve yardımsever
• Sosyal yardımlaşma konularına eğilimli,
• Güvenilir bir dost,
• Dalgın ve hayalci,
• Uzak ülkelere gitmeye eğilimli,
• İyi bir dert ortağı,
• Hassas noktası; Sinir sistemi
• Affedici,
• Güçlü bir içgüdü ve altıncı his,
• Tehlikeli durumlarda yanlış kararlar almaya eğilimli,
• Kendilerini başkalarının yerine koyabilme kabiliyeti,
• Aşırı korkusuzluk sonucu tehlikeli işler yapabilme,
• Sürekli yeni planlar yapma,
• İlk adımları atarken kararsız,
• Özgürlüğüne düşkün,
• Herkesle dost!
19 Şubat – 20 Mart PUMA "Kıvrak ve güzel bir duygu yumağı!"
Uğurlu Taşı: Firuze
Rengi: Mavi – Yeşil • Kendi alanlarına ve özeline düşkün,
• ugusal ama duygularını göstermeyen,
• Zor güvenen ve ihtiyatlı,
• Ruhsal bir avcı,
• Evine düşkün,
• Yalnızlık duygusu güçlü,
• Sezgileri yüksek,
• Kıvrak zekalı,
• Doğru olanı yaptıkları konusunda güvenceye ihtiyaç duyan,
• Sevecen, neşeli bir ebeveyn,
• Hareketli,
• Duyarlı,
• Uysal,
• Akıl almaz bir düşgücü,
• Hassas nokta: Mide – Bağırsak,
• Köşeye sıkıştıklarında kavgacı ve atik,
• Güvendiklerine tüm yüreği ile sevgi gösterme,
• Anlaşılması zor, gizemli,
• Güçlü sezgiler,
• Duyguları baskı altında tutma eğilimi,
• Atik bir ruhsal koşucu,
• Başkalarının göremediğini gören,
• Romantik.
21 Mart – 19 Nisan ALADOĞAN " Görkemli ve büyüleyici bir iyilik sembolü!"
Uğurlu Taşı: Opalin
Rengi: Sarı • Bitmek tükenmek bilmeyen bir enerji,
• Daldan dala atlayan,
• Hızlı gelişme, değişme kapasitesi,
• Düşünce ve duygularında çok açık
• Açıksözlü ama bazen patavatsız,
• Yalana ve yalancılığa tahammülü olmayan,
• Korkusuz,
• İleri görüşlü,
• Kızgın olduklarında saldırgan ve çok tehlikeli,
• Bağımsız,
• Kolayca dikkati dağılan,
• Enerjilerini yönlendirmeye başaranlar için iyi bir yönetici,
• Sağlam bünyeli,
• Hassas Nokta; Baş bölgesi, sık baş ağrısı,
• Herkesle anlaşan,
• Doyumsuz bir güç ve enerji isteği,
• Yeryüzü işlerine aşırı eğilim,
• Dost ve adil bir ebeveyn,
• Çoşkulu,
• Heyecanlı,
• Arkadaş yanlısı, geniş bir çevre,
• İletişim gücü yüksek,
• Pırıltılı,
• Etkileyici,
• Hayır demesi zor!
20 Nisan – 20 Mayıs KUNDUZ "Herkese yaşam gücü ve tadı veren denge merkezleri!"
Uğurlu taşı: Krisokol
Rengi: Mavi • Dengeli, ağırbaşlı,
• Değişimi sevmeyen,
• Planlı,
• Eşyalarına düşkün,
• Bir işi yaptığı zaman hem güzel hem yararlı olmasına çalışan,
• Fiziksel lark çok güçlü,
• Sürekli barışı arayan ve barış ortamlarını tercih eden,
• Toprağa, köke bağlı önem veren,
• El becerileri yüksek,
• Her türlü fiziksel ortama uyum sağlayan,
• Kendi rahatı ve huzuru için çevreyi düzenleyen,
• Tek boyutlu düşünceye kolayca kayabilen,
• Sessiz, sakin,
• Güven duymadıkları zaman geride kalıp dinleyen,
• Sinirlenince yıkıcı,
• Suyla ilgilenmekten hoşlanan,
• İşleri sürtüşmesiz, uyumlu hale getirmeyi başaran,
• Maddi alanda güvenceyi seven,
• Evliliği ciddiye alan ve eşine sadık olan,
• Tutarlı ve dengeli ilişkileri tercih eden,
• İç huzura önem veren,
• Kararlı ve dirençli ama bir o kadar da tehlikeli!
21 Mayıs – 20 Haziran GEYİK "Çekici, hareketli, duyarlı bir şifacı!"
Uğurlu taşı: Akik
Rengi: Beyaz – Yeşil • Hareketi seven,
• Aynı anda birkaç işi yapabilen,
• Durmadan bir düşünceden ötekisine geçen,
• Çok uyank vezeki,
• Koruma içgüdüsü fazlası ile gelişmiş,
• Güzel olan her şeyi seven,
• İlişkilerinde fiziksel görünüme önem veren,
• Sanatçı kişilikli,
• Yeni buluşlara meraklı,
• Yeni tatlar, yeni yerler görmeyi seven, maceracı,
• Gülmeyi seven bir kahkaha makinesi,
• Monogamist ilişkilere yatkın olmayan,
• Sevgi dolu bir ana-baba,
• En küçük işte bile güzellik yaratabilen,
• Hassas nokta: Damar tıkanıklıkları,
• Kalıcı ilişkileri olması gereken,
• Sevinmeyi ve sevinç duygusunu çok önemseyen,
• Yaratıcı,
• Konuşkan,
• Dünyanın tüm güzelliklerini görebilen,
• Duyarlı,
• Keyif almayı bilen,
• Maceracı!
21 Haziran – 22 Temmuz AĞAÇKAKAN "Aile ortamlarının ve sevginin vazgeçilmez merkezi!"
Uğurlu Taşı: Kırmızı Akik
Rengi: Pembe • Gizemli yetenekleri olan,
• Dengeli ortam ve dengeli durumları tercih eden,
• Olayların iç yüzünü kolayca kavrayan,
• Muhakkak sevdikleri bir eşe ihtiyaç duyan,
• Düzenli, iyi ilişkiler kuran,
• Çok hırslı,
• Anaç, evcimen,
• Sevmeyi ve sevilmeyi çok önemseyen,
• Yardımsever,
• Dinsel ve mistik eğilimleri olan,
• Uzak çevreye kadar herkesle ilişki içerisinde olan,
• Uyumlu,
• Güven duygusuna önem veren,
• Çabuk korkan,
• Milliyetçilik duyguları güçlü olan,
• Maddi güvence olmayınca mutsuz olan,
• Hassas Nokta; İç hastalıkları,
• Yaşamda her zaman ruhsal bir amaç arayan,
• Huzursuz olunca hastalanma eğilimine sahip,
• Sağlam ve güvenilir bir dost!
23 Temmuz – 22 Ağustos MERSİNBALIĞI "Gösterişli, bağımsız, sevilen, keskin görüşlü bir fırtına!"
Uğurlu Taşı: Gröna Demir
Rengi: Kırmızı • Soylu, görkemli düşünmeyi seven,
• Dost ama alaycı,
• Gerçek duygularını saklayan,
• Hassas nokta; Soğuk algınlığı, boğaz ağrısı, hazımsızlık,
• Başkalarının kendilerine verdiği acıyı unutmayan,
• Başkalarına duygusal çözümler sağlamayı seven,
• Liderlik duyguları çok güçlü,
• Egemenlik kurmayı seven,
• Bazen kibirli,
• Çok zeki, uyanık ve hareketli,
• Çocuklarına karşı korumacı,
• Tükenmez bir güç kaynağı ve ruhsal derinlik,
• Çok sağlam bir korunma zırhı,
• Okumaya meraklı,
• Haksever, iyi niyetli bir yönetici,
• Hırçın davranışların altında yumuşak ve kırılgan bir yürek,
• Acılarını, dertlerini asla göstermeyen,
• Psikolojik ve fiziksel sıkıntıları kolayca çözümleyebilme yeteneği,
• Başka insanların üzerinde güçlü etkiler yaratan,
• Beklenmedik, hesapsız öfke patlamaları olan,
• İyi yürekli, duyarlı kişiler!
23 Ağustos – 22 Eylül BOZAYI "Çözümlemeci ve mantıklı düşünme yeteneği olan bir organizatör!"
Uğurlu Taşı: Ametist
Rengi: Erguvan • Mantıklı,
• Adalet duygusu güçlüolan,• Yalana karşı hassas ve hemen hisseden,
• Öfkesini soğukkanlı ve hesaplı bir şekilde gösteren,
• Konuşmayı seven,
• Aynı zamanda uzun süre suskun kalabilen,
• Korkutucu bir düşman,
• Somut aleme ve lükse meraklı,
• Akıllarına koydukları zor, kolay her şeyi yapabilen,
• Sorumluluk duygusu çok güçlü,
• Sinirli ama sevecen bir ana-baba,
• Temiz, titiz,
• Disiplinli ve düzenli,
• Uyumlu ama çekingen,
• Aldatılmaya tahammülü olmayan,
• Sorunları kolayca çözebilen,
• Zayıf olan herşeyi küçümseyen,
• Ruhsal gelişim konusunda desteğe ihtiyaç duyan,
• Yemeğe düşkün ama rejimi de seven,
• Hekimlik, yönetim ve savunma konularına meyilli,
• Hassas Nokta; Mide, bağırsak ve kalp,
• Tasarıları ve düşüncelerinin bozulmasına asla izin vermeyen,
• Dürüst ve etkin bir kişiklik!
23 Eylül – 23 Ekim KARGA "Özveri, nezaket ve kararlılığın mükemmel bir bileşimi!"
Uğurlu Taşı: Jasper
Rengi: Kahverengi • Yardımsever,
• Doğa ile ilişkide olmayı seven,
• Ani, beklenmedik manevralar yapabilen,
• İç dengeleri bozulmazsa uzun süre çalışabilen,
• Ruhsal alanda çok rahat olan,
• Hayattan zevk almayı bilen,
• Küçük şeylerden mutlu olan,
• Her şeyin iyi ve kötü yanını kolayca görebilen,
• Çelişkili,
• Her türlü düşünce ve akımı izleyip öğrenmek isteyen,
• Sevdiklerine karşı aşırı korumacı hatta yıkıcı,
• Kendilerini bulmak için zamana ihtiyaç duyan,
• Hayvanlara düşkün,
• Evine özenen, zevkli, dekorasyona meraklı,
• Güzel şeyleri seven,
• Estetiğe düşkün,
• Kendilerini bulmakta bazen zorluk çeken,
• Çok sevimli,
• Çok fedakar bir ebeveyn,
• Kucaklanmayı ve öpücüğü seven,
• Güven vermeyi ve güven kazanmayı seven ve kolayca öğrenen,
• Hayatı dolaysız ve yoğun yaşayan,
• Güzel ve yakışıklı insanlardır!
24 Ekim – 21 Kasım YILAN "Ruhsal güçleri çok yüksek duyarlı insanlar!"
Uğurlu taşı: Bakır – Malahit
Rengi: Turuncu • Ruhsal seslere karşı duyarlı
• Uğraştıkları işte başarılı,
• Kendi söylediklerini benimseten,
• İlişki kurdukları şeyleri dönüştürme yeteneği,
• Tükenmez bir enerji,
• İyileştirici güçlere sahip,
• Hassas Nokta: Karın ağrısı,
• Çevrelerine yardımcı olma yeteneği,
• Bazen dar kafalı,
• Karar verme aşamasında yardım almayı sevmeyen,
• Aydın bir kişiliğe sahip,
• Çatal dilli,
• Soğukkanlı,
• Çok gizemli,
• Ketum,
• Kusursuz ,
• Etrafa kolayca uyum sağlayan,
• Çocuklarına yetki vermeyi seven,
• Kendi özlerini değiştirebilme gücü,
• Saklı işler çevirmeyi seven,
• Çok çekici,
• Dokunma ve titreşimlere olağanüstü duyarlı,
• Farklı bir kişilik!
22 Kasım – 21 Aralık WAPİTİ "Yeniden doğan veya yeniden doğurabilecek bir güç simgesi!"
Uğurlu Taşı: Obsidiyen
Rengi: Siyah • Parlak, saydam yapılı bir kişilik,
• Sık sık ikilem yaşayan,
• Yaşamları boyunca bıçak sırtında yürüyen,
• Dış etkilerden gerçek özleri çıkarmayı çok iyi beceren,
• Yumuşak ama güçlü bir yapıya sahip,
• Çevrelerine karşı antiseptik bir etkiye sahip olan,
• Çok güçlü bir adalet duygusuna sahip,
• Güçlü içgüdüleri olan,
• Ruhsal düğümleri kolayca çözebilen,
• Yükseklere tırmanmayı başarabilen,
• Sağlam içgüdüleri olan,
• Yakın ilişki kurmaktan çekinen,
• Sıcak kalpli, sevgi dolu olabilen,
• Fikirlerinden asla caymayan, kendi bildiğini okuyan,
• Bazen aşırı cesur,
• Erkenden olgunlaşan,
• Çabuk öğrenen,
• Öfke nöbetleri geçirebilen,
• Kazandıkları bilgileri herkesle paylaşan,
• Gururlu,
• Saygı ve sevgi uyandıran, neşeli Wapiti'ler------------ --------- --------- --------- --------- --------- --------- --------- --------- --------- ---

24 Mart 2009 Salı

hoşgeldin bebek

hoşgeldin bebek
yaşama sırası sende
senin yolunu gözlüyor
kuşpalazı, boğmacakara çiçek, sıtma yürek enfaktı, kanser falan

işsizlik açlık falan
hoşgeldin bebek
yaşama sırası sende
senin yolunu gözlüyor

tren kazası, uçak kazası iş kazası, yer depremi kuraklık falan
kara sevda, ayyaşlık falan hoşgeldin bebek
yaşama sırası sende
senin yolunu gözlüyor

hapisane kapısı polis copu falan
senin yolunu gözlüyor
sosyalizm falan hoşgeldin bebek
yaşama sırası sende...""

23 Mart 2009 Pazartesi

İnsan ilişkileri testi

1. Kendinizi ne zaman en iyi hissedersiniz?

(a) Sabahları
(b) Öğlenden sonra ve akşama doğru
(c) Gecenin ilerleyen saatlerinde

2. Nasıl yürürsünüz?

(a) Hızlı ve uzun adımlarla
(b) Hızlı ve kısa adımlarla
(c) Normalden yavaş ve etrafa bakınarak
(d) Yavaş ve başı eğik
(e) Çok yavaş

3. İnsanlarla konuşurken

(a) Kollarımı göğsümde katlamış olarak dururum
(b) Ellerimi sıkarım
(c) Bir veya iki elimi belime koyarım
(d) Konuştuğum insanlara dokunur veya ittiririm
(e) Kulağımla oynar, çeneme dokunur veya saçımı düzeltirim

4. Dinlenirken nasıl oturursunuz?

(a) Dizler katlanmış ve bacaklar birbirine bitişik olarak
(b) Bacaklar çaprazlanmış olarak
(c) Bacaklarımı uzatarak
(d) Bir bacağımı altıma katlayarak

5. Çok hoşunuza giden bir şey olduğunda ne yaparsınız?

(a) Büyük bir kahkaha atarım
(b) Gülerim ama fazla sesli değil
(c) Bir kerelik gülerim
(d) Sessizce gülümserim

6. Bir partiye veya sosyal etkinliğe katıldığınızda

(a) Herkes sizi fark edecek şekilde gürültülü bir giriş mi yaparsınız?
(b) Sessiz bir giriş yapıp etrafınızda tanıdığınız birilerine mi bakınırsınız?
(c) Çok sessizce girip kimsenin sizi fark etmemesine mi gayret edersiniz?


7. Çok zor bir işe dikkatinizi vermişken rahatsız ediliyorsunuz.Ne yaparsınız?

(a) Bölünmeyi memnuniyetle karşılarım
(b) Aşırı derecede rahatsız olurum
(c) Belli olmaz.Bu iki uç arasında değişken davranışlar gösteririm


8. En çok hangi rengi seversiniz?

(a) Kırmızı veya portakal rengi
(b) Siyah
(c) Sarı veya mavi
(d) Yeşil
(e) Koyu mavi veya mor
(f) Beyaz
(g) Kahverengi veya gri

9. Yatakta uyumadan önceki birkaç dakikada

(a) Sırt üstü yatıp uzanırsınız
(b) Karnınızın üstüne yatıp uzanırsınız
(c) Hafif kıvrılmış olarak yan tarafınıza yatarsınız
(d) Başınızı bir kolunuzun üzerine koyarsınız
(e) Başınızı yorganın altına kapatırsınız

10. Rüyanızda genellikle

(a) Düşersiniz
(b) Kavga eder veya tartışırsınız
(c) Birilerini veya bir şeyler ararsınız
(d) Uçar veya yüzersiniz
(e) Genelde rüya görmezsiniz
(f) Rüyalarınız daima hoştur

PUAN HESABI
1. (a) 2 (b) 4 (c) 6
2.(a) 6 (b) 4 (c) 7 (d) 2 (e) 1
3. (a) 4 (b) 2 (c) 5 (d) 7 (e) 6
4. (a) 4 (b) 6 (c) 2 (d) 1
5. (a) 6 (b) 4 (c) 3 (d) 5 (e) 2
6. (a) 6 (b) 4 (c) 2
7.(a) 6 (b) 2 (c) 4
8. (a) 6 (b) 7 (c) 5 (d) 4 (e) 3 (f) 2 (g) 1
9. (a) 7 (b) 6 (c) 4 (d) 2 (e) 1 10. (a) 4 (b) 2 (c) 3 (d) 5 (e) 6(f) 1

Şimdi puanlarınızı toplayınız.

60 PUAN VE ÜZERİ: İnsanlar sana kırılgan bir eşya muamelesi yapıyorlar. Kibirli, bencil ve aşırı baskın birisi olarak görülüyorsun. İnsanlar size hayranlık duyup sizin gibi olmak isteyebilirler ama size her zaman güvenmezler ve sizinle çok yakın ilişkide olmaktan kaçınırlar.

51 - 60 PUAN: insanlar sizi heyecan verici, havai, düşüncesiz yapıda, doğal liderlik özellikleri olan, her zaman doğru olmasa da hızlı karar veren birisi olarak tanırlar. Seni cesur, maceraperest birisi olarak tanırlar; her şeyi bir kez denemek isteyen, macera yaşamak için fırsatları kaçırmayan birisi.. Yaydığınız heyecandan dolayı insanlar sizinle ayni iş yerinde yasamaktan zevk alırlar. 41 - 50 PUAN: İnsanlar sizi taze, canlı, çekici, eğlendirici, pratik ve daima ilginç birisi olarak görürler; her zaman ilgi odağı olan ama çok aşırıya kaçmayacak kadar da dengeli birisi.. İnsanlar sizi ayrıca iyiliksever, düşünceli, anlayışlı ve kendilerini neşelendiren ve rahatlatan birisi olarak tanırlar.

31 - 40 PUAN: İnsanlar sizi mantıklı, ihtiyatlı, dikkatli ve pratik birisi olarak görürler. Sizi zeki, yetenekli ve hünerli ama alçak gönüllü olarak tanırlar. Çok hızlı arkadaşlık kurmayan, ama arkadaşlarına karşı çok sadık olan ve onlardan da aynı şeyi bekleyen birisiniz.--------------------

22 Mart 2009 Pazar

Meme kanserine yol açan genler kısırlığa da yol açıyor

Dünyada yumurtalık nakli konusundaki çalışmalarıyla tanınan, New York Medical Collage Westchester Medical Center Üreme Sağlığı Departmanı Başkanı Prof. Dr. Kutluk Oktay, ailesinde meme, yumurtalık ve prostat kanseri bulunanlarda düşük yumurta rezervi veya kısırlık riskinin, diğer kişilere oranla 38 kat daha yüksek olduğunu bildirdi.

Kısırlık ve üreme sorunlarının tedavisi üzerinde çalışan uzmanlara konferans vermek üzere Ankara'da bulunan Oktay, AA muhabirine yaptığı açıklamada, doğurganlık ve yumurta rezervini belirleyen faktörlerle ilgili yaptıkları çalışmanın kısa bir süre önce tamamlandığını bildirdi.

Dünyada büyük yankı uyandırması beklenen çalışmanın, meme, yumurtalık ve prostat kanserine yol açtığı bilinen genlerin, aynı zamanda yumurtalığın fonksiyonunu bozarak kısırlığa neden olduğunu ortaya koyduğunu anlatan Oktay, ''Ailesinde kadınlarda meme veya yumurtalık, erkeklerde prostat kanseri bulunanlarda düşük yumurta veya kısırlık riski, diğer kişilere oranla 38 kat daha fazla'' diye konuştu.

Araştırmanın, bu tür bir riskle karşı karşıya bulunanlar için uyarıcı ve yol gösterici nitelikte olduğunu belirten Oktay, ''Bu kişiler gerekli tarama testlerini yaptırarak taşıdıkları riski saptayıp gerekli önlemleri alabilirler'' dedi.

Doğurganlığın korunması açısından yumurtalık nakli ve yumurtaların dondurulması konusunda olumlu gelişmeler yaşandığını ifade eden Oktay, bunların Türkiye'de de uygulanmaması için hiçbir neden olmadığını söyledi.

Rahim yaşlanmadığı için bu tür tedavi yöntemleriyle her yaştaki kadının hamile kalma olasılığının bulunduğunu kaydeden Oktay, ''Ama fiziksel birtakım sorunlar yaşanmaması için bunun 50-55 yaşı geçmemesi lazım'' ifadesini kullandı.

Meme kanseri olan kadınlarda kemoterapinin kısırlığa yol açtığını belirten Oktay, ailesinde bu ve buna benzer kanserli bulunan kadınların genetik taramayla tespit edilerek ileride ortaya çıkabilecek sorunların ortadan kaldırılabileceğini bildirdi.

-''TIBBİ ZORUNLULUK VARSA YUMURTALAR DONDURULABİLİR''-

Ufuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Genetik Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Volkan Baltacı da tıbbi zorunluluk bulunması halinde kadınların yumurtalarının ileride kullanılmak üzere dondurulabildiğini belirtti.

Genetik risk altındakilerin bu tür önlemler alabileceğini anlatan Baltacı, kanser tedavisi görenlerin ya da menopoz sonrası çocuk sahibi olmak isteyenlerin de buna başvurabileceklerini söyledi.

Genetik tarama testlerinin, riskli çiftlerin doğacak bebeklerinde zeka geriliği görülmesini engelleyebileceğini bildiren Baltacı, ''Ailesinde zeka geriliği bulunanlar FMR-1 geni denilen bozuk bir gen taşıyor. Bu gen erkeklerde zeka geriliğine, kadınlarda erken menopoza neden oluyor. Tarama testleriyle bu tür bozukluklar saptanarak önlem alınabilir'' şeklinde konuştu.

Üzümün en keyif verici hali olan şarap, ölçülü içildiği takdirde sağlığa oldukça faydası dokunan bir içki.

Uzak Durmakta Fayda Var Ama İçiyorsak Ne Kadar İçmeli?

2005 yılının başlarında Amerikan hükümetinin çıkardığı beslenme rehberinde alkol kullanan kadınlara günde 1, erkeklere 2 kadeh alkol önerilmektedir. Alkol tüketimiyle alakalı en son yapılmış araştırmaları ve çalışmaları takip eden diyet uzmanları, insanların kafasındaki kurmaca düşünceleri gerçeğe çevirmek ve sağlıklı yaşam biçimi seçenekleri yapmaları konusunda önerilerde bulunmak üzere eşsiz bir konumda bulunmaktadırlar. Son birkaç yıl içerisinde, çeşitli araştırmalar kırmızı şarap tüketiminin sağlık üzerine yararlı etkileri olduğunu ortaya çıkarmıştır. Ancak bu araştırmaların sonucunda daha birçok araştırma ve incelemenin yapılması gerektiğine ihtiyaç olduğu belirtilmiştir.

Kırmızı Şarap ve Sağlıklı bir Kalp

Fransızlar, hem bu kadar yüksek oranda yağ tüketip hem de bu kadar düşük kalp hastalıkları hızına sahip oldukları için profesyonel sağlık çalışanlarını tarih boyunca şaşırtmışlardır. Hatta bu durum bilim adamlarının Londra’ da, Queen Mary School of Medicine’ da 23 farklı şarabı (Fransız diyetinin bir diğer önemli unsuru) inceleyerek yaptıkları araştırmaya kadar ‘Fransız Paradoxu’ olarak kalmıştır. 2001 yılında yapılan çalışmanın Nature dergisinde yayınlanmıştır; şarabın içindeki bazı lezzet veren bileşikler (polifenoller) kroner kalp hastalıklarında önemli bir molekül olan endothelin-1 üretimini yavaşlatmaktadır. Endothelin-1, kan damarlarındaki endotel hücreler tarafından üretilen proteindir. Bu proteinin fazla olması damarlarda kalınlaşmaya ve aterosiklerozise neden olabilmektedir. Araştırmacılar bütün şarapların endothelin-1 içerdiğini ve bu yararı sağladığını bulmuştur. Ancak ‘Cabernet Savuignon’ cinsi şarabın diğerlerinden daha üstün olduğunu farketmişlerdir.

Yapılmış başka iki çalışma da kırmızı şarabın içindeki polifenollerin (plifenollerden özellikle resveratrol, proantosiyanidinler ve quercetin) kalp sağlığını koruyucu etkisi olduğunu desteklemiştir.

Das ve arkadaşlarının yaptığı çalışmaya göre üzüm, değişik antioksidanları içermektedir. Bu antioksidanlardan resveratrol(üzüm kabuğunda bulunur) ve proantosiyanidinler(üzüm çekirdeğinde bulunur) myokard yaralanmalarında eşit düzeyde etkilidir.

Constant tarafından yapılan çalışmada, alkollü içeceklerin bir çoğunun kalp sağlığını koruyucu yönde etkisinin, muhtemelen HDL’ yi arttırmasından dolayı olduğunu belirtmiştir. Ayrıca alkol trombosit agregasyonunu önlemektedir ve fibrinolizi arttırmaktadır.

Kırmızı şarabın kardiovasküler hastalıklara karşı eşsiz bir koruyucu olma özelliği, içindeki aktif flavonoidlerden kaynaklanmaktadır. Bu antioksidant maddeler, α- tokoferol’ den daha güçlü antioksidant etki gösteren resveratrol ve quercetin’ dir.

Bazı araştırmaların kırmızı şarabın kardiovasküler koruyucu özelliklere sahip olduğunu kanıtlamasına rağmen, Amerikan Kalp Derneği, kardiovasküler koruyucu olarak alkol’ un (özellikle şarap) önerilmesini destekleyen çok az sayıda gerekçe olduğunu söylemektedir. Şarabın diğer alkol çeşitlerinden daha yararlı olduğunu gösteren açık bir kanıt olmamasına rağmen şarabın içindeki eşsiz maddelerin lipoprotein metabolizması/kan yağları üzerine etkilerini gösterecek klinik araştırmaların yapılmasına ihtiyaç vardır.

Amerikan Kalp Derneği makul düzeyde kullanılan şarap veya alkolün(günde 1 veya 2 kadeh) önemli bir ölüm riskine sebep olmamasını, yapılan prospektif çalışmalarla yaklaşık % 30- % 50 oranında kroner kalp hastalığı riskini düşürmesiyle ilişkilendirmektedir.
Kırmızı Şarap ve Akciğer Kanseri

İspanya Santiago de Compostela Üniversitesi, Önleyici Tedavi ve Halksağlığı Bölümünün yaptığı araştırmaya göre kımızı şarap akciğer kanserine karşı ek bir koruyucu özellik göstermekktedir. Çalışma Kasım 2004’ te Thorax dergisinde yayınlanmıştır. Kırmızı şarap, beyaz şarap ve pembe şarabın, bunun yanında bira ve likörün de akciğer kanseri üzerine etkilerini gösteren bir çalışma yapmışlardır. Araştırmada 140 akciğer kanserli hasta, 187 kanser olmayan birey, yaşadıkları yer, sigara içme alışkanlıkları, her bir içkiyi ne kadar tükettikleriyle alakalı bir anket doldurmuşlardır. Bütün katılımcılar erkektir ve yaşları 62 yaş ve üzerindedir.

Kırmızı şarap tüketimi istatistiksel olarak akciğer kanserinin gelişmesinin zalmasıyla önemli ölçüde ilişkilendirilmiştir. Bütün katılımcılarla yaşam biçimleri, alkol tüketimleri ve sigara kullanım durumlarıyla ilgili tek tek görüşülmüştür. Kırmızı şarap içenlerle içmeyenler kıyaslandığında, kırmızı şarabın akciğer kanseri gelişme riskini düşürmede % 57 oranında etkiye sahip olduğu görülmüştür. Buna ek olarak araştırma, hergün içilen 1 kadeh şarabın akciğer kanserinin gelişmesini %13 oranında azalttığını göstermiştir.

Çalışmaya göre, beyaz şarap tüketimi zıt etki göstermiştir. Günlük beyaz şarap tüketmek akciğer kanseri riskini arttırmaktadır (Çalışmada sadece 39 kişi beyaz şarap içmektedir, dolayısıyla veriler çok tanımlayıcı olmayabilir). Ancak sonuçlar, alkolün risk ve yararlarıyla ilgili ilginç ihtimaller olduğunu göstermiştir.

Kırmızı Şarap ve Prostat Kanseri

Fred Hutchinson Kanser Araştırmaları Merkezi (Seattle)’ nin yaptığı çalışmaya göre, hergün tüketilen 1 kadeh kırmızı şarabın erkeklerin prostat kanseri riskini kısmen azalttığını göstermiştir.

Haftada 4 kadeh veya daha fazla içilen kırmızı şarap tüketen erkeklerin prostat kanseri riskini %50 oranında azalttığı, agresif tip prostat kanseri insidansını %60 oranında azalttığı görülmüştür.

Stanford ve arkadaşları, Seattle çevresinde yaşayan, 753 yeni teşhis konulmuş prostat kanserli hasta ve 703 sağlıklı bireyle görüşmişlerdir. Hastaların yaşları 40 ila 64 arasında değişmektedir, çoğunluğu 60 yaşın altındadır. Hastalara günlük yaşamdaki alkol tüketimleri ve prostat kanseriyle alakalı diyet, sigara kullanımı, kaser ve aile öyküsü gibi bazı risk faktörleri sorulmuştur.

Kırmızı şarap tüketimi erkeklerde belirgin bir oranda prostat kanseri riskini azaltırken, Stanford ve arkadaşları yaptıkları araştırmada bira,likör ve beyaz şarabın olumlu veya olumsuz hiçbir etki göstermediğini bulmuşlardır.

Stanford bu çalışmayı yapmalarının bir nedenini bilimsel literatürde yapılan hiçbir araştırmada prostat kanseri ve alkol tüketimiyle ilgili tutarlı bir ilişki olduğunun gösterilmemesi olarak belirtmektedir. Literatürdeki araştırmaların bazıları kırmızı şarabın prostat kanseri riskini düşürdüğünü, bazıları arttırdığını, bazıları da anlamlı bir ilişki olmadığını belirtmişlerdir.

Her Zaman Orta Karar En İyisi

Ulusal Alkol İstismarı ve Alkolizm Enstitüsü(National Institute on Alcohol Abuse and Alcoholism)’ nün geçen yaz yayınlanan raporuna göre, günde 1 veya 2 kadeh içki yararlı olabilir ancak şuna dikkat çekmek gerekir ki alkolün insanlar üzerine etkileri yaşa, cinsiyete, genetik yapıya ve diğer faktörlere göre değişmektedir.

Ayrıca arştırmacılar toplam alkol tüketiminin yanında alkol içim şeklinin de çok önemli olduğunu vurgulamışlardır. Alkol vücutta çok hızlı hareket ettiğinden, hergün küçük miktarlarda tüketmek alkolün sağlık üzerine etkisini uzatmak için yararlı olurken, fazla tüketmek sağlık risklerini arttırmaktadır.

Kırmızı şarap tüketiminin faydaları düşünüldüğünde potansiyel risk oluşturacak faktörlerin yanında hamilelik durumu, eskidenberi varolan bir kalp sorunu, karaciğer ve kan basıncı koşulları da göz önünde bulundurulmalıdır.

Alkol ayrıca besin kaynaklı olmayan enerji yoğunluğuna olan katkısından dolayı, Amerika’ daki populasyonda artan obeziteye katkıda bulunmaktadır.

Makul ölçülerde alkol tüketimi faydalı sağlık sonuçları doğururken, aşırı miktarda tüketimin sağlık üzerine zararlı etkileri vardır.

21 Mart 2009 Cumartesi

Uzun zamandır kişisel bi şeyler yazmadım....

Niye olduğunu bilmiyorum.Sanırım artık hastalıkla yaşamaya alıştım ve artık olur olmaz yerde ağlamıyorum.İhtiyar insanlarada gıptayla bakmıyorum ömrümü çaldıklarını düşünmüyorum.daha öncede yazmıştım annem 85 yaşında hiç bi şey bilmiyor yemek yemeyi unutuyor parayı nasıl biliyorsa buda hayret verici ama her gittiğimde bi yolunu bulup beni bi güzel yoluyor bi daha gidişime 5 kuruş yok...Ne yaptın bilmeemm yahu anacığım bak her şeyini getiriyorum ne yaptın billmemm harcanmıştır peki sana para vermicem ağlıyor kıyamıyorum vee gene çıkarken parasını veriyorum garip bi şekilde içim rahatlıyor ama şunuda düşünmeden edemiyorum Rabbim anneannem 87 yaşında terki diyar etmişti annem 85 yaşında nasip olurda bu yaşları görürsek zor ama beni kimseye muhtaç etme..Kızlarım bu ince göndermeyi anladınızmıı..Bende az deyilim nede olsa anamın kızıyım..Dimiii..

19 Mart 2009 Perşembe

Kansere karşı limon krize karşı aspirin!

Kansere karşı limon krize karşı aspirin!


Dünyanın en ünlü kalp cerrahlarından Prof. Dr. Mehmet Öz, tükettiğimiz besinlerin kanser ve kalp krizi riskini büyük oranda azalttığını Prof. savunuyor

Prof. Dr. Mehmet Öz'e göre kanser kalkanları:
Güçlü kemiklere sahip olmanızı da sağlayan D vitamini başta kolon ve göğüs olmak üzere kansere yakalanma riskinizi yüzde 25 düşürür. Güneş sayesinde alınan D vitamini; somon gibi yağlı balıklar, yağsız yoğurt, süt, soya sütü ve portakal suyunda bulunur. Ayrıca D vitamini vitaminleri de alınması şarttır. Her gün güneşin tepede olduğu saatlerde 10 dakika güneşte kalmak günlük D vitamini ihtiyacının büyük bir kısmını karşılar.

Folik asit içeren besinler kanser riskini yüzde 50 azaltır. Folik asit; ıspanak, domates, brokoli, lahana, Brüksel lahanası, kahve ve karnabaharda bolca bulunur.

Stres, yüksek sesle müzik dinlemek ve sigara tüketimi kanser riskini arttırdığı için bunlardan kesinlikle uzak durulmalıdır.

Haftada 10 ya da daha fazla yemek kaşığı domates sosunun kanser riskini önemli ölçüde azalttığı bilimsel deneylerle kanıtlanmıştır. Kanserle mücadelede etkili olan 'likopen' maddesinin içerdiği antioksidanların harekete geçmesi için domatesin pişirilmesi büyük önem taşımaktadır.

Günde 1 fincan yeşil çay tüketen Prof. Dr. Mehmet Öz, "Yeşil çay kansere yakalanma riskini azaltmanın yanı sıra sindirim sistemi ile tansiyonu düzenler" diyor.

Günlük protein ihtiyacının büyük kısmını karşılayan tavuk, aynı zamanda kanser riskini de azaltır.

Kavun, ananas, elma, portakal, armut, muz, şeftali, kayısı, çilek ve üzüm gibi meyveler ile kabuk ve havuç gibi sebzelerden mutlaka günde 1 porsiyon tüketin.


Her derde deva
Prof. Dr. Mehmet Öz'e göre; limon cilt kanserine karşı bir kalkan oluşturuyor, cildi güzelleştiriyor ve sinirleri yatıştırıyor. Limon kabuklarında bulunan dlimonene adlı madde tümör gelişimini engelleyerek cilt kanseri riskini önemli ölçüde düşürüyor. Limon kabuğu aynı zamanda sinir sisteminize olumlu etki yaparak kalbi rahatlatıyor. Kadınların yumurtalık kanserine yakalanma riskini de azaltan limon kabukları, karaciğeri de rahatlattığı için alkol tüketenler için olmazsa olmazlardandır.

Türk kahvesi ve yeşil çay
Prof. Öz. haftada 1 fincan Türk kahvesi içiyor. Öz, Türk kahvesinin faydalarını şöyle sıralıyor: "Kalp ve damar sağlığını korur. Tansiyonu düşürür. Kanser riskini azaltır. Metabolizmayı güçlendirir. Kemik, diş ve saç sağlığı için faydalıdır. Bağışıklık, sinir ve sindirim sistemini güçlendirir. Saç ve cilde yararlıdır."

Prof. Dr. Mehmet Öz'ün krizle savaşma önerileri:
Düzenli olarak günde en az 7 saat uyuyun.
Göğsünüzde ağrı, nefes darlığı, soğuk terleme ve mide bulantısı ile halsizlik gibi şikayetleriniz varsa mutlaka bir doktora görünün.
Kalp sağlığının korunması için sağlıklı yağların mutlaka alınması gerektiğini savunan Prof. Dr. Mehmet Öz, "Sağlıklı yağlar; ceviz ve fındıkta bulunur" diyor. Prof. Öz, bu besinleri tüketmek istemeyenlerin Omega 3 hapları kullanabileceğinin altını çiziyor.

Rafine edilmiş besinler ile unlu ürünlerden uzak durun.
Kızartma asla tüketmeyin.
Posalı meyveler, soya fasulyesi, brokoli ve lahana yiyin.
Her sabah ve her gece 10 defa yavaşca derin nefes alın.
Sigaradan kesinlikle uzak durun.
Betakaroten açısından zengin olan balkabağı, kalp hastalıklarına yakalanma riskini büyük oranda azaltır.

Günde 1 diş sarımsak tüketin.
Prof. Dr. Mehmet Öz'e sadece beslenme alışkanlıkları değil moralinizin de kalp sağlığı üzerinde büyük etkisi bulunuyor. Bunun için; iyi ve güvenilir dostlarınızın bulanması, akrabalarınızla iyi ilişkileriniz, inançlı olup şükretmeniz ve aile içerisindeki huzurunuz şart.

Aspirin'in önemi
Her gün alınan 2 bebe Aspirin'i kalp krizi riskini azaltır" diyen Prof. Öz, ekliyor: "Hayatımda hiç ilaç kullanmadım. Zorda kalmadıkça kimseye de tavsiye etmem. Ama herkese her gün Aspirin içmesini öneriyorum. Ben de içiyorum. Aspirin'in kanı sulandırdığını biliyorduk ama şimdi yeni faydalarını da öğreniyoruz. Örneğin, vücuttaki birçok doku tahrişini önlediğini yeni öğrendik. Aspirin ömrü uzatıyor."

9 besin önerisi
Elma, muz, böğürtlen, brokoli, havuç, turunçgiller, yabanmersini, koyu renkli fasulyeler, incir, şeftali, kırmızı lahana, kırmızı biber, ıspanak, tatlı patates ve domatesHer gün bu sebze ve meyvelerden 9'unu tüketmek bütün hastalıklarla savaşma gücünüzü arttırır.

13 Mart 2009 Cuma

Az yemek bazı kanser tümörlerini küçültüyormuş.

Az yemenin bazı kanserli tümörlerin gelişimini yavaşlatmasında bir enzimin kilit rol oynadığı belirlendi. Bilim adamları, son araştırmalarında, yaklaşık bir yüzyıldan bu yana bilinen, ancak nedeni saptanamayan bu yavaşlamayı bir enzimin varlığına bağladı. ABD'deki Massachusetts Institute of Technology'den (MIT) Nada Kalaany ve David Sabatini adlı araştırmacılar, farelere naklettikleri beyin, kolon, prostat ve meme kanserinin değişik biçimleri gibi çeşitli insan kanserleri üzerinde az beslenmenin etkilerini inceledi.

Çalışmalarını İngiliz Nature dergisinde yayımlayan bilim adamları, bazı tümörlerin (kolon ve meme kanserinin iki türü) az beslenmenin etkisiyle küçüldüklerini, prostat, beyin ve meme kanserinin bir türünün ise az yemeyle bir değişikliğe uğramadığını tespit etti. Az yemenin etkisinin olmamasının, kanserli hücrelerin yayılmasında kilit rol oynayan "fosfatidilinozitol 3-kinaz (PI3K)" adı verilen bir enzimin faaliyetine bağlı olduğunu keşfeden araştırmacılar, bu enzimin değişik derecelerde aktivasyonunun da az beslenmede değişik hassasiyetlere yol açtığını buldu.

Araştırmacılar, makalelerinde, "PI3K'nın faaliyeti perdelenerek, az beslenmeye karşı dirençli bir tümör, hassas bir tümöre dönüştürülebilir" dediler.

RAHİM AĞZI KANSERİNE ÜCRETSİZ TARAMA

İngiltere'de yayınlanan 'Biri Bizi Gözetliyor' yarışmasıyla üne kavuşan Jade Goody'nin pençesine düşmesiyle dünya kamuoyunun dikkatini çeken rahim ağzı kanserine karşı, Sağlık Bakanlığı'nın Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezlerinde (KETEM) ücretsiz tarama yapılıyor.
12 Mart 2009 Perşembe 13:49
ANKARA - İngiltere'de yayınlanan 'Biri Bizi Gözetliyor' yarışmasıyla üne kavuşan Jade Goody'nin pençesine düşmesiyle dünya kamuoyunun dikkatini çeken rahim ağzı kanserine karşı, Sağlık Bakanlığı'nın Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezlerinde (KETEM) ücretsiz tarama yapılıyor.


Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi Başkan Yardımcısı Dr. Nejat Özgül, HPV virüsünün yol açtığı, dünyada her yıl 100 binden fazla kadının yaşamını yitirmesine neden olan rahim ağzı kanserine karşı aşı ve tarama testleriyle önlem alınabileceğini bildirdi.


Kadınların 35 yaşından itibaren pop-smear testi yaptırması halinde hastalığa yakalanma riskinin büyük ölçüde ortadan kalktığına işaret eden Özgül, şunları söyledi:


'Rahim ağzı kanseri, ülkemizde kadınlardaki kanser türleri arasında 10. sırada yer alıyor. Türkiye'de hastalığın görülme sıklığı 100 binde 53. Ama bu oran, diğer ülkelerden daha az tedbir almamızı gerektirmiyor. Çünkü hiç pop-smear yaptırmamış bir kadında yaşam boyu bu kansere yakalanma riski 100'de 1'dir. Tarama testleri ihmal edilmezse rahim ağzı kanseri önlenebilir bir hastalıktır. Pop-smear testiyle lezyonların 2-3 yıl öncesinden fark edilmesiyle hastalık ucuz ve basit yöntemlerle tedavi edilebilir.'


KETEM'lerde pop-smearın meme ve kolorektal kanseri taramaları ile birlikte ücretsiz yapıldığını bildiren Özgül, Sağlık Bakanlığı'nın başlattığı bu tarama programıyla 35 yaşına gelen her kadının en az bir kez smear aldırmasının hedeflendiğini söyledi.


Bu testlerin 5 yılda bir tekrarlanması gerektiğini ifade eden Özgül, riskli kişilerde ise testlerin daha sık aralıklarla yapılmasının yararlı olacağını belirtti.


Rahim ağzı kanserine karşı korunma yollarından birinin de aşı olduğunu anlatan Özgül, 145 çeşit HPV virüsünden 30 kadarının hastalık yaptığını, aşının en fazla kanser yapan HPV 16 ve HPV 18 virüslerine karşı yüzde 70-80 koruma sağladığını bildirdi.


Özgül, aşının cinsel ilişkiye başlama yaşından önce yaptırılmasının korumayı artıracağını belirtti.

10 Mart 2009 Salı

Vücudunuzun herhangi bir bölgesinde tümör olduğunu bilmek sizce nasıl bir duygudur? Bu da yeni bir şeydir sizin için.

Kanser hastalarının yaşadığı bazı süreçler vardır…
İlk evre “Neden ben?” evresidir.”Onca insan varken, neden ben?

Bu evre en önemli olanıdır hasta ve yakınları için. Ne kadar kısa sürede biterse bu soru faslı, o kadar iyidir. Çünkü zaman kaybından başka bir şey değildir. Zaten bu dönem hemen kabullenilirse diğer evrelere geçiş kolaylaşır ve kanseri yenmek için çıkılan zorlu yolun yarısı böylece katedilmiş olur. Ama hasta bu soruyu sorup cevabını alamamaya devam ederse kendi kurduğu girdapta kaybolur. Yakınları ne kadar yardım etmeye çalışsa da bu konuda ona yardım edemezler. Çünkü olay hastanın içinde başlayıp orada bitmektedir.
İkinci evre: “Peki ne yapacağız?” evresidir.

Bu sorunun hiçbir sakıncası yoktur. Eğer hasta “Ne yapacağız?” diye soruyorsa yarına kalmayı, bir yudum su daha içebilmeyi, kırmızı yastığından başını kaldırıp, mavi yorganını üzerinden atmayı, buz gibi suya yüzünü değdirerek sevdiklerine bir kez daha “Günaydın!” diyebilmeyi istiyor ve bunları sadece bir kere daha yapabilmek için bazı acılara katlanabilecek güçte demektir. Bazı işleri yarım kalsa da sonradan toparlanabileceğinden, hiçbirinin yaşamı kadar önemi olmadığından onlar için üzülmeye vakit bile tanımaz kendine.

Üçüncü evre: hastanın kanser olduğunu duyan yakınların önce bir afallayıp, sonra hemen toparlandıkları ve hastaya devamlı moral verme çabası içinde oldukları evredir.

Bu dönemde evde veya hastanın arkadaş çevresinde bir gram huzursuzluk yoktur. Hasta; sevdiklerinin onun için her şeyi yapmaya hazır olduklarını, o iyi olsun diye –sözleşmiş gibi- ağızlardan kulaklara dek gülümsenmesini ve sanki ortada kanser olan biri yokmuş da her şey yolunda gidiyormuş gibi pürneşe olmalarını görüp mutlu olur. Bu evre de hastalar için tehlike arz etmez. Ki bu dönem hasta iyi oluncaya kadar –hatta iyi olduktan sonra bile- devam eder.

Dördüncü evre: artık hastanın yakınları da durumu benimsemiştir (zira yakınların bu durumu kabul etmesi, hastanın kabul etmesinden daha sancılı bir süreçtir).
ve oyuna başlanmıştır.

Bu evre acı ve tebessümden oluşur sadece. Ne tuhaf değil mi, acı ve tebessüm yan yanadır. Hem de aynı bünyede. Hasta acı çekmektedir fakat bunu belli edip çevresindekileri üzmek istemediğinden bu sefer o hiçbir şey yokmuş gibi gülümser, zor da olsa. Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden dizesi hastamızın yaşamında somut bir nitelik kazanmıştır.

Beşinci evre: isyan evresidir.

En tehlikelileri budur. Ya gidecektir hasta, ya da sabredip kalacaktır. “Neden ben?” sorusu bu evrede de sorulur, ama hasta bu sefer sorunun yanıtını alamayacağının bilincindedir. O yüzden bunun üzerinde fazla durmaz ve diğer soruya geçer. “Herkes bir nefes fazla alabilmek için benim kadar acı çekiyor mudur?” Cevabı çok basittir: hayır. Öyleyse ben onlardan daha çok hak ediyorum yaşamayı kısmına gelinir. Ama gene de isyan edilmektedir. Artık her şey birikmiştir onda; yakınlarının ona gösterdikleri sevgi, kendisinin hep gülümsüyormuş gibi yapması, biraz daha fazla yaşamak arzusu, hiç azalama göstermeyen hatta inadına artıp duran ağrılar… Bir yerden sonra taşıması zor gelmiştir ve dışarıya atmak gerekmektedir. Hasta ağlamalı ve rahatlamalıdır. Yakınlarının ona “ağlama!” dememeleri makbul olandır. Her insanın bir dayanma süresi vardır ve buna saygı gösterilmelidir. Bu durumdan kolayca sıyrılmanın tek yolu -eğer gözyaşları tebessümlere çevrilemiyorsa ve hasta için gözyaşı daha iyi bir ilaç gibi görünüyorsa- hastayla beraber ağlamaktır.

Altıncı evre: güvenin en yüksek olduğu evredir.

Ağlayıp rahatlama evresi geçmiştir ve hastanın kendine olan güveni zirveye ulaşmıştır. Artık hiçbir şey umurunda değildir. İster üç ister beş kemoterapi. Yaşayacak ve bitirecektir. Alnının akıyla çıkacaktır bu işten. Ve bu evre gelecek günler için hayal kurma evresidir. Tamamen kurtulduktan sonra yapılacak şeyler bir bir sıralanır. yarım kalan kitaplara devam edilecektir, daha büyük bir istekle güneşe bakılacaktır. Balkonda esen ılık rüzgarın keyfi sonuna kadar çıkarılacaktır. O sene gidilemeyen yerler için şimdiden hazırlık yapmaya başlar hasta. Yiyemediği eriği, çileği, üzümü, şeftaliyi seneye daha büyük bir iştahla yiyeceğinin hayalini kurar. Sokaklarda tek başına, sıradan bir insan gibi dolaşacaktır artık. Sıradan insan olmak istemektedir. Ve en büyük arzusu, sevenlerinin karşısına çıkıp, “Bakın, ben iyileştim!” diyerek onları mutlandırmaktır.

Yedinci evre: hasta kişisinin kabuk değiştirdiği evredir.

Artık ortada ne hasta vardır, ne acı, ne gözyaşı, ne isyan. Geriye sadece –dördüncü evrede bahsettiğimiz- tebessüm kalmıştır. Eski hastamız kendisini bir süre sonra toparlar, hızla iyileşmektedir. Vücudu her geçen gün yenilenir adeta. Hastamız bile şaşırır bu hızlı değişime, ama mutludur. Eskiden arabadan yorgun argın inip, içeriye yatmaya bile zorla gelebilen hastamız artık manavdan aldığı sebze-meyve torbalarının hepsini bir kerede eline alıp güle oynaya mutfağa girebilen birine dönüşüvermiştir. Ve işte o özlemle beklediği “sıradan insan” olma hayalleri gerçekleşmiştir. Artık yaşama daha sıkı bağlarla tutunan, ne istediğini bilen, saçma sapan şeylerle kendini üzüp vakit kaybetmeyen, yaşadığı her saniyenin ne kadar değerli olduğunun farkında olan; azimli, sabırlı, güçlü biri olunmuştur. Hayatı yakalayan eski hastamız artık her şeyin iyiye gideceğini düşünür, ama kötü şeylerin de olabileceğinin olasılığını da hesaba katarak daha temkinli adımlarla yürümeye ve yaşamaya devam eder. Eski hastamızın Zor zamanlarında yanında bulunan kişilere duyduğu minnettarlık her geçen gün artmaktadır ve eski hasta kendine bir de bu açıdan mutluluk balonu çıkartıp bir de bu yüzden yaşamak gerektiğini, onlar için var olmak gerektiğini öğrenir…

ÖZLEM ERCİN --- 09.03.09

TÜRKİYE KANSERE ÇARE ARAYACAK

Düğmeye basıldı: Türkiye'de bir ilk
Türkiye, çağın hastalığı kansere çare bulmak için önemli bir çalışmaya imza atıyor.

Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) ile Kayseri Erciyes Üniversitesi'nin (EÜ) işbirliğiyle ilk geniş kapsamlı kanser aşısı üretiliyor.

Üniversitelerdeki etik kurullar ile Sağlık Bakanlığı'ndan izin alan deney, cilt, böbrek kanseri, lenfoma (lenf kanseri) ve multipl myelom (bir çeşit kemik iliği kanseri) olan 60 hastaya uygulanacak. Araştırma, özellikle hastalığın son evresine gelmiş hastalar ile kemoterapi ile radyoterapi neticesinde vücutlarında kanserli hücre kalan hastalara umut olacak. KTÜ'deki öğretim görevlileri, Ati Teknoloji Laboratuvarı'nda aşıları hazırlarken, EÜ'deki kan ve kanser hastalıkları uzmanları da hastalara bu aşıları uygulayacak.

Erciyes ve Karadeniz Teknik üniversiteleri ortaklığıyla yürütülecek projenin sorumlusu EÜ Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Ünal, 23 Aralık 2008 tarihinde Sağlık Bakanlığı'nın yayınladığı 'Klinik Araştırmalar Yönetmeliği' kapsamında araştırmaya başladıklarını belirtiyor. Gerekli izinler alındıktan sonra iki üniversitenin görev paylaşımına gittiğini anlatıyor. Gönüllü hastaların hazır olduğuna dikkat çeken Ünal, finans sorununun çözülmesi halinde Türkiye için ümit verici sonuçlar ortaya çıkacağını vurguluyor. Çalışmanın en az 2 yıl süreceğini aktaran Prof. Ünal, şunları kaydediyor: "Deneyde son aşamaya geldik. Araştırmamız faz 3 aşamasında. Yani ürün, klinik etkinliğinin ve yan etkilerinin daha geniş bir hasta grubunda değerlendirilecek. Aşıyı, gönüllü hastalar üzerinde deneyeceğiz. Yeterli veriler elde edildikten sonra ürünün genel anlamda kullanılabilmesi için onay alacağız."

Hücreye tümörün şifresi öğretiliyor

Prof. Dr. Ali Ünal'ın verdiği bilgiye göre 5-8 Mart 2009 tarihinde Kapadokya'da yapılan 1. Ulusal Hücresel Tedavi ve Rejeneratif (yenileyici) Tıp Kongresi'nde gündeme gelen kanser (tümör) aşıları dünyada faz 3 (gönüllü hastalara deney yapma aşaması) çerçevesinde ilerliyor. Bu alanda Türkiye'deki faaliyetler çok yeni. Bugüne kadar Türkiye'de kanser aşılarıyla ilgili bireysel bir tane çalışma gerçekleştirildi. KTÜ ve EÜ'nün üzerinde durduğu deney ise ilk geniş kapsamlı çalışma. Araştırma, bağışıklık hücrelerinin laboratuvar ortamında tümöre karşı direncini artırma ve kanserli hücreyi tanıyarak yok etmesi temeline dayanıyor. Mevcut kanser tedavileri sonunda vücutta bir tane bile kanserli hücre kaldığında hastalık tekrar ortaya çıkıyor. Üstelik tümör, daha önce uygulanan tedavilere de bağışıklık kazanıyor. Üzerinde çalışılan aşıda; kanser hücrelerinin bağışıklık kazanmasını önleyebilmek için hastadan alınan tümör hücresi laboratuvar ortamında deşifre ediliyor. Tümörün şifresi, yine hastadan alınan bağışıklık sistemi hücresine öğretiliyor. Sonra hastanın vücuduna tekrar yerleştiriliyor. Böylece kanserin kendini yenilemesi önleniyor.

Kanserli hastaya özel hastanede bedava tedavi

ESRA TÜZÜN 10.03.2009

SGK özel hastanelerle de anlaşma imzaladı. Hastalar ek ücret ödemeden anlaşmalı özel hastanelerde kanser tedavisi olabiliyor..

Bilinçli hasta olmak için SGK'nın yeni getirdiği düzenlemeleri bilmeniz gerekiyor. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Başkanı Fatih Acar bu düzenlemeleri nasıl kullanabileceğinizi anlatırken Türkiye'nin dört bir tarafındaki hastalardan gelen soruları yanıtladı:

* Kanser hastasıyım SGK'nın anlaşmalı olduğu tüm özel hastanelerden yararlanabilir miyim, kanser çok pahalı bir tedavi. Katkı payı benim bütçemi çok zorlar. Ne yapabilirim?

SGK tarafından devlet, üniversite ve anlaşmalı özel hastanelerdeki tedavi paranız ödenir. Kanser tedavisi için katkı payı ödemenize gerek yoktur. SGK özel hastanelerle branş anlaşması yaptı, kanser tedavisi görmesi gereken hastalar katkı payı ödemeden anlaşmalı özel hastanelerden de yararlanabilir. Tekrar hatırlatıyorum kanser tedavisi görecek çocukların da ailelerinin SGK'sı bulunup bulunmadığına bakılmaz. Anlaşmalı hastanelerden kanser tedavisi görebilirler.

9 Mart 2009 Pazartesi

Kanser hastası hakkında, hangi halde emeklilik işlemi uygulanır?

9 Mart 2009 17:39
Soru:
Merhabalar;
Ben 3,5 yıllık memurum. Yaşadığım rahatsızlıktan (kanser) dolayı tedavi görmekteyim. Doktorlarım ilk önce 6 aylık sağlık kurulu raporu verdiler, tedavim devam ettiği ve iyileşemediğim için ilk 6 aylık raporun bitimine bir kaç gün kala ikinci 6 aylık raporu verdiler. Bu raporumun bitmesine şu anda 4 ay var. Eğer bu süre sonunda da işe başlayamazsam yeni rapor verilir mi? İşe başlayacak duruma gelemezsem bu durum nereye kadar böyle gider.
Cevap:
657 sayılı Devlet Memurları Kanunun "Hastalık izni" başlıklı105 inci maddesinde "Memurlara hastalıkları halinde, verilecek raporlarda gösterilecek lüzum üzerine, aylık ve özlük haklarına dokunulmaksızın aşağıdaki esaslara göre izin verilir.
A) On yıla kadar (on yıl dahil) hizmeti olanlara altı aya kadar,

B) On yıldan fazla hizmeti olanlara oniki aya kadar,

C) Kanser, verem ve akıl hastalıkları gibi uzun süreli bir tedaviye ihtiyaç gösteren hastalığa yakalananlara onsekiz aya kadar,
İzin verilir.

Memurların, hastalıkları sebebiyle yataklı tedavi kurumlarında yatarak gördükleri, tedavi süreleri hastalık izinlerine ait sürelerin hesabında dikkate alınır.
İzin süresinin sonunda hastalıklarının devam ettiği resmi sağlık kurullarının raporu ile tesbit edilenlerin izinleri bir katına kadar uzatılır. Bu sürelerin sonunda da iyileşmeyen memurlar hakkında emeklilik hükümleri uygulanır. Bunlardan gerekli sağlık şartlarını yeniden kazandıkları resmi sağlık kurullarınca tespit edilenler tekrar görev almak istedikleri takdirde, eski derece ve niteliklerine uygun görevlere öncelikle atanırlar.
Görevlerinden dolayı saldırıya uğrayan memurlar ile görevleri sırasında ve görevlerinden dolayı bir kazaya uğrayan veya bir meslek hastalığına tutulan memurlar, iyileşinceye kadar izinli sayılırlar.
Sıhhi izin sürelerine esas hizmetin hesabında 87 nci maddede sayılan kurumlarda emekli keseneği veya sigorta primi ödenmek suretiyle geçen süreler ile askerlikte geçen süre dikkate alınır." hükmü yer almaktadır.

Anılan hüküm uyarınca kanser rahatsızlığına yakalanan devlet memurlarına 18 aya kadar hastalık izni verilmesi mümkün bulunmaktadır. 18 aylık sürede de iyileşmez iseniz " İzin süresinin sonunda hastalıklarının devam ettiği resmi sağlık kurullarının raporu ile tesbit edilenlerin izinleri bir katına kadar uzatılır." hükmü uyarınca resmi sağlık kurullarının raporuna istinaden 18 ay daha uzatılması gerekmektedir.
Bu 36 aylık süre sonunda da iyileşmeyenler hakkında mezkur 105 inci maddenin "Bu sürelerin sonunda da iyileşmeyen memurlar hakkında emeklilik hükümleri uygulanır."hükmü uyarınca işlem yapılır.

Yukarıda yer verilen açıklamalar uyarınca;

1- Kanser hastası devlet memurları raporlara dayalı olarak 18 aya kadar hastalık izni kullanabilir.

2- Kanser hastası devlet memurları 18 ayda iyileşmezse hastalık raporuna dayalı olarak bir 18 ay daha hastalık izni verilir.

3- Toplam 36 ayda iyileşmeyen kanser hastaları hakkında 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunun ve 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun hükümleri uygulanarak emeklilik işlemleri yapılır.

8 Mart 2009 Pazar

Kadın adamı çok seviyordu..

Yemyeşil ovalarını verdi adama Yaşam fışkıran.
Beni seviyor musun? Evet, dedi adam...
Güneşini, ayını verdi kadın Yıldızları taktı bir bir adamın omuzlarına..
Beni seviyor musun? Tabii, dedi adam...

Kadın çağladı Gürül gürül akan pınarını verdi adama.
Beni seviyor musun? Elbette, dedi adam...
Kadın bağlandı Yaşam ipini adama verdi.
Bir oldular tek oldular adamla. Beni seviyor musun? Biliyorsun, dedi adam...

Kadın dağlarını verdi adama Tırmandılar doruklara.
Beni seviyor musun? Aşağılara baktı adam zirveden Başkalarını gördü Sustu adam...
Ağladı kadın... Gözyaşını verdi adama Almadı adam...
Kadın onurunu verdi adama Şaşırdı adam...

Sordu yine usulca kadın Beni mi seviyorsun? Onu da seviyorum seni de, dedi adam...
Sustu kadın, sustu Verecek bir şeyi kalmadığında...
Senin yüreğine ihtiyacım var, dedi adam Başkasını sevebilmek için...
Çıkarıp yüreğini verdi kadın. Korktu adam...

Beni sevmiyor musun, dedi adam.
Sesi yoktu kadının söyleyemezdi.
Gözleri yoktu kadının ağlayamazdı.
Kalbi yoktu kadının sevemezdi. Onuru yoktu kadının yaşayamazdı...

SEVGIYLE KALIN

Alıntıdır...

7 Mart 2009 Cumartesi

KADINLAR GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN ..

1975 yılında Dünya Kadınlar Yılı’nı ilan eden Birleşmiş Milletler Örgütü, 16 Aralık 1977 tarihinde 8 Mart‘ı tüm kadınları için Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanmasını kararlaştırdı. 8 Mart Dünya Kadınlar günü Tarihçesi :8 Mart 1857 tarihinde ABD’nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başladı. Ancak polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda çoğu kadın 129 işçi can verdi. İşçilerin cenaze törenine 100 bini aşkın kişi katıldı.26 - 27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka’nın Kopenhag kentinde 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında (Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı) Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart‘ın “Dünya Kadınlar Günü” olarak kutlanması önerisini getirdi ve öneri oybirliğiyle kabul edildi.İlk yıllarda belli bir tarih saptanmamıştı ve değişen tarihlerde fakat her zaman ilkbaharda kutlanıyordu. Tarihin 8 Mart olarak saptanışı 1921′de Moskova’da gerçekleştirilen 3. Uluslararası Kadınlar Konferansı’nda gerçekleşti. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı yılları arasında bazı ülkelerde kutlanması yasaklanan Dünya Kadınlar Günü, 1960′lı yılların sonunda Amerika Birleşik Devletleri’nde de kutlanmaya başlanmasıyla daha güçlü bir şekilde gündeme geldi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 16 Aralık 1977 tarihinde 8 Mart‘ın “Dünya Kadınlar Günü” olarak kutlanmasını kabul etti. Birleşmiş Milletler’in sitesinde günün tarihine ilişkin bölümde, kutlamanın New York’ta ölen işçilerin anısına yapıldığının yazılmamıştır Ve Ben KAdın Olacağım Yine Açlığımızdı bizi aynı semada buluşturanBize uzak coğrafyaydı sevmeler.. Fırtınaların fırtınalarla çarpıştığıyalnız ruh dünyamızın buzsu sağnağıydı terimiz Tenimizle ilk tanışan Antartikanın kuzey kıyılarındakisoğuk yüzey sularını kucaklamıştısevgisizlikten üşüyen kollarımız.Tropiklerin güneyinden gelensıcak dip akıntılarıydı aradığımızBiliyorduk aslında;yerkürenin en sert rüzgarlarınıBiliyorduk ne yapacağını kestiremediğimiz okyanusa daldığımızı.Kutuplardan gelmiştikÜşümüştük Bilmem kaç mil hızla esen aşkın yerçekimiydibizi girdabına alan. Ve biz kendimizi bırakmıştıkdalga ve rüzgarların ritmineAşkın büyüsüydü bu. Nefeslerimizi duyumsadığımızdaAçılırdı göğsümüzdeki kafeshelezonik geometresindeydik dalgalarınKusursuz bir uyum başlardı sevişmelerimizde. Bir uçurtma gibibir alçalır bir yükselirdik.Yumuşak kavislerle uçardık saatlerce. Yoksun şimdi;bir Albatros gibi okyanustaki yalnızlığına uçtunBilirsin tek eşliliği sever Albatroslar. Bilirim uzun ayrılıklar sonrası döneceğini.Yoktur ayrılığın ne saati ne takvimi.Ama yakındır sevgililerin buluşma mevsimi. Sicim gibi yağmurun indiği gecetutuklayacağız hasretiMühürleyeceğiz dudaklarımızın kızıl alevinde. Yakamozlarda kırılan yalnızlığımızıntortusu vuracak dibeyağmurda ıslanacağızgüneşe koşacağızgünde coşacağız Ve ben kadın olacağım yine..

Barış Akarsu anısına...

Konu: hayatın çok yakıştığı güzel insan, unutmadık seni! ölümün yakışmadığı insanlar vardır. her gördüğünüzde zamanın sonuna dek hayatlarından, neşelerinden en ufak bir şey kaybetmeyeceğini düşünürsünüz. hayat afili bir takım elbise gibi yakışıyordur üzerine, gülmek de… onu her gördüğünüzde yaşamın aslında güzel olduğunu düşünürsünüz. hep öyle gitmez tabii. külkedisi misali kara zaman çalınca saatin gongunu anlarsınız bir şeylerin ters gittiğini. tüm büyü söner, ışıklar da; perde iner ve sahne kararır. o üzerine çok yakışan takım elbise alınmıştır ellerinden. karanlığın orta yerinde çırılçıplaktır. kendisine en çok yakışan şey, yani hayatın ta kendisi, ondan alınmıştır. halbuki daha çok erkendir. o an yakışmayan sadece budur. insanlar çok garip yaratıklar. yerli yersiz gülerler, ağlarlar. başkasının derdi bizi gerçekten çok gerer pek çok zaman. ölümlere ağlanır. dünyanın her yerinde böyledir. en nefret edilen insanların bile cenazesinde ağlayanları illa ki görürsünüz. bir de hiç tanımadığımız, bırakın iki çift laf etmeyi yüz yüze bile konuşmadığımız, hatta bizim gibi birinin şu koca kainatta oksijen tükettiğinden bile bihaber olan insanlar vardır. onlar bizi tanımıyordur ama biz onları iyi tanıyoruzdur. an gelir eşya tabiatına yenilir. eşyanın yaratıcısı alır yanına o insanı. biz ağlarız. üstelik tanışmamışızdır bile, ama ağlarız. ölümlere ağlamak için bir neden aramak mantıklı mı ki? ya da şu durumda mantıklı düşünebilmem için uygun bir ortam var mı? barış’ın bittiği yerde mantık aranır mı? koyulur gözyaşları alabildiğine… tekere sokmak için günlerce uğraşılan ama bir türlü girmemekte direnen lanet olası çomağa okkalı bir küfür sallanır. onu ilk kez akademi türkiye isimli yarışmada görmüştüm. televizyon ekranlarını bir sirkten farksız kılan yarışma programlarının reklam arasına sıkıştırıldığı günlerin henüz başıydı. o sirke para ödüyorduk, izlemeden gitmek de olmazdı. perde kalktı, barış sahne aldı. büyünün başladığı an o andı. uzun siyah saçlı, sürmeli gözlü… bir diğer barış 1999’un kış aylarında aramızdan ayrıldığında çaresizlik içinde yerine koyacak birilerini arıyordum. müzikten pek anlamam ama o akşam barış’ı gördüğümde demiştim, ismi bile uyuyordu hem. yarışmayı malum sonla noktaladıktan sonra önce albümlerini bekledim. geldi. sonra hediye kutusu açıldı, oyunculuğunu da gördük. uzun zaman sonra sayesinde bir dizi bile izlemeye başlamıştım. en nihayetinde sıcak bir yaz günü buz kesmeme neden olan haber geldi. inanmak istemedim. olayın ciddiyeti ile yüzleşince her gün umutla bekledim. iyi olacaktı, olamadı. hayatın ve gülmenin üzerine “cuk” oturduğu barış yoktu işte. fonda amasra çalıyordu; “gitmem bu gece, gidemem artık.” ben görmesem de olurdu, tanışmasak da olurdu. sesinle yetinmeyi bilmiştik, aynen devam ederdik. gitmeseydin… herkes gibi bir hikâyesi vardı ve son bulmuştu. olmadık yerde hem de… “tanrı sevdiği kullarını yanına erken alırmış” masalıyla uyutmaya çalıştılar bizi. dünyaya bakıyorum şimdi. öylesine yozlaşmış ki… güzel şeylere rastladık mı büyük küçük demeden mutlu oluyoruz. ya da rol yapıyoruz, öyleymişiz gibi gösteriyoruz. neden? tanrı geride kötüleri bırakıyor diye. neden? tanrı yarattığı dünyanın kötülerin elinde kalmasını istiyor diye. bir barışımız vardı, o da gitti. isminle bile o kadar anlamlıydın ki! hep geçiştirirdim, artık isyan ediyorum. avazım çıktığı kadar bağırıyorum. acı gerçek arka arkaya indirirken yumruklarını yüzüme, ayakta durabilmek için pek fazla dayanağım kalmadığını hissediyorum. yıkıldım, yıkılacağım… başım yere, ayaklarım gökkubbeye öylesine yakın ki! artık inanıyorum. inanmak zorunda bırakıldım. gerçekten kötülere bir şey olmuyor. hep kalanlar kötüler oluyor ve iyilerin bileti erken kesiliyor. 1 yıl oldu be barış. gittin gideli amasra’yı, aldırma’yı, vurdum en dibe kadar’ı dinlerken gözümden akan iki damla yaştasın. biliyorum, görüyorsan kızıyorsun ama elimden bir şey gelmiyor. gözlerin, her daim güler yüzün, yaşama sevincin geliyor aklıma, kahroluyorum. senin kadar hızlı yaşamaktan korkar oldum. duruldum ve bombok bir yaşam sürüyorum işin aslını öğrenmek istersen. mutluluk balonumu söndürdüm ve cebime koydum. çıkarıp üflemeye korkuyorum. hayatın çok yakıştığı güzel insan, unutmadık seni!

6 Mart 2009 Cuma

Kanserli çift ölme hakkını kullandı..

LONDRA-Ölümcül kanser türleriyle savaşan İngiliz çiftin, İsviçre'de "ölme hakkını" (ötanazi) kullanarak hayatına son verdiği bildirildi.

80 ve 70 yaşlarındaki Peter ve Penelope Duff çiftinin, geçen hafta Zürih yakınlarındaki Dignitas kliniğinde yaşamlarını noktaladıkları ailesi tarafından açıklandı.

Çiftin kızı Helena Conibear, anne ve babasının, değişik kanser türleriyle verdikleri uzun mücadelenin ardından, geçen hafta Zürich'de huzur içerisinde ve birlikte öldüğünü söyledi.

İsviçre'de ötanaziye belli şartlar çerçevesinde izin verilirken, İngiltere'de ötanazi yapmak ve yapılmasına yardımcı olmak suç sayılıyor.

İngiliz polisi, yaşlı çifte İsviçre'ye giderken eşlik eden olup olmadığını, çiftin ötanazi yaptırmasına herhangi bir şekilde yardımcı olan birisinin bulunup bulunmadığını araştırıyor. (AA)

Kuzguncuk hayat, hayat kuzguncuk..

Arabayı uzak bi yere bıraktık sırf dolaşalım diye deniz kenarında çay içtik çook hoştu gerçi ben hala dükkanları tarıyordum iş yapacam ya neyse çıktık yürüyoruz bir ev 3 katlı kedinin biri kendini helak ediyor nasıl miyavlıyor aşağıda bir hanım dikkatimi çekti kediye bakıyordu gel diyordu neyse evden çıkamıyormuş kedicik çok hoş benimde hayvanlarım var dedim Hayvanları sevenler çok yaşasın çok yaşa emi dedi Ben bunun ne kadar güzel bi temenni olduğunu hiçç bilmiyordum hayat insana neler öğretiyor çok güzel bi temenniymiş çok yaşayım ben emiiii.....

5 Mart 2009 Perşembe

Birazda nostalji..35 sene önce defterlerin arkasına yazdığım şiiri paylaşayım sizlerle.

Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
Sevmek için güzele mi bakmalı?
Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?

Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
Hırsızlık; para, malmı çalmaktır?
Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?

Solması için gülü dalından mı koparmalı?
Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?
Öldürmek için silah, hançer mı olmalı?
Saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı?

Viktor Hügo

Yoğurt süte göre daha yararlı

Sofralarımızın vazgeçilmezlerinden yoğurt, sütün mayalanmasıyla oluşan beyaz koyu kıvamda süt ürünüdür. En iyi yoğurt koyun ve manda sütünden yapılır. Besin değeri süte göre daha yüksektir. Önemli bir protein, yağ, vitamin ve mineral madde kaynağıdır. Yoğurt, zengin bir karbonhidrat, protein, yağ, vitamin, kalsiyum ve fosfor kaynağıdır. Fermentasyon sırasında sütün, protein, yağ ve laktozun oluşan kısmı hidrolizasyon nedeniyle sindirimi kolaydır. Bu nedenle yoğurt, her yaş grubundaki insanın günlük, beslenmesinde bol ve ucuz bir şekilde yararlanabileceği fermente bir süt ürünüdür. Yoğurt bakterilerinin faaliyeti sonucu B grubu bazı vitaminler, özellikle riboflavin (B2) sentezi oluşmaktadır. Yoğurdun önemli bir fonksiyonu da gıda azaltmakta görüyoruz. Yapılan incelemeler, mükemmel ve kolay hazımlı bir yiyecek olan yoğurdun gıda azaltmada da iki önemli fonksiyonunu ortaya çıkartmıştır.

Bilmemiz gerekenler
* Zararlı bakterilerin üremesini durdurarak bağırsakların düzenli olarak çalışmasını sağlar.
* Sindirim sisteminin sağlıklı çalışmasına etkisi bulunmaktadır, mide rahatsızlıklarını önler.
* Şeker hastaları için yararlı bir besindir, kan şekerini düzenleyici etkisi bulunmaktadır.
* Bağırsak düzensizliklerinin giderilmesine, özellikle çocuk ve yetişkinlerde karşılaşılan ishallerin tedavisine yardımcı olur.
* Bağırsaklarda bulunan tehlikeli ve zararlı mikropların çoğalmalarına ve hatta yaşamalarına engel olur.
* Kanser riskini azaltır, özellikle kolon kanserine karşı koruyucu etkisi bulunmaktadır.
* Vücuttaki kolesterol miktarının azalmasına yardımcı olur, LDL kolesterolü azaltır.
* Kandaki asit baz dengesini sağlıklı hale getirir.
* Zararlı bakterileri önleyerek ishal oluşumunu engellediği için gıda zehirlenmelerine karşı koruyucudur.
* Kalsiyumun daha fazla emilmesini ve bağışıklık sisteminin güçlendirilmesini sağlamaktadır. Antibiyotik kullananlar, ilacın etkisiyle zarar görebilecek yararlı bakterilerin korunması amacıyla yoğurt yemelidirler.
* Midesi çok duyarlı olanlar ile oniki parmak bağırsağı ülseri olanlara dokunabilir. Bu durumda dikkatli tüketilmelidir.

Yapımında katkı maddeleri kullanılıyor mu?
Yoğurt yapımında asla hiç bir katkı maddesi kullanılmaz. Türk Gıda Kodeksi'ne göre üretim izni verilerek sertifikalandırılmış hazır yoğurtların üretiminde yalnızca süt ve maya kullanılır.

Her derde deva
1957 yılında Tokyo'da açılan ve binlerce Japon bilim adamının katıldığı atom enerjisi konferansında sunulan bir raporda Prof. Hsukehihen Huguşi radyo aktivitelerin sebep olduğu hastalıkların tedavisi sırasında yoğurdun mükemmel bir önleyici ilaç olduğu belirtildi. Biryıl süreyle atom ışınlarına maruz kalan ve bu süre için de yoğurdun daima esas teşkilettiği yiyeceklerle beslenen kişilerde radyo aktivite hastalıklarının arızalarının ortadan kalktığı görüldü.

Süzme mi normal mi?
Süzme yoğurtta normal yoğurda kıyasla daha az vitamin var. Yoğurt bekledikten sonra yeşil bir su bırakması normal. Bu suyu sakın dökmeyin. Yoğurtta bulunan vitaminlerin çoğu, özellikle B12 vitamini bu suda bulunur. Yoğurdunuzu bıraktığı suyla karıştırarak yemeniz daha faydalı olur.

Evde yapılanlar neden daha çabuk ekşiyor?
Ev yapımı yoğurtlar ambalajlı yoğurtlara göre daha çabuk ekşir. Bu ambalajlı yoğurtların neden daha geç bozulduğu sorusunu akla getirir. Hazır yoğurt üretiminin bütün aşamaları maksimum hijyen koşullarında gerçekleştirildiği için kullanılan sütlerde herhangi bir mikroorganizma oluşumu gözlenmez. Saklama koşullarına uyulduğu taktirde raf ömrü boyunca ürünler tazeliğini korur.

Kanseri önlemenin basit yolları

Her yıl dünya çapında 10 milyon insan kansere yakalanıyor. Dünya Sağlık Örgütü, 2020 yılında bu sayının 15 milyon olacağını tahmin ediyor. Birçok kanser bir gecede oluşmuyor.

Kanser büyük ölçüde önceden kestirilebiliyor ve yıllar boyunca devam eden bir süreçtir. Günlük yaşantınızdaki birkaç basit değişiklik ile kanser riskini azaltmak için öneriler:

1. Lahana turşusunu masanızdan eksik etmeyin: Lahana turşusu yapılırken fermantasyon süreci kanserle savaşan enzimleri harekete geçiren 'sulforaphane' isimli kimyasal ve indol gibi bileşenler üretiyor. Yemeden önce turşudaki tuzu azaltmak için turşuyu durulayın.

2. Bol bol brokoli yiyin: Brokoliyi mikrodalgada pişirmek yerine buharda pişirin. Brokoli de kanseri önleyen süper bir gıdadır. Ancak, brokoliyi mikrodalgaya koyduğunuzda sebzenin kanser önleyici etkisini yüzde 97 yok edersiniz. Bu nedenle buharda pişirin, çiğ olarak tüketin ya da çorbalara ve salatalarınıza ekleyin.

3. Brezilya fıstığını kızartın ya da salatanızın üzerine serpin: Selenyum açısından zengin olan Brezilya fıstığı kanser hücrelerini öldürür ve hücrelerin DNA'yı tamir etmesine yardımcı olur.

4. D vitaminiyle birlikte kalsiyum ilavesi alın: Bu ilaveler kolon poliplerini (kolon kanseri için risk faktörü) azaltıyor.

5. Yediğiniz her şeye sarımsak ekleyin: Sarımsak kansere karşı bağışıklık sisteminin doğal savunmasını harekete geçiren sülfür bileşeni içerir. Aynı zamanda tümörün ilerlemesini yavaşlatma potansiyeline sahiptir.

6. Domates ve zeytinyağını bol tüketin: Domatesteki likopen kolon, prostat ve mesane kanserine karşı vücudu koruyor. Zeytinyağı ise likopenin emilmesi için vücuda yardım ediyor.

7. Her hafta bir tane kantalup kavunu tüketin: Bu kavun akciğer kanseri gelişimini büyük ölçüde azaltan carotenoids isimli bitki kimyasalı içeriyor.

8. Sabah kahvaltısında yarım fincan yaban mersini yemelisini: Antioksidan ve anti kanserojen olan yaban mersini, kansere neden olan serbest radikalleri yeniyor.

9. Enginar yemeyi unutmayın: Enginar, kanseri önlemede bir antioksidan olan ve karaciğer hücrelerini koruyucu, onarıcı bir flavonoid olan silymarin içeriyor.

10. Etinizi koyu bir sosla kaplayın: Izgarada pişirmek kansere yol açan kimyasallara neden olabiliyor. Sosla kaplayarak bu kimyasalların oluşumunu büyük ölçüde önlersiniz. Izgarada pişirmeden önce fırında etinizi biraz pişirin sonra ızgarada kısa süre kızartın.

11. Bol bol su için: Günde 8 bardaktan fazla su içmek özellikle kolon kanserine yakalanma riskinin yüzde 65 oranında düşürdüğü bulundu. Uzmanlar, sıvı tüketiminin yetersiz olması durumunda insan vücudundaki hücrelerde suyun azaldığını, bunun da çeşitli kanser hastalıklarına davetiye çıkardığını kaydediyorlar.

12. Çay içme alışkanlığı kazanın: Yeşil çayın iyileştirme gücü Asya'da binlerce yıldır biliniyordu. Uzmanlar, yeşil çayda bulunan EGCG olarak isimlendirilen kimyasalın çok güçlü bir antikanser bileşeni olduğunu söylüyorlar.

13. Balık tüketmelisiniz: Araştırmacılar, haftada 4 ya da daha fazla balık yemenin kan kanserlerine yakalanma riskini üçte bir oranında azalttığını belirtiyorlar. Somon, sardalye, tuna, uskumru, karides ve midye gibi yağlı balıkların da kadınlarda endometriyal kanseri gelişme riskini azaltıyor.

14. Her gün multivitamin alın: Her gün vitamin ve minarelerin ideal oranlarda tüketilmesi bağışıklık sistemi fonksiyonunu geliştiriyor ve kansere yakalanmayı önlüyor.

15. Her gün 15 dakika güneşte kalın: D vitamini eksikliği göğüs, kolon, prostat, rahim ve mide gibi değişik kanserlere ve bunun yanında kemik erimesine, MS hastalığına ve yüksek kan basıncına neden oluyor. Günde 15 dakika dışarı çıkın, ancak aşırı güneşlenmeyin. Aynı zamanda kalsiyum da içeren D vitamini hapları kullanabilirsiniz.

16. Kivi yemelisiniz: Kivi içerdiği C ve E vitaminleri, lütein ve bakır sayesinde kanserle savaşan antioksidanlardandır. Aynı zamanda az yağlı ete yarım kiviyi sürerek eti yumuşatabilirsiniz.

17. Fazla yağlı hayvansal proteinlerden uzak durun: Hayvansal proteinli gıdaları fazla tüketen kadınlarda non-Hodgkin's lenfoma gelişme riski fazla oluyor. Bu nedenle az yağlı ya da yağsız süt ürünleri tüketin, biftek yerine balık, tereyağı yerine de zeytinyağını tercih edin.

18. Salatanıza taze soğan ekleyin: Fazla miktarda kuru soğan prostat kanseri riskini yüzde 50 azaltabiliyor. Ancak, çiğ olarak ya da çok az pişirildiği zaman etkisi güçlü oluyor. Bu nedenle taze soğan, dünyanın en tatlı soğanı olarak bilinen Vidalia soğanı, arpacık soğanı ya da Çin sarımsağını deneyin.

19. Taze limonlardan hazırlanmış limonata için: Narenciyeler ağız, boğaz ve mide kanseri riskini yarı yarıya azaltıyor.

20. Her akşam yemekten sonra yarım saat yürüyün: Yürüyüş göğüs kanseri riskini azaltıyor. Ölçülü egzersiz östrojen hormonu seviyesini düşürüyor. Ayrıca haftada 4 saat yürümek ya da gezmek pankreas kanseri riskini de yarı yarıya düşürüyor.

21. Organik gıdalar satın alın: Hormon ya da tarım ilacı eklenmeden yetiştirilen gıdalar kansere karşı vücudu koruyor.

22. Tarım ilaçlarına dikkat: Çayırlarınızda tarım ilacı kullanmak kanser riskinizi artırabilir, birçoğu 2,4-D (non-Hodgkin's lenfoma ile bağlantılı) ve MCPP (yumuşak doku kanseriyle bağlantılı) tarım ilaçları içeriyor. İlaçlanan bitkiler üzerinde kalan tarım ilaçları kansere neden olabiliyor.

23. Kuru temizleme gerektirmeyen giysiler alın: Birçok kuru temizlemeci halen hayvanlarda böbrek ya da karaciğer tahribatına neden olduğu tespit edilen perchloroethylene isimli bir kimyasal kullanıyorlar. Kuru temizleme gerektirmeyen giysiler alarak ya da onları elinizde kendiniz yıkayarak bu kimyasala maruz kalmazsınız. Eğer giysilerinizi kuru temizlemeye vermek zorundaysanız, onları plastik poşetinden çıkarın, giymeden önce dışarıda veya başka odada havalandırın.

24. Salatalık turşusu ve tütsülenmiş gıdalardan uzak durun: Turşu yerine taze salatalık, tütsülenmiş yerine de taze somon balığı tercih edin. Araştırmacılar, tütsülenmiş ve turşusu kurulmuş gıdaların çeşitli kanserojenler içerdiğini söylüyorlar.

25. Kızarmış patates ve patates cipslerine yaklaşmayın: Bunun yerine patates püresini tüketin. Yiyeceklerin ısıtılması sırasında ortaya çıkan akrilamit maddesi kansere yol açıyor.

26. Bronzlaşma spreyi almaya gidin. Birçok güzellik salonu bu günlerde bunu kullanıyor.

27. Stres seviyesi yüksek olan erkeklerin kanında prostat kanseri gelişiminin belirleyicisi olan PSA (prostata özgü antijen) bulundu. Bu nedenle herkesin stresten uzak durması gerekiyor.

4 Mart 2009 Çarşamba

Uğurlar olsun,uğurlar olsun gökteki bulutlar yoldaşın olsun...

Yusuf Hayaloğlu son yolculuğuna uğurlandı

Yusuf Hayaloğlu'nun cenazesi Armutlu Cemevi'nde düzenlenen törenin ardından Yeniköy Camii'ne getirildi. Burada düzenlenen cenaze törenine ünlü şairin eşi Mine Hayaloğlu, çocukları Hazan, Deniz ve Can Hayaloğlu ile kardeşi Gülten Kaya'nın yanı sıra İbrahim Tatlıses, Orhan Gencebay, Ali Kırca, Fatih Kısaparmak, Selda Bağcan, Nuray Hafiftaş, Selami Öztürk gibi ünlü isimler ile Hayaloğlu'nun yakınları katıldı. Gazeteci Ali Kırca, Yusuf Hayaloğlu'nun çok erken yaşta hayatını kaybettiğini belirterek, "Ahmet Kaya'dan sonra bu idolün ikinci ismiydi. Hala inanamıyoruz. Başımız sağolsun" dedi.

Sanatçı Fatih Kısaparmak ise "Sanatçılar unutuldukları zaman ölürler. Şarkıları ile onu hep hatırlayacağız. Çok üzgünüm. Hepimizin başı sağolsun" diye konuştu.
İkindi namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından ünlü şairin tabutu alkışlar eşliğinde camiden çıkarıldı. Yusuf Hayaloğlu, Yeniköy Mezarlığı'nda defnedildi.

3 Mart 2009 Salı

Güle güle Yusuf Hayaloğlu çok üzgünüm şiirler öksüz kaldı...

Şair Yusuf Hayaloğlu gitti
03 Mart 2009 Salı 12:27
Onun dediği gibi 'Keşke yalan olsaydı." Şair ve söz yazarı Yusuf Hayaloğlu, 56 yaşında hayatını kaybetti. "Ayrılık hediyesi"ni bırakıp gitti.
Onlarca sanatçının okuduğu 'Dağlarda kar olsaydım' yada İbrahim Tatlıses'in meşhur 'Nankör kedi' gibi türkülerinin yaratıcısı şair Yusuf Hayaloğlu hayatını kaybetti.



Bazen acı dinmez,
bazen de yağmur..
sevgilim üzülme,
her şey unutulur..
suskunuz bu aksam üstü,
hasrete yanmışız, neylersin.."
ve
"birazdan kudurur deniz..
birazdan dalgaların sırtından,
üst üste fışkıran rüzgarlar,
bir intikam gibi saldırınca üstüne;
yüzüne şarkılar çarpar,
yüzüne şiirler çarpar, ağlarsın..
sen artık buralarda duramazsın.."
Bakırköy Acıbadem Hastanesi'nde solunum yetmezliği nedeniyle 8 gündür tedavi gören 56 yaşındaki ünlü şair Yusuf Hayaloğlu, bu sabah hayata gözlerini yumdu.


Akciğerinde oluşan ödem nedeniyle son 24 saatini yoğun bakım ünitesinde geçiren Hayaloğlu, evli ve 3 çocuk babasıydı.

ŞİİRLERİ SEVİLEN ŞARKILAR OLDU

Veya 'Yorgun Demokrat'ın, 'Nazlıcan ve Bedirhan'ın, 'Hani benim gençliğim'in, 'Bir acayip adam'ın ve yüzlercesinin şairi

Şiirleri başta Ahmet Kaya olmak üzere birçok sanatçı tarafından şarkı olarak bestelenen Hayaloğlu, Ahmet Kaya'nın eşi Gülten Kaya'nın da ağabeyiydi.

Ahmet Kaya'nın sevilen birçok şarkısının söz yazarıydı.

KEŞKE BİR YALAN OLSAYDIM!

''Gözleri İntihar Mavi'' adlı şiir kitabı bulunan Hayaloğlu'nun ünlü şarkıları şunlardı:

-''Hani Benim Gençliğim'',

BU UNUTULMAZ TÜRKÜ DE ONUN
ESERİYDİ...

Şu dağlarda kar olsaydım olsaydım
Bir asi rüzgâr olsaydım olsaydım
Arar bulur muydun beni beni
Sahipsiz mezar olsaydım olsaydım

Şu yangında har olsaydım olsaydım
Ağlayıp bizâr olsaydım olsaydım
Belki yaslanırdın bana bana
Mahpusta duvar olsaydım olsaydım

Şu bozkırda han olsaydım olsaydım
Yıkık perişan olsaydım olsaydım
Yine sever miydin beni beni
Simsiyah duman olsaydım olsaydım

Şu yarada kan olsaydım olsaydım
Dökülüp ziyan olsaydım olsaydım
Bu dünyada yerim yokmuş yokmuş
Keşke bir yalan olsaydım olsaydım

-''Başım Belada'',
- Giderim
-''Adı Bahtiyar'',
-''Başkaldırıyorum'',
-''Ayrılığın Hediyesi'',
-''Yüreğim Kanıyor''
- Nerden bileceksiniz gibi şiirleri Ahmet Kaya tarafından bestelenmiş ve yorumlanmıştı.

Hayaloğlu'nun sözlerin yazdığı türküler arasında ise "Şu dağlarda kar olsaydım" da vardı.

Gam Müzik şirketinden yapılan açıklamada, Hayaloğlu'nun cenaze törenine ilişkin programın henüz belli olmadığı kaydedildi.

1 Mart 2009 Pazar

Sahibini kokladı kanseri teşhis etti

LONDRA- İngiltere'de yaşayan 64 yaşındaki Maureen Burns adlı kadın, İskoç çoban köpeği sayesinde yakalandığı amansız hastalıktan kurtuldu. Max isimli köpeğinin sağ göğsünü koklamasından şüphelenip doktora giden ve göğüs kanserine yakalandığını öğrenen kadın Burns, erken teşhis sayesinde sağlığına kavuştu. Bayan Burns, “Hemşire bana kanser olduğumu söylediğinde ilk tepkim 'biliyorum, köpeğim bana söyledi!' oldu. Ondan gülmesini bekledim ama o bana benzer vakalara rastladığını anlattı." Emekli mühendis eşiyle yaşayan bayan Burns, tümörü alındıktan sonra oldukça sağlıklı bir şekilde hayatına devam ediyor.

"HAYATIMI KURTARDI"
Burns, İskoç çoban köpeği Max'in sağ göğsünü kokladıktan sonra garip hareketler yapmasından rahatsız olup doktora gitti. Çekilen göğüs filminde Burns'te göğüs kanseri başlangıcı belirlendi. Max'e hayatını borçlu olduğunu kaydeden Burns "Sürekli göğüslerime öfke ile bakıyor, kokluyor ve havlıyordu. Max'in garip hareketlerinden bir şeylerin yanlış gittiğini anladım. Şimdi sağlımın yerimde" dedi. Uzmanlar köpeklerin birer kanser bulucu olarak yetiştirilebileceğine inanıyor. Bir köpeğin koklaması, bir insanınkinden 100 bin kere daha güçlü. Kanser hücreleri Volatile Organic Compounds adı verilen kimyasallar üretiyor ve bu bileşenlerin de köpeklerin tepki verdiği bir koku ürettiğine inanılıyor. (GAZETEPORT / YAŞAM)

Diğer Sayfalarıda Dolaşın