23 Aralık 2009 Çarşamba

Aynada kendime şöyle bir dikkatli baktım

Yaşlandın kızım dedim kendi kendime artık çekil köşene..Ama içimdeki deli rahat durmuyorki ne yaşlanması yahu diyor daha yaşın ne bir torunum olsa onunla uğraşır belkide hayata başka bir açdan bakardım ya neyse kendime yapılacaklar listesi yaptım 1-torun istenecek 2-kilo verilecek(o nasıl olacaksa)3-daha buna karar veremedim şu ikisi olsun onuda sonra kararlaştırırım..

17 Aralık 2009 Perşembe

hoş geldim

Hoşmu geldim bilmiyorum uzun zamandır yazamadım sevgili damadım özür dilerim bu gün Murat Gögebakan kaderdaşımın bir röportajını izledim hem güldüm hem ağladım hastalığım süresince yanımda olan dimdik duran herkezi seviyorum onlar göklerdeki yıldızlar diyordu ah be cancağızım sende dimdik arkamdaydın Nilayım, Zahidem, sizlerde gökyüzünden gelen bana Allahımın armağanı olan yıldızlarsınız sizi çook seviyorum..

yiyip içtiklerinize ilaç muamelesi yapın

Kdz. Ereğli ilçesinde "Sağlıklı Yaşam ve Beslenme, Genetiği Değiştirilmiş Organizmalı Ürünler" konulu konferans düzenlendi.

Zonguldak'ın Ereğli ilçesinde ERDEMİR tarafından "Sağlıklı Yaşam ve Beslenme, Genetiği Değiştirilmiş Organizmalı Ürünler" konulu konferans düzenlenirken, konferansa konuşmacı olarak Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Beslenme ve Diyetetik Uzmanı Prof. Dr. Gülgün Ersoy katıldı.

Konferansa konuşmacı olarak katılan Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi, Beslenme ve Diyetetik Uzmanı Prof. Dr. Gülgün Ersoy, insan hayatı boyunca besin çeşitlilerinin kötü bir besleme biçimi olduğunu ve beslenirken nasıl ürünlerin seçileceği hakkında bilgiler verdi.

Ersoy, "Beslenme, insanın büyüme, gelişme, sağlıklı ve üretken olarak uzun süre yaşaması için gerekli olan besin öğelerini yeterli miktarlarda alıp vücudunda kullanmasıdır. Bu öğelerin herhangi biri alınmadığında veya gereğinden az ya da çok alındığında, büyüme ve gelişmenin engellendiği ve sağlığın bozulduğu bilimsel olarak ortaya konmuştur. Vücudun büyüme ve gelişmesi, verimli çalışması, dış etkenlere ve hastalıklara karşı dirençli olabilmesi için sağlığın temelini oluşturan yeterli ve dengeli beslenme önemlidir. Yiyecek ve içeceklerin besleyici değerleri yanı sıra sağlığa uygunluğu da önemlidir. Sağlıklı beslenme konusundaki uyarıların başlıcalar şunlardır. Açlıktan ve fazla yemekten kaçınıp, yaşa, cinsiyete, yapılan aktiviteye ve içinde bulunduğumuz özel duruma uygun şekilde yeterli ve dengeli beslenmeliyiz. Hareketsizlikten kaçınıp, her gün düzenli egzersiz yapmalıyız. Böylece boya uygun vücut ağırlığınızı yaşam boyu koruyabiliriz. Öğün atlamamak, günde üç ana öğün, mümkünse 1-2 ara öğün tüketmeliyiz. Günlük yağ tüketimimizi azaltarak, çok yağlı yiyecekleri yememeye özen göstermeliyiz. Günlük saf şeker tüketimimizi azaltmaya çalışmalıyız. Daha çok posalı yiyecekleri tercih etmeliyiz. Çok tuzlu yiyecekler yememeliyiz, daha az tuz kullanmamız gerekir. Yediğimiz, içtiğimiz yiyeceklerin mikroplar ve kimyasal maddelerden arındırılmış olmasına özen göstermemiz gerekmektedir. Sigara içmemeliyiz. Sigara ve alkol alışkanlığı, şeker, tuz ve yağın fazla tüketimi, aşırı hayvansal yağ ve protein tüketimi, yetersiz ve kalitesiz uyku, hareketsiz yaşam, enerjisi yüksek ürünlerle beslenme bu yanlış yaşam tarzını oluşturan öğelerdir. Örneğin düşük yağlı süt ürünleri ile kolestrol sorununu azaltmayı, omega 3 ile kalbini, prebiyotik bakteri eklenmiş ürünlerle sindirim sistemini desteklemeyi düşünmektedir. Yeni bin yılda insanlar ilaç gibi besinler beklemekte ve Hipokrat'ın 'Yiyip içtiklerinize ilaç muamelesi yapın' sözü gerçekleşecek gibi görünmektedir" dedi.
İNSAN GERÇEKTEN BİR KERE SEVER 20 YAŞTAN ÖNCEKİLER ARAYIŞ AMA SONRASINDAKİ GERÇEK SEVGİDİR Bİ KAÇ KİŞİYİ SEVDİM DİYEN İNSANA ASLA İNANMAM O KENDİNİ BULAMAMIŞ SEVGİYİ CİNSELLİKLE KARIŞTIRAN ABAZANIN BİRİDİR..

30 Ağustos 2009 Pazar

Meme Kanseri Erken Tanısında İpuçları

Memede oluşan ağrısız, sert ve düzensiz kenarlı bir kitle büyük bir olasılıkla bir kanser kitlesidir. Buna karşın, bazı kanserler yumuşak,basmakla ağrılı ve hassas, düzgün kenarlı veya sadece deride kalınlaşma şeklinde kendini gösterebilirler. Tümörler en çok memenin üst dış kısımlarında oluşurlar, fakat memelerin herhangi bir yerde oluşacağı gibi meme başı bölgesinde de oluşabilirler.
Memenin en sık görülen bulgusu kitle olmasına rağmen başka bulgularda oluşabilir. Bu bulgu ve semptomlar şunlardır:

*Memelerden birinde diğeri ile kıyaslandığında bir şekil bozukluğu veya büyüklüklüğünde değişiklik olması.

*Memenin belli bir bölgesinde kalıcı şişlik ve kızarıklık.

*Meme derisinin herhangi bir yerinde düzleşme veya çukurlaşma olması.

*Meme derisinde portakal kabuğu görüntüsü oluşması.

*Meme başından renksiz, renkli veya kanlı akıntı gelmesi.

*Meme başının içeriye çökmesi ve eski haline getirilememesi.

*Meme başında kalınlaşma, kabuklanma, kaşıntı veya yanma olması.

*Koltuk altında veya boyun bölgesinde büyümüş lenf bezlerinin görülmesi veya ele gelmesi.

Eğer bu değişiklikleri saptar iseniz mutlaka bir genel cerrahi uzmanına görünmeniz gerekir.

Meme kanseri yukarıda bahsettiğimiz değişik bulguları vermesine rağmen hastalığın erken devrelerinde hiçbir bulgu veya semptomu henüz kendini göstermemiş olabilir. Bu nedenle meme kanserinin erken tanısında mamografi ve ultrasonografi çok önemlidir. Çünkü henüz hiçbir bulgu oluşmadan da bu tetkiklerle meme kanseri tespit edilebilir. Bu nedenle 35 yaşı geçmiş hanımların mutlaka düzenli doktor kontrolü ve doktorların önerdiği periyodda mamografi ve ultrasonografi çektirmeleri gerekmektedir.

15 Ağustos 2009 Cumartesi

Kanserin Psikososyal Etkileri

Kanser, anormal hücrelerin kontrolsüz biçimde çoğalması ile karakterize bir hastalıktır. Birbirinden çok farklı kanser tipleri vardır. Bunların tümüne aynı ismin verilmesi, ortak özellikleri olan bir hücre tipinin denetimsiz biçimde çoğalması durumudur.
Kanser hastalığının ve tedavisinin kişinin hayatına getirdiği zorluklar hepimiz tarafından bilinmekte. Kanser hastalığının psikolojik sağlık üzerine etkisi de daha tanı aşamasında başlamaktadır. Başlangıçta yaşanan belirsizlik ve bekleyiş, kişinin kendisi ve ailesinde kaygı ve endişe yaratmaktadır.

İdeal olan, hekimin yeni kanser tanısı almış hastaya tanısını dürüst ve gerçekçi bir biçimde söylemesidir. Ancak, bazı olgularda hastanın psikolojik durumuna bağlı olarak bu birkaç görüşmeden sonra açıklanabilir.

Hastanın kanser tanısı aldığını öğrenmesi ile birlikte bu soruna karşı baş etme ve tepki vermeyle ilgili psikolojik problemler ortaya çıkmaya başlar. Hasta ilk olarak hastalığı inkar edebilir, şok yaşar, öfkelenir, uyku düzeni bozulur. İlk etapta hastanın bu duyguları yaşaması engellenmeye çalışılmamalıdır. Ancak ilerleyen günlerde bu evrelerin yerini hastalıkla savaşma, uyum çabaları ve umutlara bırakması amaçlanmalıdır.

Hastalığın varlığı kişinin kendisinde ve yakınlarının hayatında ciddi aksamalara yol açar. Kanser hastalığı bir çok maddi ve manevi kayıba da neden olur. Bunlar; fiziki bütünlüğün bozulması, sağlığın kaybolması, hastalıkla ilgili vücut şekil değişiklikleri, iş gücü kaybı gibi. Ayrıca kişi bu hastalık sebebiyle kendisini sosyal ortamlardan izole edebilir. Kişisel bakımı yapmakta da zorlanabilir.
Tüm bunlar psikolojik bütünlüğü örseleyici durumlardır. Hastada ve yakınlarında kızgınlık ve düşmanlık en sık görülen tepkilerdendir. Bunlar da daha çok sağlık personeli, doktorlar ve yakınlara yöneltilir. Hasta “ne suç işledim de benim başıma geldi?” düşüncesiyle kendini ve diğerlerini suçlayıcı bir tutum sergileyebilir. Kanser hastalarında en sık görülen tepki biçimi depresyondur. Depresyon uykusuzluk, yemek yememe, içe çekilme olarak kendini göstermeye başlayabilir. Hastanın gündelik hayatındaki stres yaratan faktörler de bu noktada önemlidir.

Tanı dönemi, tedavi dönemi, tedavi sonrası dönem, nüks ya da metastaz, ilerleme ve son dönem her biri ayrı ayrı psikolojik sıkıntıları beraberinde getirir. Hasta dayanılmaz ağrılar çeker ve bilinmeyenden korkar, ölüm korkusu söz konusudur. Hastaların ve yakınlarının kanserin her evresinde bir ruh sağlığı profesyonelinden (psikolog, psikiyatrist) yardım almaları gerekir.

Hastalıklı kök hücrelerini öldüren ve kanserin tekrar etmesini önleyen yeni bir kimyasal bulundu.

Amerikalı araştırmacılar, meme kanseri kök hücrelerini etkili biçimde hedef alarak öldüren bir kimyasal belirlendi.

Kanser kök hücreleri, geleneksel tedavilere direnç gösterebildiği için, hastalığın tedaviden sonra yeniden ortaya çıkmasına neden olabiliyor.

"Massachusetts Institute of Technology" ve "Broad Institute" mensubu Piyush Gupta’nın yaptığı çalışma, Cell adlı bilimsel dergide yayımlandı.

Gupta, çalışmayla ilgili verdiği demeçte, tedaviye son verilmesinden sonraki çoğu nüksetme vakasına bu tür kök hücrelerin yol açtığına dair birçok veri bulunduğunu söyledi.

Bu tür kök hücreler, ender bulunduğu ve kolaylıkla normal hücreye dönüşebildikleri için, bunların öldürülmesi oldukça güçtü. Gupta, bu tür hücreleri diğerlerinden ayırarak öldürmek için bir ilaç birleşimi elde etmenin daha önce güç olduğunu, bunu kendilerinin başardığını bildirdi.

Araştırmacılar, bu tür kök hücreleri ayırarak laboratuvar ortamında çoğalttılar ve üzerlerinde 16 bin dolayında doğal ve yapay kimyasal birleşimi denediler. Deneyler sonucu liste giderek daraltıldı ve salinomycin adlı kimyasalın "hedefi 12’den vurduğu" anlaşıldı.

"Salinomycin"in, kanser kök hücresini bularak öldürmede, "paclitaxel" veya "Taxol" denen yaygın kemoterapi ilacından 100 kat daha etkili olduğu anlaşıldı.

Kanser kök hücrelerini öldürebilecek kimyasalın nasıl belirlenebileceği konusunda da çalışmanın, ilaç firmalarına yol gösterebileceği kaydedildi.

21 Temmuz 2009 Salı

Pazartesi işte nesini yazayım.

05 Ocak 2009 Pazartesi
Pazartesi günlerinden neffrettt ediyorum

Gelanek bozulmadı gelişi dünden belliydi ,gene herzamanki gibi berbat bi pazartesi yaşadım ...Nesini anlatayım apartmanın lagımı taşmış önce kustum annem ayzammer hastası bankadaki bütün parasını,evdeki halıları kime verdiği meçhul kafayı bozup önüme gelene sövdüm daha yazmayacağım çünki biraz sonra yöneticiyi dövmekle meşgul olacağım

Korkunun ecele faydası yok ne yazık Annemide Pazartesi kaybettim..

04 Ocak 2009 Pazar
Yarın Pazartesi aman Tanrım

Hayatımın bütün iyi ve kötüleri bu günde geldi başıma,bu günde evlendim,bu günde ilk kızımı doğurdum,bir pazartesi gününde babamı kaybettim bu böyle sürer gider iyisi çocuklarımın doğmasıydı diğer ne varsa hep bu günde geldi başıma kanser olduğumu bile bu günde öğrendim ve sanırım bu günde hayatım biter ,ameliyat olacağım pazartesiye gün veriyor doktor öyle bi hayırrr dedim doktor korktu.Salı günü oldum ameliyatımı bir nevi pazartesi lanetini yıktım ben salılara devam diyorum.....Yaşamayı seviyorummm

Ben salağın önde gideniyim hattaaa....

02 Şubat 2009 Pazartesi

En önde flama sallıyorum son günlerde yaşadıklarım beni çok üzüyor vefasızlık diz boyu neden bende her kez gibi olamıyorum insanları,kuşları,böcekleri sevmek zorundamıyım ben her şeyi neden bilmek zorundayım yani ya neden oysa umursamaz insanlar hayatını güller gibi yaşıyor benim gibi akılsızlarda hem hasta oluyor hemde bile bile gene herşeyi yutuyor bundan sonra akıllanırmıyım sanmıyorum aynen devam edicem vede devamlı istismar edilicem iyilik yap denize at diyorlarya ben yaptığım hiç bir şeyin karşılığını bu dünyada alamadım bekliyoruz azimliyiz hala flama sallıyoruz yani...

Gene bir Pazartesi yazmışım yahu nedir bu lanet bütün Pazartesilere direk savaş açıyorum.

Kansere neden çare bulunamıyor?

İnsanoğlu uzaya mekikler gönderiyor, teknoloji hızla ilerliyor ama kansere çare bulunamıyor.

İşte nedeni…
LiveScience dergisi kanserle 40 yıldır süren mücadelede atılan adımları ve sorunları masaya yatırdı.

Tıp dünyasının kanserle savaşı 1971 yılında dönemin ABD Başkanı Richard Nixon’ın girişimleriyle başladı. Bugüne kadar kanser araştırmaları için 200 milyar dolar harcandı. Ancak her yıl 7.4 milyon kişinin ölümüne yol açan amansız hastalığa karşı kesin bir tedavi henüz geliştirilemedi. İşte kanserle mücadelede son 40 yılda yaşananlar.

KANSER 100 AYRI HASTALIKTAN OLUŞUYOR

Bu hastalıkla savaşta en önemli gelişme çocuk kanserlerinde sağlandı. 40 yıl önce lösemiye yakalanan çocukların yüzde 80′i yaşamını yitiriyordu ancak artık yüzde 80 kurtuluyor. Aynı şekilde testis kanseri kurbanlarının yüzde 95′inin ölümüne yol açarken artık yüzde 95′i hayatına devam edebiliyor.

Kanser için hiçbir zaman tek bir çare bulunamayacak. Çünkü kanser, hatalı hücre büyümesiyle ortaya çıkan 100 ayrı hastalıktan oluşan çok geniş bir tanım. Kanserin, radyasyon, kimyasallar ve virüsler gibi birçok nedeni olduğu tahmin ediliyor. Her kanser kendine özel bir tedavi gerektiriyor.

KURTULMA ORANI GİDEREK ARTIYOR

70′li yıllarda tüm kanser türlerine yakalandıktan sonra 5 yıl içinde hayatta kalma olasılığı yüzde 50′ydi. Şimdi ise yüzde 65.

Akciğer, meme, karaciğer kanserlerine çare aramak öncelik taşıyor çünkü bu kanser hücreleri önceden tahmin edilemez şekilde hareket edebiliyor.

FARELER ÜZERİNDE YAPILAN DENEYLER YETERLİ OLMUYOR

Tedaviler insanlar üzerinde nadiren işe yarıyor çünkü ilaçlar, ömrü 2 yıl olan fareler üzerinde deneniyor bu yüzden hastalığın geri dönüp dönmeyeceği tespit edilemiyor.

Kemoterapi bir tümörün tamamını ortadan kaldırmaya yardımcı olabiliyor ancak kanser kök hücreleri hastalığın birkaç yıl sonra yeniden ortaya çıkmasına neden olabiliyor.

Uzmanlar, genlere göre tedaviyi geliştirmek için halen çalışıyor. Örneğin meme kanseri için kullanılan Herceptin, mem kanserlerinin yüzde 30′unda bulunan bir geni etkisiz hale getirerek işe yarıyor.

ÖZENLİ YAŞAMAK KANSERLE MÜCADELEDE ÖNEMLİ

Bazı hücrelerde kanserin habercisi olabilecek kendine has işaretler bulunuyor. Bunları belirlemek erken teşhis etme ve bu hücreleri yok etme şansını artırıyor.

Her şeye rağmen kanserden korunmanın en bilinen yolu sigaradan uzak durmak ve sebze ve tam tahıllı gıdalar bakımından zengin bir beslenme programı izlemek olarak kabul ediliyor.

5 Temmuz 2009 Pazar

YAŞA DA ÖYLE GİT !!!

Boşver be yaşı başı!
gönlün ne kadar şık sen ondan haber ver?..
şöyle atıp koyu grileri-siyahları sabahtan,
sarı bir kaşkol atabiliyor musun boynuna, ondan haber ver?
koyma bir kenara yüreğini, aç kapılarını,
gelene geçene yol verme girsin diye içeri ama
gömme başını toprağa bir çift güzel göz uğruna.
Bilirim yine yeşerecek bir çiçek bulursun bir dalda,
ama kaybedecek kadar bir aşk varsa avuçlarında,
bırak aksın yollarına.
Yağ geç, yık geç, kimse inanmazsa inanmasın,
sen inan yüreğine,
hem ona geçmezse kime geçer sözün?..
büyü büyü...
bak ellerin ayakların kocaman,
aklında maşallah yerinde,
e ne diye tutarsın yüreğini uçmasın diye
akıllı ol, yüreğin gelir peşinden,
boşver yaşı başı,
aşk var mı aşk, sen ondan haber ver?
Takılmışsın yüzündeki gözündeki çizgilere.
o çizgilerin yüreğine neler kazıdığını düşün,
atmak mı istiyorsun kendini bir dereye soğuk bir kış günü.
öl gitsin...
parayı pulu savurup ,
bir balıkçı köyünde balık tutmak mıdır istediğin,
savrul gitsin...
Boşver be yaşı başı,
kim tutar seni kim,
kendi yüreğinden başka kim?
Aklını al da öyle git,
ister bir duvara, ister bir odaya, ister kıra bayıra vur da git.
Dert etme ellerini, onlar da gelir seninle bırakmadıkça birine.
O biri de gelir gerçekten istediğin oysa,
seveceksen ve öleceksen uğruna...
yaşa be, yaşa da öyle git, gireceksen toprağa...
yaş 70e gelse bile, hayat daha bitmemiş,
sen mi biteceksin?
çekeceksen bile bayrağı,
yaşadım ulan dibine kadar, diyemiyecek misin?
Can YÜCEL

3 Temmuz 2009 Cuma

0 kan grubu et yesin A'lar vejetaryen beslensin

1980'lerde keşfedilen kan grubuna göre beslenme, sağlıklı olmak ve kilo vermek isteyenler için alternatif bir diyet haline geldi. Bu beslenme düzenine göre 0 grubu et yemeli, A grubu ise vejetaryen beslenmeli

Son günlerin en trend diyetlerinden biri kan grubuna göre beslenme... 1980'li yıllarda Dr. James D'Adamo, aynı tür beslenme düzeni karşısında bazı hastalarının kilo verdiğini, bazı hastalarının ise kilo aldığını fark edince bir araştırma yaptı. Bu araştırma, kan gruplarının beslenme modelinde önemli bir etkisi olduğunu ortaya koydu. D'Adamo, 1990'ların başında 'Bir İnsanın Gıdası Başkası İçin Zehir Olabilir' adlı bir kitap da yazdı. Bu kitabın ardından kan gruplarına göre beslenme hakkında birçok kitap daha yazıldı. Ancak bu beslenme şekli bilimsel bir yöntem olarak kabul edilmediği için hâlâ tartışılıyor. İşte D'Adamo'nun geliştirdiği sisteme göre O, A, B ve AB gruplarının uyması gereken kurallar:

O grubu
Kırmızı et, balık ve sebze yiyin!
Avcı ve toplayıcı bir karaktere sahip olan 0 grubu için taş devri diyeti uygundur. Bu kan grubuna sahip olanlar bol bol av hayvanı, meyve ve sebze tüketmeli! Ter atıcı egzersizler yapmalı... Yasaklar: Buğday, mısır, mercimek, patates, süt ve süt ürünleri... Mutlaka yemesi gerekenler: Yağsız kırmızı et, özellikle koyu yeşil renkli sebzeler, balık, hindi, tavuk ve meyveler. (Portakal, mandalina ve kivi gibi yüksek asitli meyveler hariç.) Öğün sayısı: Günde üç öğün yemeli ve öğün atlamamalı. 0 grubunda ara öğün şart değildir. Fazla karbonhidrat tüketilmediği için kan şekeri dengeli seyreder. İçecek: Gazlı içecekler, siyah çay ve kahve içilmemeli. Kırmızı şarap ve yeşil çay serbest.


A grubu
Domates yasak mercimek serbest
A grubu yerleşip, tarıma geçilmesiyle çoğalıyor. Bu kan grubuna sahip olanlar, kırmızı etten uzak durmalı, günde en az bir porsiyon karbonhidrat almalı. Genel olarak sebze ağırlıklı beslenmeli. Yoga ve pilates gibi rahatlatıcı egzersizler yapmalı. Yasaklar: Domates, biber, patlıcan, patates. Mutlaka yemesi gerekenler: Mantar, soya fasulyesi, mercimek. Öğün sayısı: 6 öğünden oluşan bir beslenme şekli idealdir. A gruplarının mide asidi daha az olduğu için hayvansal proteini sindirmekte zorlanırlar. Bu nedenle az ve sık yerlerse kendilerini daha rahat hissederler. İçecekler: Kırmızı şarap tavsiye edilir. Siyah çay yerine yeşil çay tercih edilebilir. Günde iki fincan kahve de yararlı olur.
Meyveler: Muz, portakal ve mandalina yerine greyfurt tercih edilebilir. Limon yararlıdır. Bir bardak suya bir limonun suyunu sıkıp güne başlamak çok yararlı olacaktır.

B grubu
B grubu için süt ürünleri yararlı!
B grubu tarımın ve av hayvanının kısıtlı olduğu Himalaya bölgesinde ortaya çıkıyor. Dolayısıyla süt ve süt ürünlerinden en fazla yarar sağlayan gruptur. B grubundan olanlara da A grubu gibi meditasyon ve yoga yararlıdır. Yasaklı gıdalar: Tavuk, domates, mercimek, mısır. Mutlaka yenmesi gerekenler: Süt ve süt ürünleri, kuzu eti, bol sebze ve meyve. Öğün sayısı: Üç öğünle idare edebilirler. Meyveler: Narın dışında tüm meyveler tüketilebilir. İçecekler: Yeşil çay, kırmızı şarap ve bira içilebilir.

AB grubu
Yarı vejetaryen beslenme düzeni
AB kan grubu, A ve B grubunun karışmasıyla ortaya çıkıyor. B grubunun Himalaya'dan dünyaya yayılmasıyla birlikte bu kan grubu çoğalıyor. Vetejaryen beslenme ve rahatlatıcı egzersizler tercih edilmeli. Yasaklı gıdalar: Dana etinden uzak durmaları gerekiyor. Hindi dışında bütün kanatlılar ile kuru fasulye yasaktır. Mutlaka yenmesi gerekenler: Süt ürünleri ve sebze tüketilmeli, yani yarı vejeteryan beslenme türü uygulanmalı. B grubundan farkı ise AB'lerin, yağsız süt ürünlerini tercih etmesi gerekiyor. Meyveler: Nar tavsiye edilmiyor. Greyfurt, limon, erik, kiraz, vişne, incir yararlı meyveler arasında... İçecekler: Yeşil çay.

BU REJİMLE TANSİYONUM DÜZELDİ VE 12 KİLO VERDİM
56 yaşındaki yüksek mühendis Yaman Akalın, tam 12 yıldır uyguladığı kan grubu diyetiyle nasıl tanıştığını ve faydalarını anlattı:

- 1997'de bana yüksek tansiyon, yüksek kolesterol, hipoglisemi ve kronik yorgunluk teşhisi konuldu. Doktorların verdiği rejim kilo almama yol açtı. Bu yüzden ben de beslenme modelleri arasında bir arayışa başladım. Kan grubu diyetini 1999'da bir arkadaşımdan duydum. Bana, "Sen 0 grubu kana sahipsin, senin et yemen gerekli" dedi.

Tam tersini yaptım
- Bunun üzerine internette bir arama yaptım ve 'Kan Grubu'na Göre Beslenmek' adlı kitabı getirttim.

- Bana önerilen klasik rejimde "Kırmızı et ve yağ yeme, tam tahıl tüket" deniliyordu. Ama kan grubu diyetine göre bu söylenenlerin tam tersini yapmam gekeriyordu. Mesela zeytinyağı, bol sebze, balık, yumurta ve yüksek protein tükettim, süt ürünlerinden uzak durdum.

- İki hafta içinde müthiş bir hafiflik, enerji artışı, sindirim sistemimde rahatlama gördüm. Bir ay içinde tansiyonum normale döndü. Altı ay içinde de toplam 12 kilo verdim. Şu an 56 yaşındayım ve çok sağlıklıyım.

HERKES AĞIRLIĞININ YÜZDE 3'Ü KADAR SU TÜKETMELİ!
Kan grubu diyetinin en önemli özelliği sağlıklı beslenmeye yönelik bir rejim olması... Yani bu diyet sistemi hızlı kilo vermek için hiç uygun değil... Öte yandan bu beslenme şekline göre her dört grubun serbest olarak tüketebileciği gıdalar da var:

- Sebze ve meyve bütün kan grupları için yararlı. Ancak bir tek B ve AB grubunun nardan uzak durması gerekiyor.

- Rafine edilmemiş deniz tuzu kullanmak mineral açısından zengin olduğu için çok faydalıdır.

- Yumurta günde bir tane yenebilir.

- Herkes vücut ağırlığının yüzde 3'ü kadar su içmeli! Mesela 60 kilo olan biri günde 1.8 litre su tüketmeli...

27 Haziran 2009 Cumartesi

Annemm Nurlar içinde yat pazartesi günlerinden neffret ediyorum..

Gene gelenek bozulmadı anacığımıda pazartesi günü akşam üzeri kaybettim,Babama babalar günü hediyesi olarak annemi götürüp yanına gömeceğim hiçç aklıma gelmemişti şimdi onlar koyun koyuna yatıyorlar bana uzaktan bakıp gülüyorlar oldumu şimdi hayattaki tek büyüğümüde kaybettim o yaşlıydı ama ondan kuvvet alıyordum maneviyatım düzeliyordu nurlar içinde yatın tek tesellim ben hayattayken ikinizi yan yana yatırmak oldu 55 sene ayrılmamıştınız şimdide berabersiniz sonsuza kadar rahat uyu anne rahat uyu baba dualarım sizinle..

21 Haziran 2009 Pazar

Babammmm nurlar içinde yat.

Baba!
Her yılbaşında
sana söyleyecek
bir tek
sözüm var :
Seni ne kadar çok seversem
o kadar
çok olsun ömründen geçen yıllar…

Baba!
Babam, ağabeyim, kardeşim, arkadaşım!
Ne zulüm, ne ölüm, ne korku
başımı eğemez!
Yalnız senin elini öpmek için
eğilir başım.
Babam, ağabeyim, kardeşim, arkadaşım...

Nazım Hikmet Ran

Babalar günü kutlu olsun

Ben hayatta en çok babamı sevdim
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla ha düştü ha düşecek
Nasıl koşarsa ardından bir devin

O çapkın babamı ben öyle sevdim
Bilmezdi ki oturduğumuz semti
Geldi mi de gidici hep, hep acele işi
Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi
Atlastan bakardım nereye gitti

Öyle öyle ezber ettim gurbeti
Sevinçten uçardım hasta oldum mu,
Kırkı geçerse ateş, çağırırlar İstanbul’a
Bi helallaşmak ister elbet, diğ’mi oğluyla!
Tifoyken başardım bu aşk oy’nunu,

Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu,
En son teftişine çıkana değin
Koştururken ardından o uçmaktaki devin,
Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için
Açıldı nefesim, fikrim, canevim
Hayatta ben en çok babamı sevdim.

Can Yücel

20 Haziran 2009 Cumartesi

SEN GİDERSEN

SEN GİDERSEN SESİN GİDER
KOKUN GİDER, YÜZÜN GİDER
AY DOLANIR PUSULARDA
TENİM TİTRER, GECE BİTER

SEN GİDERSEN YÜZÜN GİDER
MARTI KÜSER, BAYKUŞ ÖTER
SENDEN KALAN SON HATIRA
İKİ DAMLA GÖZYAŞIN GİDER

SEN GİDERSEN BOYUN GİDER
POSUN GİDER, SÖZÜN GİDER
BİRŞEY KOPAR YÜREĞİMDEN
ÇATILMADIK KAŞIN GİDER

SEN GİDERSEN SOHBET GİDER
TADIM GİDER, TUZUM GİDER
DİNLEDİĞİM HER ŞARKIDA
TELİM KIRILIR SAZDAN DÜŞER

SEN GİDERSEN HERŞEY GİDER
SESİN GİDER, SESİM DÜŞER
SEN GİDERSEN EY SEVGİLİ
BEN BİTERİM, ŞİİR BİTER


ALINTIDIR.

18 Haziran 2009 Perşembe

Kanser ilacı cildi gençleştiriyor

Bilimadamları, kanser tedavisinde kullanılan 'Fluorouracil' adlı ilacın, aynı zamanda cildi genç gösterdiğini de ortaya çıkardı.

ABD'deki Minnesota Üniversitesi'nden dermatoloji profesörü Dana Sachs'ın, American Medical Association dergisinde yayımlanan araştırma sonucuna göre, cilt kanseri tedavisinde kullanılan Fluorouracil, aynı zamanda güneşten zarar gören ciltleri yeniliyor ve genç bir görünüm kazandırıyor.

Bu ilaç, kolon kanseri ile kafa-boyun bölgesi ve pankreas gibi diğer organların kanser tedavisinde kullanılıyor. Fluorouracil ile yapılan tedavilerde, cilt kanserinin gelişmesine neden olan etkenlerin engellendiği hali hazırda biliniyor.

Sachs'ın araştırmasına göre, Fluorouracil ilacı, vücudu DNA bileşeni 'timin'in sentezlenmesinden ve DNA'yı zarar görmesinden koruyor. İlaç, içerdiği 'collagen' proteini sayesinde cildin kötü ve yaşlı görünmesine neden olan hücreleri de yok ederek, kişiye genç bir görünüm sağlıyor.

İlacın kullanılmasının doktor gözetiminde yapılması gerektiğini belirten uzmanlar, Fluorouracil'in zarar görmüş hücreleri yok ederken, diğer hücrelere de zarar verebileceği yönünde uyarılarda bulunuyor.

Fluorouracil, hastalara lazer tedavisiyle uygulanıyor.

En güzel futbolcu eşine kanser teşhisi

FRANKFURT 18.06.2009
Hollandalı yetenekli milli futbolcu Rafael Van der Vaart'ın (26) magazin dünyasında "En güzel futbolcu eşi" olarak nitelenen eşi Sylvie van der Vaart (31) göğüs kanserine yakalandı. Ünlü futbolcunun eşi Sylvie van der Vaart, hastalığının yaklaşık bir ay önce tespit edildiğini ve başarılı bir ameliyat geçirdiğini açıklayarak sevenlerinin yüreğine su serpti.

ŞANSIM, EŞİM
Hastalığa rağmen moralini yüksek tutmaya çalışan ünlü TV yıldızı, "Şu an kendimi iyi hissetmeme rağmen, hayatımın en kötü dönemini geçiriyorum" diye konuştu. Real Madrid'de forma giyen orta saha oyuncusu eşi Rafael Van der Vaart'ın kendisini her zaman desteklediğini ve asla yalnız bırakmadığını da anlatan Sylvie Van der Vaart, "Rafael'in eşi olmak beni çok ama çok onurlandırıyor. Müthiş karakterli ve ne olursa olsun beni her zaman güldürmeyi başarıyor" dedi.

13 Haziran 2009 Cumartesi

HAYAT BİR OYUN İSE İŞTE KURALLARI

> Cherie Carter-If Life is a Game, These are the Rules-adli kitabindan,
>
> BENCE ÇOK DIKKATE DEGER
>
>
> 1. Size bir vücut verilecektir. Onu begenebilir ya da ondan nefret
> edebilirsiniz, ancak kesin olan bir sey varsa o da ömrünüzün geri
> kalani boyunca ona sahip olacaginizdir.
>
> 2. Dersler ögreneceksiniz. "Yeryüzünde Yasam"
> isimli tam zamanli gayri resmi bir okula kaydoluyorsunuz.
> Her kisi veya her olay birer Evrensel Ögretmen'dir..
>
> 3. Hatalar yoktur, yalnizca dersler vardir. Büyümek bir deneyim
> sürecidir. "Basari" kadar "yenilgiler" de bu sürecin bir parçasidir.
>
> 4. Bir ders ögrenilene kadar tekrar edilir. Bu ders, ta ki siz
> ögrenene kadar size çesitli biçimlerde anlatilir -- ancak ondan sonra
> bir sonraki derse geçebilirsiniz..
>
> 5. Eger kolay dersleri ögrenemezseniz bu dersler giderek zorlasirlar.
> Dissal sorunlar içsel durumunuzun kesin bir yansimasidir. Içsel
> engelleri ortadan kaldirdiginiz zaman dis dünyaniz degisir. Aci,
> evrenin sizin dikkatinizi çekme seklidir.
>
> 6. Davranislariniz degistigi zaman bir dersi ögrenmis oldugunuzu
> anlarsiniz. Bilgelik egzersizdir. Bir seyin bir parçasi, hiç bir seyin
> birçogundan daha iyidir.
>
> 7. "Bura"dan daha iyi bir "orasi"
> yoktur. "Orasi" dediginiz yer "burasi"
> oldugu zaman gene "bura"ya kiyasla daha iyiymis gibi görünen bir
> "orasi" olacaktir."
>
> 8. Diger insanlar yalnizca sizin aynanizdirlar. Diger bir kisinin bir
> yönü sizin kendinizde sevdiginiz ya da nefret ettiginiz bir yönünüzü
> yansitmadikça onu sevmeniz ya da ondan nefret etmeniz mümkün degildir.
>
> 9. Yasaminiz size baglidir. Yasam size tuvali sunar, resmi siz
> yaparsiniz. Yasaminiza sahip çikin -- yoksa baskasi sahip çikacaktir.
>
> 10. Daima ne isterseniz onu alirsiniz. Bilinçaltiniz kendinize
> çektiginiz enerjileri, deneyimleri ve insanlari dogrulukla belirler,
> dolayisiyla ne istediginizi bilmenin en güvenilir yolu neye sahip
> oldugunuzu görebilmektir.
> Kurbanlar yoktur, yalnizca ögrenciler vardir.
>
> 11. Dogru ya da yanlis yoktur, ama sonuçlar vardir. Ahlaki
> yaklasimlarin faydasi olmaz. Yargilamalar ise yalnizca davranis
> kaliplarini korumak içindir. Yalnizca yapabildiginizin en iyisini
> yapin.
>
> 12. Cevaplar kendi içinizdedir. Çocuklarin baskalarinin rehberligine
> ihtiyaci vardir; bizler ise olgunlastikça "Ruhun Yasalari"nin yazili
> oldugu kalbimize güveniriz. Bildikleriniz duyduklarinizdan,
> okuduklarinizdan ya da size söylenenlerden çok daha fazladir. Yapmaniz
> gereken yegâne sey bakmak, dinlemek ve güvenmektir.
>
> 13. Tüm bunlari unutacaksiniz.
>
> 14. Ne zaman arzu ederseniz hatirlayabilirsiniz.

12 Haziran 2009 Cuma

Canım Soner Ablam

güzelkardeşim,sultanım selverim benim.iyiyim hamdolsun.hepinizin iyiliği için duacıyım.allah ayırmasın bizleri.görüşmek üzere.çıkıyorum.allaha emanet oluın.rabbim hep güzellikler ihsan etsin inşallah.

Haydi elveda de..

Yakıyor
Mavisinde hüzünler yüzüyor
Yüzünde gülümsemesi dişlerinin ardında saklı
Bütün iyi şeyler erken ölüyor
Yanıyor biryerlerde, ellerindeki hüznü çaldığım zamanlardan
Kanamalı bir zihin çökümü için acil
Sıfır grubu bir çığlık aranıyor

Yakıyor
İçimde biryerlerde o bütün çöküşlerin enkazı defalarca çöküp kuruluyor
Gözlerin beslediği ateşi büyütüyor yaldızlı ihtiras nöbetlerimiz
En yangın yerinde sessizlik içinde kavruluyor
Ardı ardına dizilmiş kelimeler gibi şimdi kurşunların
Düştüğü yeri parçalıyor, acıtıyor

Yakıyor
Bir intiharı düşlemek gibidir elbet beynini milyon promil kaçışlara terk etmek
Şimdi sönmeyi beklediğin yerde başlıyor
Ölümüne sebep bulmak değil mühim olan
Varlığının içinde bütün gizemi olmasan da değişmeyecek her şeyin
Öyleyse en son sözün en iyi nişan aldığın olsun
Kalbe bir kurşun
Haydi
“Elveda” de



Bir Filin Kaleminden blokspot.com dan alıntıdır..

11 Haziran 2009 Perşembe

AKCİĞER VE BRONŞ KANSERİ NEDİR?

Kanserli AkciğerAkciğer kanseri, tüm dünyada erkeklerde en sık görülen kanser türüdür. Tüm kanserlerin%16 sını, kanser ölümlerinin de %28 ini teşkil eder.

Trakea, bronşlar, bronşioller gibi alt solunum yolları ve akciğer parankiminden gelişen tümörlere genel olarak akciğer kanserleri denir. %90 dolaylarında 50 yaş ve üstünde görülür.

BELİRTİLERİ:
Akciğer kanseri sinsi bir hastalıktır ve belirti vermeyebilir ancak en sık görlen belirtileri arasında öksürük, kanlı balgam çıkartma, kan tükürme, nefes darlığı, egzersiz yapmada zorlanma, ses kısıklığı, kol ve omuz ağrıları, göğüs ağrıları, yutma zorluğu, kansızlık, sarılık, başağrıları, iştahsızlık, kilo kaybı, sık tekrarlayan zatürre, hırıltılı soluma ve göz kapağında düşme gösterilebilir.

NEDENLERİ:
Akciğer kanserinin nedenleri arasında en çok aşağıdaki etmenler suçlanmaktadır:
Tütün Kullanımı (%90), radon, asbest, kronik intertisyel pnömonitis, halojen eterler (klorometil eter), krom, nikel, inorganik arsenik, radyoizotoplar, hava kirliliği, ağır metaller, A ve E vitaminleri eksikliği.

TÜRLERİ:
Mikroskop altındaki görüntülerine göre 2 tip akciğer CA mevcuttur diyebiliriz: Küçük hücreli akciğer CA ve küçük hücreli olmayan akciğer CA.

Tüm akciğer kanserleri arasında %20 kadarını küçük hücreli akciğer kanseri teşkil eder ve sigara içimi ile ilişkisi en bilirgin olan türüdür. Sigara içen bayanların, erkeklere oranla bu kanser türüne yakalanma olasılığı daha fazladır.


Kanserli Akciğer RöntgeniTeşhİs:
Yukarıda bahsettiğimiz belirtiler söz konusu ise acilen doktorunuza başvurunuz. Lokal anestezi altında bronşların içine bakabilen, bronşlardan hücreler ve küçük parçalar alabilen bronkoskop ile bronkoskopi adı verilen tetkik yapılır. Genellikle hastane şartlarında yapılır. Bir miktar basınç hissi olsa da ağrı hissedilmez ve teşhis için şarttır.

Bronkoskopi yapılamayan akciğerin zor bölgelerine dışarıdan iğneyle girilerek de biyopsi yapılabilir. Daha sonra alınan hücre ya da parça patoloji uzmanı tarafından mikroskop altında incelenerek kanser olup olmadığı, kanser ise türü saptanır.

Hastalıktan kurtulmak ve tedavi seçimi kanserin evresine, hastanın cinsiyetine ve genel sağlık durumuna göre değişir.

KLASİK TEDAVİ YÖNTEMLERİ:
Genelde her kanser türünde olduğu gibi 3 tür tedavi mevcuttur: Cerrahi, radyoterapi ve kemoterapi.


Akciğer TümörleriCerrahi müdahale ancak kanser sadece akciğerde ve yakınlarındaki lenf bezlerine yayılmış durumda ise kullanılır. Bazen de cerrahi uygulama hastada tam olarak hangi kanserin bulunduğunu anlamak için yapılır. Cerrahi uygulamada bazen küçük bir parça çıkarılır (wedge rezeksyon), bazen akciğerin bir lobu tamamen alınır (Lobektomi) bazen de bir akciğerin tamamının alınması (Pnömonektomi) gerekebilir. Daha sonra radyoterapi ya da kemoterapi uygulanır.

Hastalığın durumuna göre beyin metastazını önlemek için beyne yapılacak radyoterapinin beyin fonksyonlarını etkileme riski yüksek olduğundan hasta bu konuda bilgilendirilir.

Kemoterapi küçük hücreli akciğer kanserlerinde en yaygın uygulamadır fakat STANDARD KEMOTERAPİLER İYİLEŞME İÇİN YETERLİ OLMADIĞI İÇİN, ÇOĞU ZAMAN BEKLENENDEN FAZLA YAN ETKİ ÇIKARTARAK DAHA DA OLUMSUZ BİR TABLOYA YOL AÇARLAR

Kanser Tedavisinde Doğurganlığı Koruma Teknikleri

Kanser, lupus nefriti, romaoid artrit, orak hücreli anemi gibi sebeplerle binlerce kadın veya kız çocuğu kemoterapi ilaçları kullanmak zorunda kalıyor. Sözü geçen tedavilerde sıklıkla kullanılan siklofosfamid adlı kemoterapi ilacı ise yumurtalık dokusuna önemli derecede hasar verdiğinden kısırlığa sebep olabilmektedir. Özellikle kanser tedavisi süresince çoğu zaman radyoterapi ve kemoterapi birlikte kullanıldığından yakın zamana kadar kısırlık sorunu geri dönüşü olanaksız bir şekilde karşımıza çıkabilmekteydi.

Günümüzde ise yardımcı üreme tekniklerindeki gelişmeler sayesinde kanseri tedavisi gören kadınların doğurganlıklarını koruyarak ileriki dönemlerde anne olmaları mümkün.


Doğurganlığı koruyucu teknikler nelerdir?

Doğurganlığı koruyabilmek için uygulanabilecek yöntemlerden biri kemoterapi ve veya radyoterapiye başlamadan önce yumurtalıklardan yumurta gelişimini hormon desteği ile uyarmak ve gelişen yumurtaları laboratuar koşullarında döllendirdikten sonra embriyoları dondurarak saklamak. Ancak bu her zaman çok pratik bir yöntem olmayabilir. Zira kanser tedavisi öncesi bu yöntemi uygulamak için gerekli süre yeterli olmayabilir veya birey bekâr olabilir.
Uygulanabilecek daha pratik diğer bir alternatif ise yumurtalık dokusunun dondurulmasıdır.


Yumurtalık dokusu nasıl dondurulur?

Bu yöntemde yumurtalık dokusunun korteks yani kabuk kısmı Laparaskopik cerrahi (kapalı sistem cerrahi) ile alınır.Elde edilen yumurtalık dokusu laboratuar koşullarında küçük parçalara ayrılır ve dondurma işlemi sırasında hasar görememeleri için kriyoprotektan (koruyucu maddeler ) maddeler ile işleme tabi tutulurlar. Daha sonra dakikada eksi 20000 derecelik bir hızla dondurularak sıvı nitrojen tanklarında güvenle saklanırlar.


Dondurulmuş yumurtalık dokusundan nasıl gebelik elde edilir?

Kanser tedavisi bittikten sonra kadın bebek sahibi olmak istediği zaman dondurulmuş yumurtalık dokusu çözülerek karın içi boşluğu veya önkola nakledilir. Nakil sonrası yumurtalık dokusu canlılık kazandığında tüp bebek tedavisi uygulanır ve gebelik elde edilir. Bir diğer olasılık da yumurtalık dokusundan elde edilecek olgunlaşmamış yumurtaların IVM metodu ile laboratuar ortamında olgunlaştırılarak tüp bebek yönteminin uygulanmasıdır.


Kimler için uygundur?

Yumurtalık dokusu özellikle otuz beş yaş altı kadınlar için daha uygun bir yöntemdir. Otuz beş yaş sonrasında yumurtaların döllenme kapasitesi ile kalitesi düşeceğinden ve kromozom sayı bozukluğu oranı artacağından yöntemin başarı şansı yüksek olmayabilir.

Kanser olaylarında kemoterapi ne kadar yararlı?

Bağırsak, meme, akciğer veya prostat kanseri hastalarına durmadan yeni ve pahalı ilaçlar verilmekte. Bir Alman epidemiyoloji uzmanı şimdi kemoterapi sayesinde hayatta kalma şansını araştırdı. Sonuç: Sözde gelişmelere rağmen hastalar eskisinden daha fazla yaşamıyorlar.

Münih Üniversitesi’ne bağlı Gro§hadern Kliniği’nde görevli uzman Dieter Hölzel, bağırsak, meme, akciğer ve prostattaki metastazlı tümörlerle hayatta kalma şansı 25 yıldan bu yana hiç değişmedi, diyor.

Hölzel onkoloji uzmanlarıyla birlikte 1978 yılından sonraki tıbbi gelişmelerle tedavi gören binlerce kanser hastasının verilerini incelemiş. Bulduğu sonuçlar Spiegel dergisinde (41) yayımlandı.

Özellikle de metastazlı tümörlere sahip hastalar için kemoterapi son çaredir. On yıllardan bu yana durmadan yeni hücre zehirleri kullanılmakta. Genelde çok pahalı olan bu ilaçlarla doktorlar hastalara daha uzun yaşam vaat ediyor.

Örneğin "Taxotere" ilacının reklam panosunda "Yaşam süresi için bir şans", "Taxol" ilacınınkinde ise "Yaşama bir gelecek verin" parolası var.

Kimi doktorlar da kemoterapinin son 20 yıl içinde çok daha etkili hale geldiğine inanıyor.

Korkunç şüphe!

Ama ne var ki hasta verileri bu doktorların görüşleriyle örtüşmemekte. Hayatta kalma şansı son on yıllarda hiç değişmedi. Günümüz kanser hastaları da 25 yıl önceki hastalar kadar çabuk ölüyor.

Bağırsak kanserinde hafif bir iyileşme görülürken meme kanseri geçen yıllarda daha da kötüleşti. Hölzel, özellikle de meme kanserindeki hayatta kalma şansında görülen gerilemenin kemoterapiyle ilgili olmasından kuşkulanıyor.

Epidemiyoloji uzmanın iddiası, lenf kanseri, Morbus Hodgkin, lösemi, sarkom ve erbezi kanserinin ilaçlı tedavisi için geçerli değil. Bu hastalıklar artık birçok durumda iyileştirilebilmekte. Doktorların endişesi ilerlemiş kanser türlerinin kemoterapiyle tedavi edilememesine dayanmakta.

Son elli yılda milyonlarca insan kemoterapi tedavisi gördü. Hastalığın ileri safhasında bulunan ilk lenfosarkom hastası 1942 yılında Amerikalı doktorlar tarafından hardal gazıyla tedavi edilmiş ve tümör kitlesi mucizevi bir şekilde küçülmüştü. Gerçi üç ay sonra ilacın etkisi yok olmuş ve hasta da ölmüştü ama kemoterapi devri buna rağmen başladı.

İlk araştırma

Hücre zehirleri (sitostatik ilaçlar) hücrelerin çoğalmasını farklı biçimlerde engelliyor. Tümör hücreleri, diğer birçok beden hücresinden daha fazla bölündükleri için urlar ve metastazlar sitostatik ilaçların etkisinde kalır. İlaçların etkisiyle urlar küçülebilir hatta tamamen yok olabilirler de.

Ama bununla birlikte hızlı bölünen sağlıklı hücreler de zarar görebilir: örneğin saç kökü hücreleri ve kemik iliği hücreleri gibi.

Zehir kürü lösemi ve lenfomlarda ilginç bir şekilde etkili olunca, yavaş yavaş organlarında tümör olan hastalarda da uygulanmaya başlandı. Peki bu hastalar kemoterapi sayesinde daha mı uzun yaşıyor? Karşılaştırmalı bir araştırma hiçbir zaman gerçekleştirilmedi.

Belki de bu soru hiçbir zaman yanıtlanamayacak. Üreticiler klinik çalışmalarda hep eski ilaçlarla yenilerini karşılaştırmakla yetindi, tedavi olmayan kontrol grupları bulunmuyordu. Bir ilacın piyasaya sürülebilmesi için bir avuç denek üzerinde herhangi bir olumlu etkinin "istatistiksel açıdan önemli" olarak gösterilmesi yeterli oluyor.

Zararsız ilaç yok

Oysa ilaçlar hiç de zararsız değildir. Eski kemoterapi ilaçlarının bazıları, hastaları birkaç hafta içinde öldürüyordu ve bu yüzden de piyasada kalıcı olamadı.

Ama diğer ilaçları almanın da diri diri cehenneme gitmekten farkı yoktu. Saçları dökülen, iştahsızlaşan, iyice halsiz düşen hastalar iltihaplardan yakınıyorlardı. Hatta bazı doktorlarda, sitostatik ilaçların, metastazları geçici bir süre için küçültmekten başka bir şeye yaramadığı kuşkusu bile doğmuştu.

Artık hayatta olmayan Hamburg-Eppendorf Üniversite Kliniği yöneticisi Klaus Thomsen, 1985 yılında bir kongrede şu açıklamayı yapmıştı: "Git gide daha fazla doktor bu tür bir tedavinin üzerimde uygulanmasını istemezdim demesi, bizleri ciddi olarak düşündürmeli."

İtiraf etme zorluğu

Ve bu açıklamadan on yıl sonra da Heidelberg Üniversitesi epidemioloji uzmanı Ulrich Abel kemoterapinin yararından kuşku duyacaktı. Bilim adamı bir yıl boyu kemoterapi ile ilgili birkaç bin makaleyi inceledikten sonra kemoterapinin yaşam süresini veya kalitesini yükselttiğini gösteren herhangi bir sonuca ulaşamadı.

Fakat kemoterapi buna rağmen yaygınlaştı. Çünkü doktorlar hastalarına çaresiz olduklarını itiraf etmek istemedikleri için, zehir kürü tıbbın bir dogması haline geldi.

Bu durum aynı zamanda birçok kişiyi mutlu ediyor. Doktor hastasına bir tedavi sunabildiği için, hasta tedavi olabildiği için ve ilaç endüstrisi de ilaçlarını pazarlayabildiği için mutlu.

Kemoterapideki gelişmeler, daha çok yan etkilerin giderilmesine dayanıyor. Hücre zehirleri eskiden hastaları, hastanede yatması gerekecek kadar halsiz bırakırdı. Bugün artık saç dökülmesine, kusma, iştahsızlık, ishal ve kabız gibi şikayetlere karşı ilaçlar bulunmakta. Hatta kemoterapilerin birçoğu artık ayakta uygulanabilmekte.

İlaç sayısı arttı, ama

İlaç üreticileri yıldan yıla yeni sitostatik ilaçlar sürüyor pazara; yetmişli yıllarda beş ilaç vardı, bugün bu sayı 25’e çıktı. Oysa hastaların yaşama şansında o zamandan yana hiçbir değişiklik olmadı. Kemoterapinin yararlı olduğunu savunanların iddiası başlıca iki araştırmaya dayanıyor.

Örneğin Fransız araştırmacılar 724 metastazlı meme kanseri hastasın verilerini incelemiş. Buna göre kanser tanısından üç yıl sonraki hayatta kalma şansı %27’den (1987 ila 1993 yılında tedavi görenler) %43’e (1994 ila 2000 yılları arasında tedavi görenler) yükselmiş.

Epidemiyoloji uzmanı burada bir aldatmacının bulunduğunu söylüyor. Hölzel, metastazlı meme kanseri vakalarının 1994-2000 yılları arasında daha erken teşhis edildiği kanısında. Tanı sırasında hastalık o kadar ilerlememiş olduğu için de hastalar hastalığın teşhis edilmesinden sonra daha uzun yaşamışlardı ki burada tedavinin hiçbir etkisi olmamıştı.

Olumlu gelişme olarak sunulan diğer bir bulgu da, Texas Üniversitesi’nin 2003 yılında sunmuş olduğu bir araştırma. Bu araştırmaya göre metastazlı meme kanseri hastalarının hayatta kalma şansı 1974’den 2000 yıllarına dek %10’dan %44’e çıkmış.

Bu çalışma sırasında metastazlı ve metastazsız hastalar karşılaştırılmış. Ve daha önceki araştırmada olduğu gibi burada da yeni hastalar, daha iyi teşhis imkanlarına sahipti.

Hedef, kanserin temel genleri

Araştırmacılar kanser türleri arasında belli farklılıklar olduğuna, ancak türü ne olursa olsun, bir temel gen dizisinin her zaman harekete geçtiğine ve bu genlerin kanser hücrelerinin hızla yayılmasında büyük bir payı olabileceğine dikkat çekiyor.

Kanser kolay kolay üstesinden gelinemeyen bir hastalıktır. Bunun bir nedeni her kanserli ur türünün genetik açıdan farklı bir yapıya sahip olmasından kaynaklanır. Örneğin, prostat urlarında bir dizi gen etkin olurken, meme kanserinde tümden farklı bir genler öbeği devreye girer. Bu yüzden çoğu onkoloji uzmanı kanserin gerçekte her biri özel ilgi isteyen birbirinden farklı bir hastalıklar dizisi olduğu görüşünde birleşirler.

Ancak konuya daha geniş bir bakış açısından yaklaşan Michigan Üniversitesi klinik biyoloji uzmanlarından Daniel Rhodes ve Arul Chinnaiyan, kanser türleri arasında meslektaşlarının gözden kaçırdıkları ortak bir özelliği ortaya çıkardılar. İnsana özgü tüm kanser türlerinin ardında yatan bu temel genler dizisi kansere olası bir çözüm getirebilir.

Rhodes ile Chinnaiyan bilgi yığını içinde kimi ortak özellikleri ortaya çıkartmak amacıyla kanserle ilgili çeşitli araştırma sonuçlarını içeren online bir veritabanını gözden geçirdiler.

Ortak özellikler

Araştırmaların her birinde on binlerce gen tarayarak belirli birkaç kanserli doku türünde etkin olan genleri belirlemeye çalışan Rhodes ekibi tüm kanser türlerinde ortak 67 geni ortaya çıkarttı.

İkinci bir çözümleme saldırgan türlerle ilintili farklı, ancak çakışan 69 genlik bir başka gen öbeğini su yüzüne çıkarttı.

Araştırmacılar kanser türleri arasında belli farklılıklar olduğuna, ancak türü ne olursa olsun, bu temel gen dizisinin her zaman devinime geçtiğine ve bu genlerin kanser hücrelerinin hızla yayılmasında büyük bir payı olabileceğine dikkat çekiyorlar.

Rhodes bu genlerin bir bölümünün aynı anda hedef alınması suretiyle kansere köklü bir çözüm getirilebileceğine inanıyor.

8 Haziran 2009 Pazartesi

Gene yerle yeksan oldum içim acıyor

Annem hep bahsederim gözümün önünde eriyor iyi değil bu yüzden acilen geldim doktorlar rahat ettirin diyor yahu sanki bu zamana kadar ne yapıyorduk ben kendimi alıştırmalıyım biliyorum artık yapılacak bir şey yok dondum kaldım ne edeyim nerelere götüreyim babacığım anden ölmüştü Allahım dedim keşke hasta olaydıda öf diyeydim öyle dememek lazımmış insan sevdiğinin acı çektiğini görünce kahroluyormuş bide elinden bi şey gelmeyince çok zormuş Allahım bana akıl ver verki delirmeyeyim böyle zamanlarda akıllı biri lazım Anneciğim Anneannem terki diyar ederken bana kendini hazırla demişti hayat insana tekrar tekrar yaşatıyor bazı şeyleri başa döndük ben kızlarıma kendinizi hazırlayın diyorum ne acı kendi hastalığımı çoktan unuttum zaten Allahım bana akıl ver..

8 Mayıs 2009 Cuma

Meme kanseri erkeklerde de görünüyor

25 yaşından sonra her erkeğin kendi kendisini kontrol etmesi gerekiyor.

08.05.2009 10:23
Orta Anadolu Meme Hastalıkları Derneği (OMEDER) Başkanı Genel Cerrahi Uzmanı Opr. Dr. Yasin Özkütük, meme kanserinin sadece kadınlarda görülebilen bir kanser türü olarak algılandığını ancak erkeklerde de çok az oranda olsa da görülebildiğini söyledi.

Opr. Dr. Özkütük, AA muhabirine yaptığı açıklamada, meme kanserinin kadınlar arasında en sık görülen, ölüm oranında ise ikinci sırada olan bir kanser türü olduğunu belirtti.

Amerikan Ulusal Kanser Enstitüsüne göre tüm dünyada kadınlarda kansere bağlı ölüm oranında akciğer kanseri ilk sıradayken Ulusal Hastalık Yükü ve Maliyet-Etkililik Projesi'nin verilerine göre, Türkiye'nin Orta Anadolu bölgesinde kadınlarda kanser türleri içinde meme kanserinden ölüm oranının ilk sırada yer aldığını ifade eden Özkütük, bu duruma neden olan en önemli faktörün erken tanı konusunda halkın yeterli bilinç ve farkındalık düzeyine sahip olmaması olduğunu bildirdi.

-ERKEKLERDE DE MEME KANSERİ GÖRÜLEBİLİYOR-

Opr. Dr. Özkütük, derneklerinin de meme kanseri hakkında halkın bilinç düzeyinin artırılması ve meme kanseriyle mücadele için yaklaşık 1,5 ay önce faaliyete başladığını belirterek, şunları kaydetti:

''Meme kanseri tüm kanser türleri arasında yüzde 26 oranıyla kadınlar arasında en fazla görülen kanserdir. Ancak meme kanseri sadece kadınlarda değil erkekler arasında da görülebiliyor. Meme kanseri sadece kadınları ilgilendiren, erkeklerle hiç ilgisi olmayan bir kanser türü olarak algılanır. Ama erkeklerde de meme kanseri çok az oranda olsa da görülebilir. Ancak erkekleri ilgilendiren kısım bundan çok daha fazlasıdır. Her erkek bir kadından doğar, bir kadınla evlenir, kadın bir kardeşi ve çocuğu olabilir. Dolayısıyla meme kanseri erkekleri de kadınlar kadar ilgilendirmektedir. Bu bilinci topluma kazandırmak kanser erken tanısının konulmasında faydalı olabileceği gibi tedavi sırasında ve sonrasında kadınların erkeklerden destek alması ihtimalini kat kat artıracaktır.''

Erkeklerde meme kanseri belirtilerinin çok belirgin olmadığını, bu nedenle 25 yaşından sonra erkeklerin de kadınlar gibi kendi kendilerine kontrol yapması gerektiğini, 35 yaşından sonra da belirli aralıklarla hekimlere kontrole gitmesi gerektiğini belirten Özkütük, hastalığın ilerleyen safhalarında meme başında kızarıklık, şişkinlik, meme başından kahverengi renkte, kırmızımsı bir akıntı gibi belirtiler görülebildiğini bildirdi.

-''MEME KANSERİ ERKEKLERDE DAHA ÖLÜMCÜL''-

Opr. Dr. Özkütük, erkeklerde meme kanserinin kadınlara göre çok daha hızlı ilerlediğini ve daha ölümcül olduğuna dikkati çekerek, bu nedenle Konya, Karaman ve Aksaray ile bağlı köy ve beldelerinde yaşayan halkın bilinçlendirilmesi için çalışmalar yapacaklarını bildirdi.

Bu sayede erken tanı oranının artırılmasını amaçladıklarını kaydeden Özkütük, ''Yapacağımız çalışmalarla kansere bağlı ölüm oranlarında meme kanserini daha gerilere çekmeyi hedefliyoruz. Günümüz tıbbına uygun, meme kanseri ile özellikle ilgilenen gezici sağlık ekipleri kurmayı amaçlıyoruz. Hastalığa yakalananlara psikolojik destek vereceğiz, ilerleyen aşamalarda da rehabilitasyon ve tedavi destek çalışmaları yapacağız'' diye konuştu.

7 Mayıs 2009 Perşembe

Güzellikle söyledim anlamadın veee..bana karizmanı çizdirdin

Daha öncede apartman yöneticisiyle olan bi sıkıntımı dile getirmiştim hiç bi değişiklik olmadı adam rahat ohh nasılsa parası ödeniyor nazikçe konuşuluyor akşam dışarı çıkacağım ayağım suya battı bu ne derkeeen gene apartmanın giderinin taştığını anladım öylemi geri döndüm soyundum önce telefonla bi güzel sövdüm sonra bir kovaya suları doldurup kapısını çaldım konuşturmadım bile hem kafasına hemde merdivenlere bütün suyu boşaltıp geri döndüm ohh bee keşke daha önce yapsaymışım bütün sinirim geçti her şey yoluna girdi giderler yapıldı ne demişler bazenn nazik olmak hiçç bi işe yaramıyor arada hakkını vereceksin neysee bu günlük bu kadar yazıyorum sorunsuz yarınlar dileğiyle..

26 Nisan 2009 Pazar

İçtikçe çoğalıyorsun sanki şişeyle beraber, sindire sindire, doya doya...

Resimler daha bir yakın ve canlı.
Sanki an kadar yakınsın, elimi uzatsam dokunacak kadar.

Masamda sen, kadehte sen, resimde sen.Bektım ki dünya sen, herşey sen rengi, herşey şarap kırmızısı.Kanım zaten sen olmuş, bedenim şarap.......... Ve gene şarkı çalmaya başlar , iki dost , iki sevgili , iki düşkün , dert olmuş dillenirken.


Söndürmüşüz feneri salaş bir balıkçıda
Rengimizi sıyırmıs da gitmis gidenimiz
Nur Cemalimizin astarı kalmış birtek
O da kaşık kadar

Vur kadehi ustam bu gece de sarhoşuz
Kalan sağlar bizimdir, acıdan mayhoşuz
İki satırlık adamları musallat ettik ömrümüze
Bundandır böyle dibe vuruşumuz...

22 Nisan 2009 Çarşamba

Mesleğinize uygun diyet

Bilinçli diyet yapmak, emeklerin ve zahmetin boşa gitmemesi için gereken en önemli şarttır. Masabaşında çalışanlarla, öğretmenlerin aynı kalori hesabı ve diyeti yapmaları mümkün değildir...

Çalışanların sürekli dışarıda olanların ve seyahat edenlerin diyet yapmakta diyet listelerine uymakta zorlandığını özellikle çalışan hanımların bu sebeplerden dolayı sık sık diyetlerini bozduklarını biliyoruz. Mesleğinize ve çalışma koşullarınıza uygun diyet programları hazırlayarak kilo sorununun üstesinden kolaylıkla gelebileceğinizi unutmayın. Eğer gerçekten forma girmek ve zayıflamak istiyorsanız bu yolu denemeli ve bilinçli diyetlere yönelmelisiniz.

Besin değerine önem verilmeli

Çalışanların işlerinin gerektirdiği enerji ve alınan enerjinin iş enerjisine dönüşmesi için gerekli protein, vitamin ve mineralleri almamaları halinde iş verimi düşer, hastalıklar karşısında dirençleri azalır. İşte bu sebepten ötürü çalışan kişilerin diyet programlarına özen göstermesi, öğün atlamaması özellikle en sık yaptıkları hata olan öğünleri geçiştirmemeleri gerekir. Özellikle öğün atlamak en büyük diyet hataları arasındadır. Çünkü vücut uzun süre açlıkta yiyecekleri depolar ve yağa dönüştürür.

Masabaşı işi olup sürekli oturanlar

BANKACILAR

Sürekli oturmak zorunda olanlar başta kabızlık, dolaşım problemleri ile kas ve iskelet sistemi (boyun, sırt ve bel ağrısı) görülmektedir. Kilo almaya en meyilli gruptur.

NASIL BiR DiYET

Bu meslek grubunda olanlar yemek yerken besinleri iyi çiğnemeye özen göstermelidir. Öğünlerinde sebze çorbası, bol salata, sebze, meyve ve kalsiyum kaynağı marul, muz, tahılları sofralarında bulundurmalıdır. Akşamları yemekten 1-1.5 saat sonra yürümeleri tavsiye edilir.

ÖRNEK DiYET LiSTESi

Kahvaltıya vakit ayırın. Güne 1 adet kuru kayısı ve oda sıcaklığında 2 bardak ılık su ile başlayın. Kahvaltıda 1 dilim tam buğday ekmeği ile 30 gr. beyaz peynir, domates salatalık, 1 katı yumurta ve 3 -4 adet zeytin, yarım greyfurt tüketebilirsiniz. Ya da yulaf ezmesi ve kuru meyvelerle 1 bardak light süt ile bitki çayı içebilirsiniz.

Öğlen mönülerinizde bol yeşillikle hazırlanmış salata, kepekli makarna ya da kepekli ekmeğe beyaz peynirli sandviç, light yoğurt. n Akşam: Izgara tavuk balık et, salata sebze çorbası. n Aralarda: Muz, taze ananas, elma ve bol su içmeleri önerilir.

Uzun süre dışarıda çalışanlar

TURİZMCİLER

Şoförler, satış temsilcileri, sık seyahat edenler yani düzenli beslenme ve saatli sofra alışkanlığı olmayanlar. Dışarıda çalışanın yiyecek alternatifi daralıyor. Tercih edilenlerse genelde hamur işleri, fast food ürünleri ya da bisküvi gibi atıştırmalıklar olabiliyor.

NASIL BiR DiYET

Bu kişilerin beslenme alışkanlıkları geçiştirme esasına dayalı olduğundan karbonhidratlı lif içeriği düşük besinler tüketirler. Bunun sonucunda bağırsak sorunlarıyla sık karşılaşırlar. Uzun süre dışarıda kalan bu meslek grupları özellikle akşam öğününü geç saatlere bırakırlar ya da dışarıda, işlerinin başında olduğundan sıkça beslenmede yapılan en büyük hata öğün atlamak durumunda kalmaktadırlar.

Bu grubun çalışma şartlarına uygun bir beslenme programı belirlemesi gerekir, yanlarında taşıyabilecekleri sağlıklı gıdalar bulundurmaları tavsiye edilir. Kuyu kayısı, elma, kepekli tost ekmeğine hazırlanmış sandviç, kepekli bisküvi, yoğurt gibi. Sürekli topluluk içinde bulunan bu grubun hastalıklara karşı direncini koruması için C vitamininden zengin gıdaları ihmal etmemelerini öneririz.

ÖRNEK DiYET LiSTESi

Dışarıdaysanız yağsız etleri ızgara olarak tercih edin, güne sıkı bir kahvaltı ile başlayın. İçeride olduğunuz saatleri beslenme açısından iyi değerlendirin. Uzun saatler aç kalmamak için mutlaka yanınızda diyet bisküvi, kuru kayısı ya da keçiboynuzu bulundurun. Zencefilli tatlandırıcı ile hazırlayacağınız limonata hem zindelik kazandıracak hem C vitamini yönünden sizi destekleyecektir.

Uzun süre ayakta çalışanlar

ÖĞRETMENLER

Öğretmenler, kuaförler, tezgahtarlar, hizmet sektörü. Bu meslek grubunda ağırlıklı olarak sırt, bel ayak ağrıları,varisler görülür. Harcadıkları kalori oturarak çalışanlara göre daha fazladır ve biraz daha yüksek kalorili beslenme programı uygulayabilirler. Ancak bu grubun düzensiz beslenme alışkanlığı yaygın görüldüğü için kilo almaya müsaittir. İşlerinde insan iletişimi ağırlıklı olduğu için stresin önüne geçmeleri gerekir.

NASIL BiR DiYET

Çay ve kahve yerine bitki çayları, ılık az yağlı ya da yağ süt tecih etmelidirler. Öğünlerinde yoğurt çorbası, etli sebze yemekleri, bulgur pilavı, akşam yemeğinden iki saat sonra meyve sabah kahvaltısında ya da öğle yemeğine düzenli vakit ayıramayanlar öğle yemeğinde düşük kolesterollü ve az sodyum içeren, fosfor, bakır ve demir açısından zengin son derece sağlıklı bir besin olan kuru üzümü yulaf ezmesine ilave edip yağsız süt ile tüketebilirler. B2, B12 vitamini ve günlük kalsiyum ihtiyacınızın yüzde 40'a yakınını karşılamış olursunuz. Kalsiyum, güçlü kemikler için gerekli olduğu kadar, kalbin ve diğer kasların fonksiyonlarını yerine getirebilmesi için de gereklidir. Özellikle bu kişilerin gün içinde rahatlama teknikleri uygulamalarında fayda vardır.

ÖRNEK DiYET LiSTESi

Sabah: Ilık light süt ile peksimet üzerine 1 adet mevsim meyvesi dilimleri ya da 1 tatlı kaşığı diyabetik reçel. n Öğlen: Light yoğurt, evde hazırlanmış sebze haşlamalar ve 1 dilim kepekli ekmek. n Akşam: Omlet,bol salata, tavuk ya da balık ızgara, bulgur pilavı ya da kepekli ton balıklı makarna. n Aralarda: Yaban mersini, kuru üzüm, yağsız beyaz peynir.

ALIŞVERiŞ LiSTEM

Ton balığı, yumurta, kepekli ekmek, tavuk salam, yoğurt, sarmısak, avakado, greyfurt, pilavlık bulgur (1 patlıcan, 1 kabak ve 1 çorba kaşığı bezelye ile yağsız bulgur pilavı), yeşillik

KAHVALTI: 1 dilim kepekli ekmek,1 adet katı yumurta, 2 dilim tavuk salam, yarım greyfurt.

ARA: Bitki çayı.

ÖĞLEN: Ezilmiş sarımsaklı yoğurtlu avakado, 1 dilim kepek ekmeği. t ARA: 3 adet kepekli bisküvi, sade kahve.

AKŞAM: 5 çorba kaşığı sebzeli bulgur pilavı, light ton balıklı salata, yeşil salata.

ÇALIŞANLAR HAFIZALARINI GÜÇLENDiRMELi

Özellikle yoğun çalışma temposu içinde olanlar diyet programları sırasında unutkanlık sorunu yaşayabiliyor. Aslında bu bir anlamda diyet listelerindeki yetersiz vitaminlere de işaret edebiliyor.

Ginkgo biloba Ginkgo Biloba'nın beyne giden kan dolaşımını artırarak beyin hücrelerine glikoz ve oksijen iletimini desteklediği ortaya konulmuştur.

B12 vitamini-hafıza B12 vitamini asetilkolin sentezini artırarak hafızayı güçlendirir. B12 eksikliğnde , kansızlık, unutkanlık, kas güçsüzlüğü, halsizlik ve uyuşmalar görülür.

Demir eksikliği unutkanlık yapıyor Vücutta hücrelere oksijen taşınması için gerekli olan demirin eksikliği unutkanlığa neden olmaktadır.

Omega-3 Hafızayı güçlendiren Omega-3 yağ asitleri daha çok balıkta bulunur. Güçlü bir hafıza ve unutkanlığın önüne geçmek için bol bol balık tüketmeniz önerilir.

21 Nisan 2009 Salı

Gebermeyecekmisin..Gebereceğim ben zaten kanserim dedim usulca..

Bu lafın sahibi annem niye bilmiyorum gerçi kafası yerinde değil zannediyorum bu da benim saflığım yaa olsun canın sağ olsun be anacığımm canın sağ olsun bi tek sen deyilsin kime baktıysam aynı şeylerle karşılaştım hiç üzülmüyorum alıştım be anam boş verdim ben haaa şunu öğrendim ama sana sitem değil genede hiç bi şeyi fazla düşünmemeli insan hayat ne garip dimi anacığım hayat çok garip....

20 Nisan 2009 Pazartesi

Hastalığımla geçiniyorum gidiyorum

Zannederken tamda kafayı düzeltmişken dün doğalgazı yatırmaya gittim sıradayım felaket kalabalık sıranın önlerinden bir ses geliyor çekilin hasta var bende sağa sola bakıyorum kime ne oldu diye meğer beni uzun süredir görmeyen arkadaşımmış hastada benmişim yahu..Bir anda hastalığımı hatırladım ne güzel unutmuştum be oldumu şimdi,beni çeke çeke sıranın başına götürdü nedense hastalığım değilde bana hasta muamelesi yapılması zoruma gitti.Sabaha kadar ağladım 2 senedir sakladığım ne kadar duygu varsa hepsini içimden akıttım vee sabaha gene hiç bi şey yokmuş gibi uyandım yani gene unuttum hastalığımı delimiyim ne????

13 Nisan 2009 Pazartesi

Kadınlarda kansere neler sebep oluyor?

Bu boy oranına sahip olan bayanlar dikkat!

13.04.2009 11:05
Kadınlarda yüksek sosyo ekonomik düzeyde yaşam, boyun 1.75'in üzerinde olması, erken adet görmesi ve geç menopoza girmesinin meme kanseri riskini artırdığı bildirildi.

"Meme Kanserlerindeki Risk Faktörleri" konulu söyleşide konuşan Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr Ertuğrul Seyrek, meme kanserinde en önemli risk faktörünün cinsiyet olduğuna dikkati çekerek diğer nedenlerin de, kadının boyunun 1.75'in üzerinde olması, erken adet görmesi, yüksek sosyo ekonomik düzeyde yaşaması ve geç menopoza girmesi olduğunu kaydetti.
Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Orhan Demircan da, tüm kanser türlerinde olduğu gibi meme kanserinde de erken teşhisin çok önemli olduğunu belirterek, meme kanserinin erken teşhisiyle kanserin vücuda yayılmadığını söyledi.

Prof. Dr. Demircan, meme kanserinin erken teşhisiyle birlikte sadece memenin tedavi edilerek kanserin sonlandırılabileceğini bildirdi. Erken teşhisi sağlayabilecek en önemli yöntemin kişinin kendi kendini düzenli olarak muayene etmesi olduğunu belirten Prof. Dr. Demircan, "Bu şekilde
kişiler meme dokularını tanıyarak değişiklikleri daha çabuk fark edebiliyorlar" dedi.

Meme kanserinin belirtileri hakkında bilgi veren Prof. Dr. Demircan, en önemli belirtilerden birinin memeden gelen akıntı olduğuna dikkati çekerek şöyle konuştu:
"Çoğu zaman memeden gelen akıntı "mastit meme iltihabı" dediğimiz durumla karıştırılarak yanlış teşhis konulabiliyor ve kanser tedavisinde geç kalınabiliyor. Bu yüzden hastaların mamografi taramasıyla kesin sonuca ulaşmaları gerekiyor. Ayrıca kişinin yaşamındaki stres faktörlerini azaltması da kanser riskini azaltabiliyor."

8 Nisan 2009 Çarşamba

Ortaresksiya Nervosa Hastalığı

Ortoreksiya daha çok mükemmeliyetçi kişilik yapısı olan kişilerde ortaya çıkıyor.

Ortoreksiya daha çok mükemmeliyetçi, obsesif, aşırı kontrolcü kişilik yapılarına sahip kişilerde sıklıkla ortaya çıkıyor. Psikolog Aytül Serpel, ortoreksiyaya giden süreci anlattı.

İncecik sıfır beden kadınlar, atletik, bakımlı erkekler, diyet, sağlıklı beslenme, detoks kürleri, şifalı besinler derken bilinen yeme bozukluklarına geçtiğimiz yıllarda bir yenisi daha eklendi. Daha çok gelişmiş ülkelerde ve yüksek sosyo-ekonomik düzeydeki kişilerde ortaya çıkan bu hastalığın adı Ortoreksia Nevrosa, yani Sağlıklı Yeme Takıntısı, anca, orthos (doğru) ve oreksia (iştah) kelimelerinin birleşiminden oluşuyor. Amerikan Diyetisyenler Derneği orunun 10 yıl içinde yaygınlaşacağını İngiltere'deki Beslenme Bozuk-;n Demeği (EDA) ise ortoreksiyanın gelecek yıllarda insanlığı ciddi de tehdit edeceğini söylüyor.

Peki, nasıl olur da sağlıklı beslenmek sağlıksız besini reddetmek sağlığımızı bozabilir? İşin bu kısmı tamamen psikolojik yapılanmalarımızla, hayata ne kadar esnek ve dengeli bakabildiğimizle ilintili. Ortoreksiyanın henüz yeni tanımlanan bir hastalık olarak iyi ve geçerli kriterleri olmasa da yapılan araştırmalara göre, mükemmeliyetçi, obsesif, aşırı kontrolcü kişilik yapılarına kişilerde sıklıkla görülüyor.

Ortoreksik kişiler giderek yalnızlaşır

Ortoreksik kişiler için sağlıklı beslenme aşırı bir kaygıya neden olur. Kişi bazen daha sağlıklı olmak, bazen bir hastalıkla baş etmek bazen de kilo vermek için sağlıklı besinleri seçmeye başlayabilir, fakat bu kişilerin, zamanla besinin işlenmemiş olması, hiçbir katkı maddesi içermemesi, hormon, tarım ilacı kullanılmadan üretilmesi, pişirilirken kullanılan yöntemlerden, saklandığı kabın yapıldığı maddeye kadar uzun bir sağlıklı besin kriter listeleri oluşur. Diyet, zamanlarının önemli bir kısmını alır. Bu kriterlere uymayan tüm besinler reddedilir hatta bunun sağlanamayacağı sosyal ortamlara girmekten kaçınmalar başlar.

Bu reddin bir kısmı kişisel inançlara göre oluşturulur, hızla alınan besin grupları azalır ve bazen sağlıklı besin¬ler bile yeteri kadar steril olmadıklarından tüketilmez, bu ürünlerle beslenemeyeceği yerlere gitmez ve kişi gittikçe yalnızlaşır.

Organik ve çiğ olanları tercih eder

Ortoreksiyada çoğu kez et ve süt ürünlerinden vazgeçilir, organik çiğ sebze ve meyveler tercih edilir ve beslenme 1-2 tip besin türüne indirgenerek besin dengesi bozulur. Kişi bu nedenle bir süre sonra hızla kilo kaybetmeye başlar bu da bize bildiğimiz beslenme bozukluklarından anoreksiya nevrozayı (yememe hastalığı) hatırlatır. Bazen anoreksiyada olduğu gibi ortoreksiya da 'yememe ve kilo kaybı', 'metabolik rahatsızlıklar' ve ölümle sonuçlanabilir. Ortoreksiyayı temel yeme bozukluklarından ayıran özellik; obezite (aşın şişmanlık), bulimia (aşın yeme hastalığı) ve anoreksiya nevrozada (yememe hastalığı) sorun besinin miktarı iken, ortoreksiyada sorun besinin kalitesindedir. Hatta ortoreksiya için obezitenin tersi bile demek mümkündür. Her ikisi de dengesiz beslenmedir ve sağlıksızdır. Ortoreksiya gerçekçi olmayan bir düşünce yapısının ürünüdür. Ortoreksik yapıdaki kişilerin takıntıları şöyledir:

Yüzde 100 doğal olmayan hiçbir şey sağlıklı değildir.
Bu ürünlerden yersem kilom artar.
Kanser olurum.
Kontrolümü kaybederim.
Yediklerim benim kalitemdir.

Ortoreksik kişilerin tedavisinde bu düşünce yapılarını alternatif olumlu düşünce yapıları ile değiştirmek önemli. Ya hep ya hiç' düşünce yapı¬sı yerine fayda-zarar oranına bakmak, eğer faydası zararından fazla ise ona göre bir karar vermek gerekir. Örneğin denizlerimizin 50 yıl öncesine göre daha kirli olduğu bir gerçektir ancak tüm deniz ürünlerini yemeyi reddetmek gerçeğe uygun olmayan bir davranıştır.

Çünkü kişinin bu nedenle malınım kalacağı vitamin ve mineraller deniz kirliliğinin vücuduna vereceği zarardan çok daha yıkıcıdır. Kişileri sağlıklı ama dengeli şekilde beslenmeye yöneltmek sağaltımda işe yarabilecek bir bakış açısıdır. Kısacası bizi biz yapan sadece yediklerimiz değil hayata karşı tutumuzdur. Kendimize hoşgörülü olmak ve uygun olanı istemek hem beslenme hem de içsel dengemizi kommamız-da rehberimiz olmalıdır.

Ortoreksik misiniz?

Günde üç saatten daha fazla zamanınızı beslenmenizi düşünmeye ayırıyor musunuz?
Yemeklerinizi günler öncesinden planlıyor musunuz?
Yediklerinizin besin değerleri, beslenme zevkinden daha mı önemli?
Beslenmenizin kalitesi artarken, yaşamınızın kalitesi azaldı mı?
Yakın zamanda kendinize karşı daha az hoşgörülü mü oldunuz?
Sağlıklı beslenme kararlılığınız kendinizi beğenmenize yol açtı mı?
Sevdiğiniz besinlerden yerlerine sağlıklı besinler koymak için vazgeçtiniz mi?
Beslenme düzeniniz sizi ailenizden ve arkadaşlarınızdan uzaklaştırıyor mu?
Sağlıklı beslenme düzeninizden uzaklaşınca, suçluluk duyuyor musunuz?
Sağlıklı beslendiğiniz zaman kendinizi iyi kontrol edebildiğinizi düşünüyor musunuz?

Nasıl değerlendireceksiniz?

Sorulardan 4 veya 5 tanesine 'evet' yanıtını verdiyseniz beslenme düzeninizde daha esnek olmaya çalışın.

5-8 arası 'evet' yanıtınız varsa

Orta derecede ortoreksik belirtiler gösteriyorsunuz, beslenme hakkındaki düşüncelerinizi ve bunların beslenme dengenizi nasıl etkilediği¬ni gözden geçirin, gerekirse yardım alın.

8 ve üzeri soruya 'evet', dediyseniz sağlıklı beslenme saplantısına yakalanmış olabilirsiniz. En kısa zaman da beslenmeniz ve psikolojik durumunuz ilgili destek almalısınız.

Dr. Ender Saraç

yıllardan bu yana insanlara sağlıklı beslenmenin yöntemlerini anlatan bir isim. On binlerce kişiye sağlıklı yaşamasının temellerini öğretti. Dr. Ender Saraç, Haber 7'den Meltem Şarkışlalı'nın sorularını cevapladı.

- Meltem Şarkışlalı: İnsanlar, en çok size neden fazla kiloları için geliyor?

- Ender Saraç: Türkiye de küçük Amerika olma yolunda hatalı beslenme, stres, az egzersiz yapma, ekonomik krizin getirdiği hormonlu gıdalar ekolojik değerlerin bozulduğu için kalitesiz gıdalarla beslenme, turfanda yemek yeme, şekerli içecekler onun dışında gece atıştırma alışkanlıkları, rafine gıdaların ve işlenmiş gıdaların daha fazla tüketimi insanları daha çok şişirmeye başladı. Fakat sadece kilolanma önemli değil.

İnsanlar yağlanarak kilo alıyorlar. İşte işin en kötü kısmı da bu. Eskisine göre insanlar daha az kaslı, daha kalın belli göbekli ve daha çok yağlı. Şimdi insanlar şunu anladılar; eğer ben fazla kilo alıyorsam özellikle bel ve göbek çevresinde yağlanıyorsam demek ki bende şeker hastalığı, tansiyon, felç, pıhtı atması, yüksek tansiyon, iktidarsızlık, ürük asit yani gut hastalığı, kalp krizi gibi insan ölümüne yol açan hastalıkların oranı bende çok yükseliyor.

Bu hastalıklara yakalanmadan, ipler benim elimdeyken kendimi bir temizleyeyim, fazla kilolarımdan kurtulayım, detokslanayım diye geliyor, artık insanlar akıllandı. 15 sene önce böyle gelmiyorlardı.

İŞTAHI AZALTAN, BELİ İNCELTEN HCG İĞNELERİ

- Bugüne kadar binlerce hasta zayıflattınız. Hastalar doktor doktor dolaşıp sonunda size geldiler ve gelen bütün hastalar istedikleri görünüme kavuştular. Burada başarının sırrı neydi?

- Uzman ekip olduğu zaman olaya daha bilimsel yaklaşabiliyorsunuz. Kişinin vücut analizine bakıyorsunuz, kan tahlili istiyorsunuz, bir hastalık veya bir neden varsa ona göre bakıp ekarte edebiliyorsunuz. Genetik veya beden tipi avantaj ve dezavantajlarına göre önerilerde bulunabiliyorsunuz. Ve çok çeşitli programlar ortaya çıkarıyorsunuz.

Biz burada sadece basit bir beslenme programı artı hafif bir egzersiz ve birkaç bitkisel ilaçları da getirebiliyoruz. Biz burada yoğun paket programları da yapabiliyoruz. Özellikle biliyorsunuz ki karından iğneler HCG iğneleri ki şuana kadar 6-7 bin kişi kullandı.

HCG iğnelerinde zayıflatmaktan da öte göbek ve bel çevresinde incelme oluyor. Ama tek başına hiçbir iğne, hiçbir bitki, hiçbir ilaç, hiçbir çay, bitkisel ilaç, hiçbir diyet programı, hiçbir egzersiz programı hiçbiri tek başına mucize değildir.

Bu bir yaşam biçimidir. HCG iğneleri burada özellikle göbek ve bel civarındaki yağların toparlanmasına, metabolizmanın canlanmasına, iştahın azalmasına yardımcı oluyor. Bununla beraber egzersiz, diyet programları, bol su ve bitki çayları içilmesi gibi pek çok şey bir arada yapıldığı taktirde çok daha iyi sonuçlar verebiliyor.

HER BAHARDA BİR FURYA YAŞIYORUZ

- Size ulaşabilenler şanslılar. Fakat bir de yazılarınızı takip edenler ve ulaşamayanlar var. Bu kişilere neler önerebilirsiniz?

- Şimdi bakınız her sene ilkbahardan önce bir sürü ürünler piyasaya çıkar. Bu ürünler bir sene popüler olur, bir sene sonra unutulur gider. Yani biz şöyle bir arşivimize baktık, ne selülit kremleri, ne sıkılaştırıcı krem mucizeleri, ne kimyasal yada bitkisel ilaçlar, ne falanca artist filanca şarkıcı diyetleri vs. bunların hepsi artık unutulup gitmiş, isimleri bile kalmamış.

8 sene önce İzomeri diye iştah kesici bir ilaç vardı yasaklandı ve piyasadan kalktı.
Bir kere bilgi kirliliğine lütfen çok dikkat edelim.

Birincisi tıp doktoru veya uzman hekim olmayan, diyetisyen, beslenme uzmanı olmayan, bu konularda tıbbi bir eğitimi olmayan, üniversite tahsili olmayan, özelikle bir uzman hekimden kökeni olmayan bir bilgi varsa çok dikkatli olun çünkü sağlığınızı kaybedebilirsiniz.

BİTKİ UZMANIYIM DİYE ÇIKANLARA İNANMAYIN

- Bitki uzmanları çıktı. Bu uzmanların söylediklerine inanmak gerekir mi?

- Bitki uzmanı diye bir şey yoktur. Ben bir uzman doktorum. 6 yıl yurt dışında özel kurslar aldım. Doğal tedaviler, tamamlayıcı tıp konusunda bir buçuk yıl sağlık bakanlığından onaylı geleneksel Çin tıbbı ve akapunktur kursu aldım. Yine bir buçuk yıl kadar estetik medikal eğitimi aldım artı sayısız doğal tedaviler üzerine sayısız kurslar aldım.

Doğal ve tamamlayıcı tıbba yardımcı olabilecek olan reiki, elardi prizma ve reymbow, kişisel girişim teknikleri gibi pek çok eğitim aldım. Ancak bu eğitimler üzerine bazı konularda söyleyebiliyorum.

SÖYLEDİKLERİ İLE ÖNCE KENDİLERİNİ TEST EDİN

- Peki şimdi kadınlar ve erkekler kilo vermek için nelere dikkat etmelidirler?

- Tıp doktoru veya diyetisyen olmayan kişilere dikkat edilmesi gerekiyor.

Bir bilginin kaynağıdır. Ve o bilginin kaynağı uzun yıllar var olan gerçekten fiziği, yüzünün kırışıklığı, göbek bel civarı uzun süredir aynı genç ve formda kalan birisinin yani söylediği bilginin kendine yararı var mı?

Önce kişiye bir bakın, kişi kendi fit mi? Öyle insanlar var ki zayıflamadan bahsediyor kocaman bir göbeği var. Öyle insanlar var ki sağlıklı yaşamdan bahsediyor, bir elinde içki kadehi bir elinde sigara var. Öyle insanlar var ki genç ve fit görünümden bahsediyor, yüzü kırışıklık içerisinde ve çökmüş. Öyle insanlar var ki kişisel gelişimden bahsediyor, en ufak bir şeyde sinirlenip insanları azarlıyor. Şimdi dolayısıyla;

1 Bu konuda uzun yıllar var olan
2 Tıp doktoru olan veya konuştuğu konu ile ilgili üniversite tahsili olan
3 Uzun yıllardır gerçekten var olan, hakikaten mutlu, huzurlu, keyifli, fit, formda sağlıklı ve genç görünümlü insanların söylediklerine inanın.

4 KİLİT KİTABIMDAN FAYDALANABİLİRLER

- Size ulaşamayanlar nasıl bir yardım alacaklar?

- Bana gelemiyorlar. Bana ulaşmanın çeşitli yolları da var. Biz artık cep telefonlarından bile insanlara yardımcı olabiliyoruz. Bu tür programlar var operatörlere başvuruyorlar ve bu diyet veya sağlıklı beslenme programlarını alabiliyorlar. Kitaplarımızdan da faydalanabiliyorlar. Kitaplarımız var.
1. Ramazanda sağlıklı, ince ve kalınlar: Sağlıklı Zayıflamanın Yolları
2. Beden tipini öğrenmek için: Ayürveda
3. Ruhsal açıdan stres ya da bir sıkıntı varsa : Ruhsal Gelişim ve Kader
4. Bitkileri, çayların, doğal ilaçların nasıl kullanılacağı ile ilgili: Doğanın Şifalı Eli

BENİM FİZİĞİM 20 YILDIR HİÇ DEĞİŞMEDİ

Kitaplarımızın fiyatları da uygundur. Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan her insan bu kitaplardan alabilirler. Yine olmadı bazı ipuçları da verelim; Artık tek bir ilaçla, tek bir bitki ile tek bir hap ile tek bir spor ile mucize beklemeyin. Mucize sizsiniz.

Beyninizin içerisinde bir karar vereceksiniz, konsantre olacaksınız, motive olacaksınız, telkin gücünüzü kullanacaksınız ve katılım payı ödeyeceksiniz. Yani sizde bir parçacık egzersiz, bir parçacık diyet, birazcık yediklerinize içtiklerinize dikkat etmek, birazcık doğal bazı ürünlerden destek almak bile çok şey değiştirebiliyor.

Benim 20 yıldır fiziğim aynı hiç değişmedi. Fakat şöyle bir şey var ben kendimi zorlayarak hiç diyet yapmadım, deliler gibi spor yapmadım, uzun aç kalma dönemlerim olmadı ve çok ağır ilaçlar kullanmadım. Yaptığım şeyler; Dikkat ediyorum. Genelde hareket ediyorum, haftada 2 kez spor yapıyorum, 1 kez yoga yapıyorum bazen ormana gidip yürüyüş yapıyorum. Ağır spora HAYIR ama egzersize EVET

EN TEHLİKELİ GÖSTERGE GÖBEK BÖLGESİ

- Yani saatlerce jimnastik yapmaya gerek yok mu?

- Asla… Bedeni çok yorup hırpalamaya ve çok ağır spor yapmaya gerek yok. Eğer siz bir sporcu değilseniz bunlar uzun vadede zararlı bile olabiliyor ama düzenli egzersiz yapılması şart. Çünkü bel ve göbek civarından yağlanmamak ve kas kitlesini korumak çok önemli. Kas kitlesini bol miktarda tutabilirseniz vücut dinlenirken de kalori tüketimini arttırabiliyor. İşte o zaman şanslı duruma gelebiliyorsunuz.

Ben düzenli egzersiz yaptım hareket ettim ama hiçbir zaman ağır spor yapmadım. Genelde akşamları çok geç ve ağır yemekler yemedim. Sabahları hep yağlı peynirler, tere yağlar ekmekler yemedim. Haftada en az 2 kere müsli yedim. Yulaf ezmesi, yağsız süt, bol tarçın gibi…

Bol miktarda yeşil çay içerim, şekerli içecekler kolalar, meşrubatlar, şekerli meyve suları, yağlı ayranlar vs. asla…

- Tatlandırıcı mı kullanıyorsunuz?

- Hayır. Bir şey nasıl yaratıldıysa o tatda tüketirim. Yeşil çay ise yeşil çay, Türk kahvesi ise Türk kahvesi… Mutlaka 3 ana öğünü düzenli yerim, aralarda minik atıştırmalar yaparım. Ceviz, fındık, meyve, lor peyniri gibi… Onun dışında yemekleri çok çiğnerim.

TOK KARNINA ASLA TATLI VE MEYVE YEMEYİN

- Televizyona ya da herhangi bir şeye bakarak yemek yenmemelidir dimi?

- Asla… Yaptığınız işe konsantre olun. Spor yapıyorsanız dergilere bakmak yerine o işe konsantre olun. Aşk yapıyorsanız sadece partnerinize konsantre olun ve onu hissedin. Eğer yemek yiyorsanız sadece yemeğe konsantre olun.

- Tatlıları nasıl tüketiyorsunuz?

- Tok karnına asla tatlı ve şekerli meyve yemem. Meyve veya tatlıyı daha çok ara öğünde tüketirim. Onun dışında sabahları erken kalkarım çünkü sabahları geç kalkmak çok büyük bir dezavantajdır. 6 buçuk saatlik derin bir uyku insanlara yeter. Ayrıca kızartmayı da ayda bir kereden fazla yemem. Süt ve yoğurt ürünlerini çok tüketirim tabi yağsız olarak. Alkol ve sigaraya kesinlikle hayır. Eğlenmek için keyif almak için bu tarz zehirlere kesinlikle ihtiyacım yok. Kullanmam ama herkesten çok eğlenirim, dans ederim ve keyif alırım bunları zaten insan beyin gücüyle aşabiliyor. En önemlisi de kendimi daima ince, formda ve sağlıklı olarak imgelerim, yani beyin gücü çok önemli.

KARAKÖY GÜLLÜOĞLU’NUN BAKLAVALARI

- Zayıflamaya karar veren insan kendini böylemi hissetmeli?

- Evet, sağlıklı besleneceğim, bundan da zevk alacağım ve bedenimi kullandığım için de gayet mutluyum. Aynı zamanda arada ufak tefek kaçamaklar yapabilirim ama bunlar beni şişmanlatmayacak diye düşünülmelidir. Bu konuda beyin gücünü çok iyi burgulamak lazım.Mesela Karaköy Güllüoğlu’nun sahibi Nadir Bey baklavalarından hazırlayıp getirmiş. Baklavaları bize sevgi ile getirmiş. Ben onlardan yemez isem olmaz. Bir ya da iki tane yersiniz ama siz gidip de haftanın 4 günü ikişer tabak yerseniz olmaz.

- İnsanlar nasıl ekmek yesinler?

- Tam buğday ekmeği veya çavdar ekmeği yenmelidir.

DİYET YAPTIĞINIZI DÜŞÜNMEYİN

- Bir de insanlar oruç tutar gibi diyet yapıyorlar ve orucu bozar gibi yiyorlar. Bununla ilgili neler söylemek istiyorsunuz?

Bu çok büyük bir yanlış. Bakın ağır diyet yapmayın, fazla kızartma yemeyin, bol su, bol yeşil çay için. 3 ana öğünü, 4 ara öğünü mutlaka düzenli yiyin. Suyu bu mevsimde sıcak içmeye çalışın. Diyet yaptığınızı düşünmeyin. Sağlıklı beslendiğinizi düşünün.

- Yetmiş bin hasta elinizden geçti. Bu hastaların aralarında neler gözlemlediniz? Sınıflandırdığımız zaman kadınların ve erkeklerin yaptığı en büyük hatalar nelerdir?

- Kadınlar erkeklere göre daha duygusal. Kliniğe başvuran bayanların hepsi bir star olmak istiyor. Aslında siz çok güzelsiniz,kilo almak sizin kabahatiniz değil. Ya sizde yada genlerinizde TİROİD var gibi bütün kadınlar bunları duymak istiyor. Ben bunu yıkıyorum. Eskiden hastalarıma aşırı nazik davranırdım. Oysa bazen daha gerçekçi olup sarsmak gerekiyor.
İlk önce kadınları gerçekle yüzleştirmek gerekiyor. Çünkü erkekler daha fazla tutarlı. Erkekler bunu bir iş bir proje gibi görüyor. Şu kadar kilo vermen lazım, kolestrolünü şu kadar düşürmen lazım dediğiniz zaman erkekler buna göre davranıyor.

Erkekler randevularında düzgün geliyor, diyeti bir görev bir iş talimatı gibi uyguluyor, kilosunu veriyor ve başarılı oluyor. Kadınlar ise daha duygusal oluyor ve haliyle daha çok zorlanıyor. Tabi bunda hormonlarında etkisi var,doğumunda etkisi var, hamileliğinde etkisi var, menepozun da etkisi var. Kadınların işi daha zor, kadınlar hareketi de sevmiyorlar ama şimdi insanlar kar zarar hesabı yapmayı da öğrendiler. Kliniğimize gelenler ile bir şekilde iyi anlaşabiliyoruz..

Dünyanın en gelişmiş vücut bileşenleri analiz cihazlarından birini kullanıyoruz. Kadınlar motive olmak, şımarmak ve duygusal açıdan beslenmek istiyorlar.Çünkü evlilikleri monotonlaşabiliyor. Kısacası kadınların daha çok sevgi ve şefkate ihtiyaçları var.Zayıfladıkça iyi şeyler duydukça motive oluyorlar.

PLUTO’NUN OĞLAK BURCU’NA GEÇİŞİ İLE DEĞİŞEN ŞEYLER

- Gece atıştırması olan kişilere ne gibi önerilerde bulunabilirsiniz?

- Gece atıştırması olan kişilere krom haplarının, ıhlamur mate çaylarının yararı olabiliyor. Ön planda biraz tuzsuz leblebi ve yeşil elmanın yararı olabiliyor. Bunlar büyük ölçüde gece atıştırmalarını frenleyebiliyor. Yalnız engellenemeyen gece atıştırmalarında ve tatlı krizlerinde gizli depresyon ve gizli kan şekeri gibi bir problem olup olmadığı irdelenmesi gerekiyor.

- Son olarak insanlara önerileriniz nelerdir?

- Kesinlikle karar verip bir seçim yapmalısınız. Çünkü artık enerjiler değişti. Pluto 17 sene yay burcundaydı ve yaklaşık 3 ay önce oğlak burcuna geldi. Tam 13 sene oğlak burcunda kalacak. Yani evrensel yayın değişti. Artık şansa dayalı hayat, fazla bir şey yapmadan aracılık ile para kazanmak ve Globalizm gibi kavramlar bitiyorken, emek vererek, bir bedel ödeyerek disiplinli çalışarak kazanmak gibi kavramlar faaliyet gösteriyor. İnsanlar eskisine göre daha az karlar, daha az kariyer elde edebilecekler.

Evrensel enerjiler değiştiği için Pluto artık oğlak burcunda daha çok oğlak burcu özellikleri ortaya çıkacak. Görülen ne bir ekonomik kriz tesadüf, ne de bu Globalizmdeki çöküş tesadüf. Hiçbir şey tesadüf değildir.

Artık A yazılım programından B yazılım programına geçildi. Bu sağlıkta da böyle olacak. Artık emek verenler, hak edenler disiplinli olanlar daha sağlıklı ve formda olacaklar, mucize beklemeyecekler. Zaman disiplin ve emek verme devri ve her zaman olumlu düşünmeyi unutmayın.


(Haber 7)

6 Nisan 2009 Pazartesi

Ucuz Beslenme Önerileri

ABD’DE bulunan dünyaca ünlü sağlık kuruluşu Mayo Clinic, başta ABD’de olmak üzere etkisi tüm dünyada hissedilen ekonomik krizin, satın alma gücüne büyük darbe indirdiğini ancak bunun sağlıklı beslenmeye devam etmek için bir mazeret olmayacağını açıkladı. Mayo Clinic, cebinize zarar vermeden sağlıklı beslenmek için meyve ve sebze ağırlıklı DASH (Dietary Approaches to Stop Hypertension, Yüksek Tansiyonu Önlemek için Beslenme Önerileri) diyetini önerdi. Uzmanalara göre DASH diyeti, tansiyon, kolesterol ve kalp hastalığı gibi sağlık sorunlarından uzak bir yaşam sürmenizi sağlıyor. DASH diyetinde kolestrolü düşüren doymuş yağ oranı düşük, sebze ve meyve bakımından zengin ve yağsız ya da düşük yağlı süt ve süt ürünlerinden oluşan bir beslenme programını izlemek gerekiyor. Bunların yanında tam tahıllı gıdalar, balık, tavuk ürünleri ve yemişlere de yer veriyor. Diğer yandan kırmızı et, şeker ve işlenmiş karbonhidratlı gıdalar bu rejimde az oranda yer alıyor. Bu nedenle, kırmızı et ve şekerli gıdalar gibi nispeten pahalı ürünler içermediği için Mayo Clinic tarafından “cep ve bütçe” dostu olarak tanımlanıyor.

Bütçe dostu öneriler

- Öğün araları atıştırma için pahalı kurabiye ya da biskuvi yerine elma, muz ya da çeyrek fincan kurutulmuş kayısıyı tercih edin.

- Makarna ve pilavların içine sebze eklerek daha fazla sebze porsiyonu tüketin. Salata ve çorbalara baklagiller ekleyin. Böylece porsiyonları hem renklendirin, hem de daha az paraya, daha çok ve sağlıklı yiyecekler tüketin.

- Eğer taze bütçeniz taze meyvelere yetmiyorsa kendi suyu içinde muhafaza edilen konserve meyveleri tercih edin.

- Yoğurdu küçük kaplar yerine büyük kaplarda satın alarak fazla para harcamaya engel olabilirsiniz.

GÜNLÜK BESİN MİKTARLARI

Beslenme planı günde ortalama 2 bin 100 kaloriden oluşuyor.

- Toplam yağ: yüzde 27

- Doymuş yağ: yüzde 6

- Protein: yüzde 18

- Karbonhidrat: yüzde 55

- Kolesterol: 150 mg

- Sodyum: 1500 - 2300 mg

- Potasyum: 4700 mg

- Kalsiyum: 1250 mg

- Magnezyum: 500 mg

- Lif: 30 gram

Hangi besinleri tüketmelisiniz?

DASH diyeti, günde 2100 kalori almaya izin veriyor. Günlük menülerinizi planlarken aşağıdaki tabloyu kullanabilirsiniz.

Enerji ve lif kaynakları: Tam tahıllı ekmek, tam tahıllı makarna, sandviç, kahvaltılık gevrek, yulaf, esmer pirinç ve tuzsuz patlamış mısır...

Potasyum, magnezyum ve lif kaynakları: Brokoli, havuç, kara lahana, yeşil fasulye, kıvırcık lahana, patates, ıspanak, taze patates, domates, elma, kayısı, muz, üzüm, portakal, greyurt, mango, kavun, şeftali, mandalina, ananas, kuru üzüm...

Kalsiyum ve protein kaynakları: Yağsız ya da az yağlı süt, yağsız ya da az yağlı peynir, yağsız ya da az yağlı yoğurt...

Protein ve magnezyum kaynağı: Yağsız kırmızı et...

Enerji, mangezyum, protein ve lif kaynakları: Badem, fındık, fıstık, ceviz, ayçekirdeği, mercimek...

Yağlar: Margarin, kanola yağı, mısır yağı, zeytinyağı, az yağlı mayonez ve az yağlı salata sosu...

Tatlı ve şekerler: Meyve suyu, şeker, meyve püresi...

Yemeklerde tuz yerine baharat

DASH diyeti günde 2300 ile 1500 mg sodyum tüketimine izin veriyor. 2 bin 300 mg sodyum ortalama olarak bir çay kaşığı yani 6 gram tuza eşit geliyor. 1500 miligram soydum ise yaklaşık 4 gram yani bir çay kaşığının üçte ikisi kadar ediyor. Bilim adamlarına göre hamur işleri, işlenmiş tahıllar, soya sosu, kabartma tozu gibi gıdalarda tuz oranı şaşırtıcı derecede yüksek.

- İlk adımda tuz tüketimini yarı yarıya azaltmayı hedefleyin.

- Sebze ve meyveleri taze alın.

- İşlenmiş ve önceden paketlenmiş hazır gıdalarda uzak durun.

- Pilav va makarna gibi yiyecekleri tuz kullanmadan pişirin.

- Konverse yiyecekleri tüketmeden önce eğer mümkünse sudan geçirin böylece gereksiz tuzdan kaçınmış olursunuz.

- Tuzluğu masadan kaldırın.

- Tuz yerine çeşitli baharatları kullanmayı deneyin.

- Ketçap, hardal, turşu ve diğer tuzlu sosların tüketimini olabildiğince kısın.

HAYATI ISKALAMA LÜKSÜN YOK SENİN !

Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına
inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat
olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve
yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme
yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.

Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya
hazırdır. Hani ağzınla kuş tutsan "Bu kuşun kanadı
neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile
karsılaşabilirsin.. iki ucu keskin bıçaktır bu işin.
Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her
zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi
halin cezanda indirim sağlamaz.


Sen, "Ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunu
yapmadın" diye cevap verecektir. Ve ne söylesen
karşılığında mutlaka başka bir iddiayla
karşılaşacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanması
gerektiği gibi yaşadın.Özledin, içtin, ağladın,
güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın.
"Peki o ne yaptı" deme. Herkes kendinden sorumludur
aşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine
engeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik
yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak
için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için?
Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o
lüksü sonuna kadar yaşasın.


Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. "Acılara tutunarak"
yaşamayı Öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani,
yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. Sen mutluluğu
hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki.... Epeydir
eline almadığın kitaplar seni bekliyor.Kitap okurken
de mutlu oluyorsun unuttun mu? Kentin hiç görmediğin
sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif
verecek sana.Yine içeceksin rakını balığın yanında.
Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de
cabası....


Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun
asolan yürektir.Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip
de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın
sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter
ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda
duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o
zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler
değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...

Alıntıdır

3 Nisan 2009 Cuma

O bir tıp mucizesi.

Tam tamına sekiz kere kanser hastalığına yakalanan ve hepsinden kurtulan iki kız babası Lawrence Stewart isimli adamın hikayesi gerçekten de çok ilginç.

Sekiz kere kanser oldu

BATI LOTHIAN- Kızlarının kahramanı 31 yaşındaki Lawrence Stewart, yakalandığı sekiz kanserin sekizini de yenerek tıp tarihine bir mucize olarak geçti. Pek çok kişinin hayatını kaybettiği kanser türlerini bir tür soğuk algınlığı gibi atlatan adam, ilk olarak 14 yaşında kansere yakalandığını söylüyor.

Daha 14 yaşındayken mesane kanseri olan ancak kısa zamanda iyileşen Stewart'ın daha sonra da beyninde tümör olduğu ortaya çıktı. Üç defa da akciğer kanseriyle mücadele eden mucize adam verdiği kanser mücadelelerinde başarı kazandı.

İngiltere'de yaşayan iki kız çocuk babası Lawrence Stewart, yaşadığı tüm sıkıntıları atlatmanın verdiği iç huzurla şunları söylüyor şimdi: "Herkes grip olurken ben kanser oluyorum. Hayatım boyunca hiç sigara içmedim Ama işte nedendir bilinmez kanser oldum durmadan. Neyse ki ucuz kurtuldum" diyor.

Bir an olsun bile hastalıklarla mücadele ederken şikayet etmeyen adam, tıp tarihinde bir mucize olarak gösteriliyor. Geçirdiği onlarca ameliyatın sonunda zaferle çıkan ve her an ölüm tehlikesiyle karşı karşıya kalan baba, kemoterapi tedavisi sonrasında Macmillan Kanserle Mücadele Vakfı için destek bulmaya çabalıyor.

(YAŞAM/GAZETEPORT)

Türk doktorlar kanseri durdurdu

10 Ekim 2008 / 20:04
Fırat, “Daha önce kısa sürede kanamayı durduran bitkisel ilaç üreten doktorlarımız, bağırsak ve kolon kanserinin yayılmasını önleyen, hastane enfeksiyonlarını da yok eden iki ilaç daha hazırladı”
Ulusal Hematoloji Kongresi'nde, tıp dünyasını sarsacak buluşlar tanıtıldı. ANKAFERD yöneticisi Malatyaşı H. Cahit Fırat, “Daha önce kısa sürede kanamayı durduran bitkisel ilaç üreten doktorlarımız, bağırsak ve kolon kanserinin yayılmasını önleyen, hastane enfeksiyonlarını da yok eden iki ilaç daha hazırladı” dedi.

Kanı saniyeler içerisinde durdurduğu için 'yüzyılın buluşu' olarak
nitelendirilen ilacın ardından ANKAFERD, bünyesindeki bilim adamları sayesinde şimdi de yeni hastalıklara çare ilaçlar buldu. ANKAFERD bünyesindeki bilim adamları, hastane enfeksiyonlarını yok edici ilaç ile kolon ve bağırsak kanserlerindeki hücrelerin yayılmasını önleyici ilaçlar buldu. ANKAFERD'in İcra Kurulu Başkanı Hüseyin Cahit Fırat, amaçlarının Türk firması olarak dünyada ilkleri gerçekleştirmek olduğunu söyledi.
ANKAFERD bünyesindeki bilim adamları ile İhlas Haber Ajansı'na (İHA) açıklamalarda bulunan İcra Kurulu Başkanı Hüseyin Cahit Fırat, kan durdurucu, hastane enfeksiyonlarını yok edici ve kanserin çoğalmasını önleyici ilaçları bulduklarını söyledi. Fırat, şöyle dedi: “Her zaman ilk olmaya adaydık. Bizler dünyada bir ilki gerçekleştirdik. Atatürk'ün 'Beni Türk hekimlerine emanet ediniz' sözünü düşünüyorum. Ben ve hekim arkadaşlarım adına diyorum ki Türk bilim adamlarına emanet ettik. Bugüne kadar ülkemizde hiçbir benzeri ürün yapılmamıştır. Bu bir ilktir, herkes kendi çapında çalışmalar yapmıştır. Her geçen hafta yeni yenilikler ortaya çıkartıyoruz.”

ENFEKSİYONLARI YOK EDİYOR
Kongreye katılan Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji ve Biyoteknoloji Ana Bilim dalı Başkanı Operatör Dr. Mustafa Çelik de dünyada ilk buluş olan hastane enfeksiyonlarını yok edici ürün hakkında bilgi verdi. Çelik, “Hastane enfeksiyonları hem ülkede hem dünyada çok ciddi bir sorun. Maya ve küf bakterilerine karşı ürettiğimiz ilacı denedik ve çok önemli etkilerini gördük. Bu ürünün hastane enfeksiyonlarını etkilediğini ve ciddi bir potansiyel taşıdığını gördük. Ancak bu çalışmaların kilinik bulgularla desteklenmesi gerekiyor. Bu ürünle enfeksiyon ajanlarını yok edebiliyoruz. Bu ürünün saha denemeleri henüz yapılmış değildir. Saha denemeleri bundan sonraki aşamaları teşkil edecek. Bu doğal ürün dünyada tek. Başka dezenfektanları kullanıyorlar ama onların ne bu kadar geniş bir etkinliği var ne de doğal etkinliği. Bu ürün doğal bir üründür” dedi. Çelik, ürünün güçlü bir potansiyel olduğunu ve umut verdiğini söyledi.

YENİ İLAÇLAR İNCELENİYOR
Çeşme'de yapılan 34. Ulusal Hematoloji Kongresi'nin başarılı olduğunu söyleyen Hemotoloji ve Kan Hastalıkları uzmanı ve Hemotoloji Bilim Dalı Öğretim üyesi Dr. Osman İlhan da, “Kongrede ANKAFERD'in güzel çalışmalarını izledik ve bunların sonuçlarını gördük. Özellikle lösemili kanamada; tıpta müdahaleler olamamaktadır. Ancak ANKAFERD dışardan uygulanarak kısa bir sürede kanamayı durdurmaktadır. Beni çok etkileyen enfeksiyonu ve kanser hücrelerinin çoğalmasını engelleyen ürünlerdir” dedi. İlhan, ANKAFERD'in doğal bitki ürünü olduğunu ve Sağlık Bakanlığı'na ve bilimsel kurula ürünleri sunduklarını söyledi.

İNSANA ZARARI YOK
Kongreye katılan ANKAFERD'in klinik ilaç araştırmaları yürütücü grubu üyeleri Prof. Dr. İbrahim Haznedaroğlu, Doç. Dr. Hakan Göker ve Doç. Dr. Oktay Özdemir de ilaçların her türlü klinik aşamalardan geçtiğini ve 120 dakikalık bir sürede vücuda zarar vermediğinin ispatlandığını söyledi.

ARALIKTA ECZANELERDE
ANKAFERD'in Başkan Yardımcısı Bülent Erdüvenci de kanamayı durduran ürünün Aralık ayında eczanelerde satılacağını söyledi. Erdüvenci, “Kanamaları kısa sürede durduran ilaç Aralık ayı içerisinde eczanelerde halkın hizmetine sunulmaktadır. Bu ürünü herkes evlerinde, çantasında rahatlıkla kullanabilir. Cepte taşınabilecek şekilde piyasaya sürülen ürünümüz herkes tarafından rahatlıkla kullanılabilir” dedi.

DÜNYANIN GÖZÜ BULUŞLARIMIZIN ÜZERİNDE
ANKAFERD'in her geçen hafta yeni çalışmalar yaptığını belirten İcra Kurulu Başkanı Hüseyin Cahit Fırat, “Arkadaşlarımız, şu anda vücut direncini artıracak yeni buluşlar üzerinde çalışıyor. Yakında bu ürün de çıkacak ve ilk olacak. Şimdi dünyanın ilgi alanındayız. Bütün ülkelerden bizi davet ederlerdi. Ama şimdi kendileri geliyor. Bütün dünyanın ilgisi bizim üzerimizde. Bu ürünün ülkemizde kalmasından yanayız ve öyle olacaktır” diyerek ürünlerin Türkiye'den dünyaya yayılacağını söyledi.

2 Nisan 2009 Perşembe

Meme kanseri ile ilgili soru ve cevaplar

Hastalığa ilişkin sorular

Tedaviye ilişkin sorular

Tedaviye bağlı yan etkilerle baş etmeye ilişkin sorular

Hastalığa ilişkin sorular

Selamlar

49 yaşındayım infiltratif duktal karsinoma teşhisi kondu. Bulunan kitle 8x7 mm boyutunda , 29.09.2006 da biyopsi alındı. Ameliyat için Bursa Üniversitesi Meme Cerrahisi 21.11.2006 tarihini verdi. Endişem biyopsi sırasında , kanserli hücrenin başka hücrelere taşınmış olma riski var mı ? Biyopsi sonrası iki haftadan fazla beklenmeyeceğini duydum. Cerrahi müdahalenin bu kadar ertelenmesinin gelecekte bende yaratacağı risk nedir ? Teşekkürler.

Z. A.

Sayın Z. hanım,

Tanı koyulduktan sonra en erken tarihte ameliyat olmanız en doğrusu. Biyopsi nedeniyle yayılımın neden olmadığını söyleyebilirim.

Geçmiş olsun saygılarımla

Prof.Dr. Adnan Aydıner

Hocam saygılar,

Ben M.E. Anneme meme kanseri teşhisi kondu. Bu arada internette sitenizi buldum.

Annem 54 yaşında. Tedavisi GATA’da devam ediyor. Doktoru Prof. Dr. Orhan Türken. Doktorumuz annemin son safhada olduğunu söyledi. Kemoterapiye başladık. Ciğerlerde daha küçük seviyede metastaz gözlendi. Kemik sintigrafisi sonuçlarından da kemiklerde yayıldığı görülüyor. Doktorumuz çok ta umut verici konuşmadı. Bu aşamada siz neler söyleyebilirsiniz hocam. Neler yapılabilir? Alternatif bir şeyler yapabilir miyim?

Saygılarımla

M. E.

Sn. M.E.,

Geçmiş olsun dileklerimi sunarım. Hastanıza kemoterapi uygulamasına devam edilmesini öneririm. Meme kanserinde kemoterapi çok etkili olabilmektedir. Tüm standart tedavi seçenekleri tükenirse diğer yöntemleri araştırabilirsiniz. Ancak alternatif tedavi yöntemler hastanın yaşam süresini uzatmamaktadır.


Sayın Hocam,

benim 1,5 sene önce göğüs kanseri teşhisi ile göğsümün biri alındı. 3 tane lenf bezine sıçrama olduğundan dolayı lenf bezlerim çıkartıldı. Doktorlar cinsinin kötü olduğunu söylediler. 6 kür kemoterapi ve radyoterapi aldım. Şu anda 3 ayda bir kontrollere gidiyorum. Ben yayılma riskini öğremek istiyorum.Yüzde kaç yayılma riski var? Bu konudaki endişemi gidermeme yardımcı olursanız size minnettar olurum.

Saygılarımla Aynur Kılıç


Sayın Aynur Kılıç,

Bu hastalığın seyrinin nasıl olacağını belirlemek için hastanın yaşı, tümörün büyüklüğü, gradı ve reseptörlerin durumunun bilinmesi önemlidir. Ancak genel olarak yanıtlayacak olursam %30 civarındadır. Ancak bu hastadan hastaya değişir daha düşük veya daha yüksek olabilir. Kontrollerinizi düzenli olarak gitmeyi ihmal etmeyiniz.


Sayın hocam,

teyzem meme kanseriydi ve opere ca t1 bütün hormanları negatif çıktı, 6 kür kemoterapi aldı. Hiçbir organına ve koltuk altına sıçrama olmamış. Şansı nedir?

Hasret


Sayın Hasret hanım hastanızın kurtulma şansı yaklaşık %90 civarındadır.


Sayın hocam,

benim çok küçük yaşlardan beri göğüs uçlarım kabuk kabuk olur ve kopar. Herhangi kaşıntı veya kanama olmadı. İki doğum yaptım ve emzirdim. Şimdi 42 yaşındayım. Halen böyle sarımtrak bir kabuk oluyor, kopuyor, krem sürünce zaman zaman geçse de endişeleniyorum. Meme kanserine sebebiyet verebileceğini duydum. Ne önerirsiniz?

Saygılarımla Kardelen


Sayın Kardelen hanım,

Akıntı olmadan bu tip değişikliklerde “dermatit” olasılığı yüksektir (özellikle iki taraflı olanlarda). Ancak dermatolog (deri hastalıkları uzmanı) tarafından değerlendirilmesi gerekir. Tedaviye rağmen geçmeyen bu tip kabuklanma veya yaralarda meme başında Paget hastalığı denilen bir hastalık olabilir. Bunun mutlaka cerrahi olarak tedavisi gerekir. En kısa zamanda kendinizi muayene ettiriniz. Yılda bir mamografi yaptırmanız gerekmektedir.


Sayın hocam,

benim sağ göğsümde 1 adet kitle lezyonu saptanmıştı. Aynı zamanda koltuk altımda sürekli elime gelen bir kitleyi yıllardan beri fark ediyordum.Sonuçta kitleyi biyopsiye gönderdik. Fibroadenom denildi. Acaba fibroadenomlarda koltuk altında da kitle olma ihtimali var mı? Yoksa benim rahatsızlığım kanser olabilir mi?

Necla

Fibroadenomlarda koltuk altında kitle beklenmez. Koltuk altınızdaki kitlenin kansere bağlı olduğunu sanmıyorum (yıllardan beri olması nedeni ile). Ancak koltuk altınızda kitle olması normal bir bulgu değildir. Mutlaka muayene olmanız ve gerekirse ultrasonografi veya daha ileri tetkikler yaptırmanız gerekir.

Ben 68 yaşında ev hanımıyım. 1991 yılında meme kanseri oldum. Bir çarpma sonucu sağ göğüsümde oluşan kitleyi kendi kontrolümde buldum. Ameliyat oldum. Sağ memem alındı. Kemoterapi ve ışın tedavisi gördüm. Kontrollerimi yaptırdım. Tam her şeyi unutmuşken karnımda oluşan gaz beni rahatsız etmeye başladı ve kolonda kitle tespit edildi. Erken teşhis ile bu hastalığın iyileşme şansının %99 olduğu söyleniyor. Başarılı bir ameliyat sonucunda barsağımdan 50 cm ve beraberinde dalağım alındı. İlk 3 kürü zor geçen 6 kür kemoterapi sonucu şimdilik kanseri 2 kez yenmeyi başardım. Hayatımı normal insanlar gibi devam ettiriyor ve her işimi kendim yapabiliyorum. Durumum hakkında bilgi verirseniz sevinirim?

Gülkan Koç

Meme kanserinden kurtulmuşsun. Kolon kanserinin çok erken teşhis edildiği anlaşılıyor. Kolon kanserinde hastaların büyük bir kısmı bu hastalıktan kurtulmaktadır. Endişe etmeyiniz. Kontrollerinizi ihmal etmeyiniz. Jinekolojik muayeneleriniz de son derece önem taşımakta. Birinci derece akrabalarınızın da gerekli taramaları yaptırmaları gerekmekte. Bu konuda onkoloğunuzla görüşünüz.


Sayın hocam,

Ben 5 ay önce meme kanseri (invasif duktal karsinom) ameliyatı oldum c erb2 pozitif çıkmıştı. Östrojen ve progesteron pozitifti (zayıf), Yumurtalık tümörü ile ilgili markır (CA 125) yüksek çıktı. Ultrason önerir misiniz veya biyopsi gerekir mi? 10 yıldan fazla doğum kontrol hapı kullandım. 4 aydır kullanmıyorum. Bunun etkisi olabilir mi? İki doğum yaptım, ikisini de emzirdim. Yaşım 38.

Meme kanseri olan kadınlarda yumurtalık kanseri riski artmaktadır. Bu nedenle jinekolojik muayene çok önem taşımaktadır. Sadece tümör markırının yüksek olması her hangi bir tanıya götürmez. Ancak jinekolojik muayenede ve ultrasonografide yumurtalıkta kuşkulu kitle bulgusunda yumurtalıkların patolojik olarak değerlendirilmesi gerekebilir. Doğum kontrol hapının tümör markırında önemli düzeyde bir etkisi yoktur. Bu nedenle muayene ve tetkik sonucuna göre ne yapılması gerektiğine karar verilebilir.

Sayın Hocam,

Ben 30 yaşında bir kadınım. Birkaç aydır mememi sıkınca süte benzer sıvı gelmekte. Ancak mememde kitle yok. Ne yapmalıyım?

Gül Gezer

Sayın Gül hanım,

Meme akıntısı olan fakat kitle saptanmayan kadınlarda sıvı akıntısının karekteri önemlidir. Eğer akıntı her iki memeden ise ve süte benziyor ise, gebelik veya endokrin nedenli olabilir. Kendiliğinden olmayan (sıkma ile oluşan), birçok kanaldan olan akıntıda 40 yaş altındaki kişilerde takip önerilir (gebelik veya endokrin neden yok ise), kişinin memesini sıkmaması gerekir. Ancak kendiliğinden akıntı gelirse ileri tetkik gerektirir. Endişe uyandıracak akıntı ise sürekli devam eden, kendiliğinden olan, tek meme başı kanalından olan, özellikle berrak veya hafif bulanık görünümdeki akıntılardır. Mamografi/ultrasonografi sonucuna göre gerekli işlemler yapılır, akıntının laboratuarda değerlendirilmesi yapılablir. Elde edile sonuçlar biyopsi yapılmasını gerekli kılabilir.


Sayın hocam,

Ben 4.5 yıl önce meme kanseri nedeni ile ameliyat oldum. Memem korundu. Ameliyat sonrası 4 defa kemoterapi verildi, ışın tedavisi yapıldı ve tamoksifen kullanıyorum. Aynı memede başka bir bölgede 1 cm büyüklüğünde bir tümör çıktı. Biyopside kanser dediler. Bu yeni bir tümör mü, yoksa eski tümörün tekrarlaması mı?

Kamuran Yiğit

Sayın Kamuran hanım. Söylediğiniz her iki olasılık ta mümkün. Başlangıçtaki tümörünüzün karakteri, çevre dokudaki özellikler ve patologun yorumu önem taşımakta. Genel olarak, farklı meme bölgesinde özellikle 4 yıldan sonra çıkan tümörler yeni bir tümör olarak kabul edilir ve bu yönde tedavi planlanır.


Meme kanseri olan bir kadında gebelik hastayı ve çocuğu ne şekilde ettkiler? Meme kanseri iken hamile olan kadında kanserin çocuğa sıçrama olasılığı var mıdır?

Aylin Büge

Sayın Aylin hanım,

Meme kanseri, gebe olan veya yeni doğum yapmış kadında saptanabilir. En sık 32-38 yaşlar arasında görülür ve 3000 gebelikten bir tanesinde meme kanseri oluşur. Gebelik veya emzirme sırasında meme kanseri tanısı koymak zor olabilir. Çünkü normal gebelikte de memeler büyüktür, hassas olabilir. Bu nedenle genellikle gebelik sırasındaki meme kanseri tanısı gecikir. Gebe olan kadınların memelerini kontrol etmeleri gerekir. Bu dönemde hekimlerin de meme muayenelerini yapmaları gerekir. Kuşkulu bir durum saptandığında meme ultrasonografisi (ses dalgaları gönderilerek yapılan incelemedir, fetusa zararı yoktur) yapılmalıdır. Mamografi bazı vakalarda gerekebilir. Fetus için düşük düzeyde bir risk ile yapılabilir. Ancak gebelerde memede anormallik olmasına karşılık mammografinin normal bulunabileceği unutulmamalıdır. Yapılan değerlendirmelerde kuşkulu bulunan bölgeden hücreler veya doku alınarak (biyopsi) mikroskop altında incelenir. Kanser tanısı konulur ise hastanın durumuna göre tedavi planlanır. Meme kanseri olan gebe bir kadında gebeliği sonlandırmak hastalığın seyrini değiştirmez. Karar kanserin yayılım derecesine, fetusun ayına, annenin kurtulma şansına göre verilir. Fetusun ilk üç ayında ilaç tedavisi veya ışın tedavisi uygulanmaz. 3 aydan sonra her hastaya göre tedavi planı yapılır. Gebeliğin hiç bir döneminde tamoksifen verilmez. Meme cerrahisi ise her dönemde yapılabilir. Emziren annelerin kemoterapi almaları uygun değildir. Meme kanseri bebeği etkilemez, bebeğe anne karnında iken kanser yayılımı olmaz. Daha önce meme kanseri olan kadınlarda ise gebe kalınması için genellikle 2 yıl beklenmesi önerilir. Çünkü hastalığın en fazla tekrarladığı dönem ilk iki yıldır. Tamoksifen kullanılırken gebelik şansı artmaktadır. Gebe kalındığı ve devamına karar verildiği takdirde tamoksifen kesilir.


Gebelik meme kanseri riskini etkiler mi? Düşük yapmak veya kürtaj yaptırmak meme kanseri riskini arttırır mı?

Şenay Gür

Sayın Şenay hanım,

Bugünkü bilgilerimize göre düşük yapmak veya kürtaj yaptırmak meme kanseri riskine etki etmemektedir. İlk doğumun genç yaşta olması yaşam boyu meme kanseri riskini azaltmaktadır. Doğurulan çocuk sayısının artması da riski azaltır. Uzun süre emzirmek meme kanseri riskinde düşük düzeyde de olsa azalmaya neden olur. Gebeliğe bağlı tansiyon yüksekliği meme kanseri riskini azaltmaktadır.


Sayın Prof Dr Adnan Aydıner

Ben 43 yaşında adet görmekte olan bir kadındım. Ocak 2004 de meme kanseri tanısı ile ameliyat oldum. Tümör 2 cm, invaziv lobüler karsinom-klasik tip, grad II, progesteron reseptörü % 30 pozitif, östrojen reseptörü % 10 un altında pozitif. Sentinal lenf nodu biyopsisi negatif. Sonuç: T1N0 tümörüm var. Dört kez kemoterapi aldım daha sonra radyoterapi yapıldı. Kemoterapi ile sırasında 3.5 ay adetim kesildi. Benim riskim nedir? Hastalığım konusunda aydınlatma yapmanızı rica ederim.

Mevlüde Gül

Sayın Mevlüde hanım,

Siz tekrarlama yönünden oldukça düşük bir risk taşımaktasınız. Sizin bu hastalıktan kurtulma şansınız yapılan tedaviler ile yaklaşık % 90 dır. Takiplerinizi ihmal etmeden yaptırmalısınız. Özellikle tamoksifen de kullanmanız nedeni ile düzenli jinekolojik muayenelerinizi de yaptırın. Endişe etmeyin, beslenmenize dikkat edin. Alkol ve sigara tüketiminden kaçının, kilo almamaya çalışın, beslenmenizde katı yağ kullanmayın, düzenli egzersiz yapın. Stres ve gerginliklerden uzak durmaya çalışın.


Sayın Prof Dr Adnan Aydıner,

Kız kardeşim 1997 yılında, ben 2000 yılında meme kanseri oldum. Benim tümör reseptörlerim pozitif bulundu. Altı kez kemoterapi aldım, daha sonra tamoksifen başlandı, adetlerimin kesilmesi için iğne verildi. İğne 2 yıl sonra kesildi. Halen tamoksifen kullanıyorum. Hastalık tekrarlayacak diye endişeleniyorum. Durumum hakkında bilgi verebilir misiniz ?

Gülcan Arslan

Size son derece etkili bir tedavi protokolü uygulanmış. Bu tedaviler ile hastalığınızın tekrarlama riski yaklaşık % 30 civarında azalmakta. Hastalığın en sık tekrarlama olasılığı olan ilk üç yılı geçirmiş bulunuyorsunuz. Bundan sonra risk çok düşmektedir. Kardeşinizde 36 yaşında meme kanseri tanısı koyulmuş olması aile riski yönünden önemli. Bu durumlarda meme takibi ile birlikte jinekolojik takip daha fazla önem taşımakta. Sizin durumunuzda 6 ayda bir jinekolojik muayene yapılması gerekmektedir. Her muayenede yumurtalık kanseri taraması için kanda CA 125 düzeyine bakılması önerilmektedir (bu kan tetkiki kalıtsal aile riski olan kişilerde istenmektedir, kalıtsal aile riskinin ne demek olduğunu daha önceki yazılarda ayrıntılı anlatmıştım, bu bilgilere www.adnanaydiner.com adresinden ulaşabilirsiniz). Yılda bir mamografi yaptırmalısınız ve meme kontrollerinizi ihmal etmemelisiniz.

Sayın Hocam,

Benim iki memem arasında 4.5 cmlik bir kitle alındı. Sonuç liposarkom geldi. Bir süre sonra aynı yerde tekrarladı. Bu tümör memeden mi gelişti? Şimdi ne yapılması gerekiyor?

Ferit Demirşan

Sayın Ferit bey,

Bu tümör yağ dokusundan ortaya çıkan bir tümördür. Tanı sırasında tümörün bulunduğu bölgenin filmi ve akciğer tomografisi istenmelidir. Tedavisinde ameliyatla çıkarılması gerekir. Tekrarlama durumunda cerrahi tedavi açısından hasta değerlendirilir, bu mümkünse ameliyat yapılır. Aksi takdirde kemoterapi başlanır. Vücudun başka bölgelerine yayılmada da kemoterapi uygulanabilir. Kemoterapiye duyarlı bir tümör değildir. Ancak bazı hastalar yarar görebilir. Tekrarlamayı önlemek için ameliyatla sınırlar geniş olarak tümörsüz çıkarılmış olmalıdır. Hastanın durumuna göre yayılmış hastalıkta da ameliyat önemli bir tedavi seçeneğidir. Örneğin akciğere yayılmış tümörde akciğerdeki tümörlerin çıkarılmasından hastalar yararlanabilir.


Sayın hocam,

Önce uzun süredir Star gazetesi vasıtlası ile kanser hakkında bizi bilgilendirdiğiniz için size ve star gazetesi çalışanlarına teşekkür ediyorum. Ben 34 yaşındayım ve uzun bir süredir arada sırada meme ucumdan süte benzer bir akıntı oluyor. Bu normal bir durum mudur, yoksa bu şikayetin meme kanseri ile ilgisi olabilir mi?

Hilal Genç

Sayın Hilal hanım,

Aslında normalde doğum yapmadıysanız ve bebek emzirmiyorsanız meme ucundan süte benzeri bir akıntı gelmemelidir. Bu sorun meme kanserinden çok hormonal dengedeki değişikliklere bağlı olabilir. Bu nedenle memedeki akıntının nedenini belirlemek için bu konuda uzmanlaşan bir hekime (onkoloji veya endokrin uzmanı) başvurmalı ve onun önerileri doğrultusunda istenilen kan testlerini yaptırmalısınız. Değerlendirme sonucunda elde edilen bilgilere ve kan tetkiklerine dayanarak hekim bu sorunun nedeni ile ilgili size daha net açıklamalar yaparak gerekirse uygun olan tedaviyi başlatabilir.


Sayın hocam,

Ben 20 yaşındayım ve benim özellikle adetten önce ve sırasında göğüslerimde ağrı oluyor. Bu normal midir yoksa bu sorun için doktora gitmeli miyim? Öneriniz ne?

Emel Turan

Çoğu kadın adet döneminden önce ve adet sırasında memelerinde hassasiyet ve ağrı hissedebilir. Bu sorun adet sırasındaki hormonal değişikliklerle ilgilidir. Bu rahatsızlık genellikle kanamadan sonra geçmelidir. Bu sorun yaş arttıkça azalmakla birlikte menopoz sonrası dönemde de meydana gelebilir. Meme dokusunda oluşan fibrokistik değişiklikler de ağrıya neden olabilir. Bu nedenle eğer memelerinizde geçmeyen bir ağrı olursa bu konuda uzmanlaşan bir hekime başvurarak gereken incelemelerin yapılması gerekebilir. Şikayetiniz sadece adet kanamasından önce artıp adet kanamasından sonra geçiyorsa bu şikayetler normaldir. Daha önce de ifade ettiğim gibi zamanla bu sorununuz azalacaktır.

Sayın hocam,

Ben 40 yaşında bir kadınım ve daha önceki yazılarınızda belirttiğiniz gibi sanırım yaş itibariyle meme kanseri açısından riskim artıyor. Meme kanserinin kitle dışında varlığını gösteren başka belirti ve bulgular var mıdır?

Sema Küçük

Sayın Sema hanım,

Memede kitlenin varlığı meme kanserinin varlığını araştırmak için yeterli bir bulgudur ve genellikle meme kanseri tanısı konan hastaların çoğu kendilerinin veya eşlerinin memedeki kitleyi farketmesiyle hekime başvurmaktadır. Memedeki kitle dışında bazen kitlenin yerleşimine ve türüne bağlı olarak memenin şeklinde değişiklik olabilir, meme ucundan akıntı gelebilir, meme ucunun bir tarafa doğru çekilmesi olabilir, cilt rengi veya dokusundaki değişiklik oluşabilir, memede şişme, kızarıklık veya sıcaklık artışı meydana gelebilir ve bunlar meme kanserine ilişkin belirti ve bulgular olabilir.

Sayın hocam,

Meme kanserinin tanısında kendi kendimize meme muayenesi yaparak kitlenin varlığını belirlememiz gerektiğini söylüyorsunuz. Peki mememde anormal bir kitle olup olmadığını nasıl anlayacağım?

Fatma Gür

Sayın Fatma hanım,

Kendi kendinize meme muaynesine yeni başladığınızda var olan kitleyi belirlemek biraz zor olabilir. Fakat bu muayneniyi her ay düzenli olarak yaparsanız zamanla kendi normal meme dokunuzu tanıyacak, böylece değişiklikleri farkedebileceksiniz. Emin olun zamanla memede oluşan değişiklikleri veya daha önce hissetmediğiniz bir oluşumu (kitleleyi) tespit edebileceksiniz. Adet kanamanızdan birkaç gün önce veya kanama sırasında hissedilen kitleler genellikle kistlerle (bir kesede sıvı toplanması) ilgili olup kanama sona erdiğinde bu kitleler genellikle geriler (küçülür). Eğer tekrar muayene ettiğinizde kitle hala kaybolmamışsa mutlaka değerlendirme için hekime başvurmalısınız.

Ben 38 yaşındayım ve bundan bir ay önce menapoz şikayetlerinden dolayı menapoz kliniğine başvurmuştum. Hekim muayeneden sonra benden bazı tetkikler yaptırmamı istedi. Ben tetkikleri yaptırdım fakat mammografide çıkmamasına rağmen sağ mememde ele gelen bir şey olduğunu söyleyerek ileri tetkik için meme cerahisi bölümüne gitmem gerektiğini söyledi. Mammografide görülmeyip ele gelen bir kitle olabilir mi? Bu durumda ne yapmalıyım?

Semiha Ak

Sayın Semiha hanım,

Genç kadınların memelerinde memenin yoğunluğunu artıran pek çok bez ve bağlar vardır. Mammografide meme dokusu yoğun göründüğünden tümörü belirlemek zordur ya da memedeki normal ve anormal dokuları birbirinden ayırmak zordur. Kadınlar yaşlandıkça, bu dokuların yerini, yoğunluğu daha az olan yağ dokusu almaktadır. Buna bağlı olarak meme dokusundaki anormal değişiklikleri saptamak daha kolay olmaktadır. 40 yaşındaki kadınların yaklaşık %25’inde, 50 yaşındaki kadınların da yaklaşık %10’unda meme tümörlerinin varlığı mamografi ile saptanamayabilir. Bu yanlış negatiflik olarak adlandırılmaktadır, yani memesinde kitle ele kadınlarda bu kitle mammografide görülmeyebilmektedir. Bazen mammografi ile saptanamayan meme kitlesi hekim tarafından yapılan klinik meme muayenesi ile belirlenebilir. Ele gelen bu kitle önemli birşey olmayabilir. Meme cerrahisi bölümüne giderek bu kitlenin türünü belirlemek için gereken tetkikleri yaptırmalısınız.


Bazı genetik testler yapılarak ileride meme kanseri olup olmayacağımızın belirlenmesinin mümkün olduğunu öğrendim. Bu doğru munur? Doğru ise ben bu testleri nerede yaptırabilirim?

Ümran Koru

Sayın Ümran hanım,

Özellikle ailesel meme kanseri hikayesi olan hastalarda memedeki normal hücreler kansere dönüşürken bu hücrelerde farklı gen veya gen grupları tarafından kontrol edilen pek çok değişiklik meydana gelir. Meme dokusunda hücrelerin büyümesini kontrol eden, kadınların kromozomlarında anahtar bölge olan BRCA1 ve BRCA2 genleri araştırmacılar tarafından kesin olarak belirlenmiştir. Meme hücrelerinin normal gelişimi için temel olan bu gendeki değişiklikler (mutasyonlar) kadınlara kalıtsal geçmekte ve muhtemelen meme kanseri açısından riski önemli derecede artırmaktadır. Son zamanlarda BRCA1 ve BRCA2’de genetik değişikliklerin belirlenmesi ile genetik testlerin önemi giderek artmıştır. Araştırmacılar BRCA1 ve BRCA2 genlerindeki değişikliklerin tüm meme kanseri vakalarının yaklaşık %5-10’undan ve 30 yaşının altında olan kadınlarda meydana gelen vakaların yaklaşık %25’inden sorumlu olduğunu savunmaktadır. Ülkemizde pahalı bir tanı yöntemi olduğundan sadece kalıtsal değişikliklerden dolayı erken yaşta meme kanseri gelişme riski olan bazı ailelerin bireylerinde BRCA1 mutasyon testi yapılmaktadır. Pozitif sonuçlar hastayı yakın takibe almamızı sağlarken, negatif sonuçlar yüksek riskli ailelerde yer alan bu grup kadınların rahatlamasını sağlamaktadır.

Sayın Hocam,

Eşim 5 yıl önce meme ameliyatı oldu. Memesi korunmuştu. Işın tedavisi yapıldı. Meme başına yakın bölgede küçük bir sivilce gibi kızarıklık var. 5 yıl sonra tekrarlama olmuş olabilir mi? Ne yapmamızı önerirsiniz?

Kerim Özgür

Sayın Kerim bey,

Her kadında meme kanserinin yaşam boyu çıkma olasılığı yaklaşık % 10dur. Meme kanseri hastalığı nedeni ile tedavi edilmiş kadınlarda da beş yıldan sonra tekrarlama olasılığı da yaklaşık % 10 civarındadır. Ameliyat bölgesinde olan bu tip yeni bir kızarıklık özellikle geçmiyorsa veya büyüyorsa biyopsi yapılarak değerlendirilebilir. Sizi takip eden hekime kızarıklığı gösteriniz. Bir sorun bulunmazsa da yıllık kontrollerinizi ve yılda bir mamografi çektirmeyi ihmal etmeyiniz.

Sayın Hocam,

Öncelikle çalışmalarınız için sizi kutluyor ve teşekkür ediyorum. Hocam annemin yaklaşık 7-8 ay önce koltuk altında ağrı olduğunu söyleyerek doktora gitmişti. Burada mamografi çekilmiş ve sonuç olarak herhangi bir kitleye rastlanmamış, ancak 6 ay sonra tekrar edelim denmiş. Şu an tekrar ettirdik herhangi birşey göremediler ancak cea:1,27 ca15-3:46,2 ca125:13,2 ve ca 19-9:3,97 olarak tespit edilmiş ve 6 ay sonra tekrar mamografi çekelim denmiş. Hocam annem 60 yaşında, size sormak istediğim meme kanseri riski taşıyor mu? Ne yapmalıyız ?

Çok teşekkür ederim.

Hakan Yurdacan

Sayın Hakan Bey,

Yoğun bir aile hikayeniz yoksa (bakınız: www.adnanaydiner.com) annenizde meme kanseri yönünden risk her kadında olan kadar. Yani yaşam boyu olma riski yaklaşık % 10 civarında. Önerilen sadece yılda bir mamografi ve meme muayenesi yapılması. Jinekolojik muayene de bu arada en az yılda bir kez yapılmalıdır. Annenize bakılan tümör markırları normalde kanser tanısı olan kişilerde istenir. Annenize bu kan tetkikleri daha once kanser hikayesi olmaması nedeni ile gerekli değildir. Endişe etmeyiniz ve doktor muayenelerinizi ihmal etmeyiniz.


Sayın Hocam,

Ben meme kanseri tanısı ile 2 yıl önce tedavi edildim. Şu anda her iki dizimde ve bacağımda ağrılarım var. Ne yapmalıyım?

Yıldız Güzel

Sayın Yıldız Hanım,

Sizi takip eden onkoloğunuza kontrole gidiniz. Takipte oluşan ağrılarda hastalardan mutlaka tetkikler istenir. Bunların sonucuna gore karar verilir. Kan tetkikleri, gerekirse filmler ve sintigrafik incelemeler istenmektedir.

Sevgili Hocam,

Esim 33 yasında genel anlamda gayet sağlıklı bir bayan. 08 kasım 2004 tarihinde İstanbul'da memesindeki bir kitleden dolayı meme koruyucu bir ameliyat geçirdi. Patalojik araştırma sonucunda tümörün 1,5x1x1 cm. Atipik meduller karsinom olduğu, koltuk altı bezlerine ve bu bezlere giden yollarda tutulum olmadığı belirtildi. Tümörün düzgün yapıda olduğu ve hormon testlerinin sonuçlarının hepsinin negatif olduğu tespit edildi. Türkiye'de patoloji raporunu detaylı konuşmak fırsatım olmadı. Hollanda’da doktorlar iyileşme şansının 100’de 100’e yakın olduğunu. Sadece eşimin yaşının (33) bir risk oluşturduğunu ve bu yüzden kemoterapi almasının yararlı olacağını ifade ettiler. Eşim kemoterapiyi tamamladı ve 2 haftadan beri radyoterapi alıyor. Fakat çok tedirgin bir insan. Diğer memesinde bir kaç aydan beri devam eden ağrılardan şikayetçi. Ameliyat öncesinde yapılan meme IMR’ı, mammografi ve en son 1 ay önce yapılan ultrason muayenesinde bir olumsuzluk tespit edilmedi. Ama kendisi hala çok tedirgin. Acaba sizin ileriye donuk tavsiyeniz ne olurdu? Esimin prognozu size göre nasıl?

Saygılarımla

E.H.

Sayın E.H.,

Hastanızın meme kanseri yönünden kurtulma olasılığı % 90’nın üzerinde. Bu nedenle endişelenmeyin. Yaşının genç olması nedeni ile ailesel faktörler yönünden inceleme yapılabilir. Genetik test yakın akrabalarının da risk yönünden belirlenmesine yardımcı olabilir. Bu testi yaptırmazsanız takip kriterleri yönünden yüksek riskli kişiler gibi akrabaların taranması gerekir. Hastanın 6 ayda bir jinekolojik muayenesi, kanda Ca125 bakılması (yumurtalık kanseri riski nedeni ile) yararlı olacaktır. Meme takibinin de yakından yapılması gerekiyor. İlk 3 yıl 3 ayda bir sonraki yıllarda 6 ayda bir takip yapılması gerekiyor.


Tedaviye ilişkin sorular

Sayın Prof. Dr. Adnan Aydıner,

Resmi internet sitenize girdim ve hakkınızda birçok bilgi edindim. Sizinle bir sorunumu paylaşmak istiyorum.. Ben 20 yaşında Hollanda'da kalıyorum. Annem hakkında sorum olacaktı kendisi 43 yaşında. Çok zor günler geçiriyorum benimkisi belki bir umut vardır diyorum. Cevabiniz için şimdiden teşekkürler.

Anneme bundan 2 sene önce meme kanseri oldu. 2005 nisan ayında sağ göğsünde çok küçük tümör hissettiğinde hastanede hiç bir şey bulamadılar ve bir şeyin yok dediler. Sonra aradan bir kaç ay geçti ve tümör büyüdüğünü fark edince annem yine doktora gitti ve kanser dediler.. Bu durum bizi ailecek yıktı ama şimdiki durumu daha üzücü, çünkü iyileşeceğini ümit etmiştik.

Hemen kemoterapi tedavisine başladılar ve annemin tümörü yumurta seklinde idi ve tümör küçülmedi. 4 tane kemoterapi aldıktan sonra ekim ayında ameliyat edip sağ göğsünü tamamen aldılar.

Ameliyattan sonra 5 tane daha kemoterapi verdiler. Çok etkili di ki tırnakları yavaş yavaş sökülmeye başladı ve saçları döküldü ve daha da yan etkileri vardı el ayak kızarmaları vs. Kemoterapi sonrası ışın tedavisi yaptılar 35 kere sanıyorum.


Sonrasında yine Sağ göğsünün altında yine kızarıklıklar oluşmaya başladı ve bununda dağılması olduğunu söylediler. İkinci kez ameliyata aldılar. 2006 birinci ayında, çok büyük bir şekilde temizlediler. Hatta sırtından et alıp göğsüne yerleştirdiler ve yine isin tedavisi.
Ve şimdide derler ya hocam bıçak kesince dağılır , sağ sırtının üst kısmında kızarıklıklar var ve göğsünün altında yani göbeğinin üstünde alınan göğsünde küçük küçük kızarıklıklar var. Şimdi hormon tedavisi görmekte anneciğim. Ve ay başı hastalığı olmasın diye 3 ayda bir iğne yapıyorlar. Sanki o kızarıklıklar gitmiş gibi idi, iyileşiyordu ve simdi yine kötüye gidiyor.
Dün annemin yine 4 haftada bir kontrolü var kana bakıyorlar vs. Yalnız benim zoruma giden sudur ki. Ben doktorumuza dedim ki peki o kızarıklıklar ne olacak, yani yok edilmesi için bir şeyler yapılmalı yoksa tüm vücudu sarmaz mi hocam. Aklim almıyor artık. Dedi ki doktor geçmez bu hastalık annende daha yapamayız ışın tedavisi dedi. Ben umudumu kaybetmedim hiç bir zaman ama nereye kadar bir yerlerden bir çözüm olmalı değil mi? Kendi ellerimle gözlerimin önünde eriyor.
Bu arada annem çok sağlıklı hiç ağrısı yok, sadece yoruluyor haliyle.
Düşünüyorum belki Türkiye'de başka bir tedavi yöntemi olamaz mı? Yani artık bu sırtındaki kızarıklıklar onu içinden daha da kotu yapmaz mi? Sonumuzun ne olacağını bile düşünmek istemiyorum. Allah'tan ümit kesilmez diyorum ama bu acı bir gerçek. Hocam başınızı çok ağrıttım , inanın ki çok çok özür dileyerek kapatıyorum.


Annenizde hastalık tekrarladığı için tamamen iyileşme imkanı bulunmamakta. Ancak tedavilere iyi yanıt verirse uzun süre yaşama imkanı vardır. Bence hastanızın tedavisini Hollanda'da devam ettirmeniz doğru olacaktır. Meme kanserinde kullanılabilecek çok sayıda tedavi seçeneği vardır, bunları oradaki doktorlar sırasıyla mutlaka kullanacaktır.

Geçmiş olsun dileklerimle

Prof.Dr. Adnan Aydıner


Sayın Hocam,

Ben 55 yaşındayım. Beş yıl önce meme kanseri nedeni ile ameliyat oldum ve 5 yıl tamoksifen kullandım. Lenf bezlerimde tümör bulunmamıştı. Kemoterapi almadım. Bir ay önce tamoksifen tedavim tamamlandı. Cerrahım letrozol denilen bir aromataz inhibitörüne devam etmem gerektiğini söyledi. Ancak onkoloğum gerek olmadığını söylüyor. Sizce bu ilacı kullanmalı mıyım?

Rumuz Çiçek

Sayın Çiçek,

Meme kanserinde beş yıl tamoksifen kullanımı sonrasında letrozol denilen ilaca devam edilmesi, beş yıldan sonra hastalığın tekrarlama riskini azaltmaktadır. Bu yarar lenf bezi tutulan ve tutulmayan hastalarda vardır. Ancak bu ilacın kullanımı ile ilgili yayın kısa süreli hasta takibi sonucu elde edilmiştir, geç yan etkileri ve toplam yaşam süresi üzerindeki etkisi bilinmemektedir. Bu durumda genel olarak dünyada kabul edilen görüş bugün için yüksek riskli hastalarda bu ilacın verilmesi gerektiğidir. Bunlar başlangıçta koltuk altı lenf bezi tutulan hastalar (özellikle üçden fazla lenf bezi tutulanlar), veya büyük tümörlü (5 cm’den büyük) olanlar veya deri tutulumu olan hastalardır (evre III hastalar).

Sayın hocam,

20.01.1998 de sağ meme ameliyatı geçirdim. Sadece tümör ve lenf bezleri temizlendi. Lenflerde birşey çıkmadı. Bundan önce erken menapozdan 5 sene östrojen tedavisi gördüm. Tümör periyodik muayeneyle çıktı. Erken tanıdan dolayı bulgular 0.8 cm çapında yağ dokusundan zengin malign tümör yapısı, iri ve ziküler, pleomorfik, nüveli belirgin nükleoller ve tubuler saptandı ve Tubuler Karsinom tanısı kondu. O zaman 25 gün ışın aldım. Kemoterapiye gerek duyulmadı. Altı yıl tamoksifen kullandım. Şu an her yıl kontrollerimi yaptırdım. Şu an iyiyim. Bir yıldır ilacı bıraktım. Sizden ricam ilaca devam edip etmemem konusunda beni aydınlatmanız. Bir de bundan sonra sadece mamografi çektirsem yeterli olur mu? Şimdiden teşekkür ederim.

Rumuz: Sürreya


Sayın Sürreya hanım,

Sizde koltuk altı lenf bezleri tutulmamış, tümörün 0.8 cm olması ve reseptörlerin pozitif olması nedeniyle sadece tamoksifen verilmiş, memenin korunduğu için radyoterapi yapılmış. Tamoksifenin 5 yıl kullanılması yeterlidir. Riskinizin çok düşük olması nedeniyle bugün için 5 yıllık tamoksifenden sonra ek tedavi öenrilmemektedir. Yılda bir mammografi ve düzenli aralıklarda jinekolojik kontrolünüzü yaptırmayı ihmal etmeyiniz.


Sayın Hocam,

Yazılarınızı ilgiyle takıp edıyorum. Hem size hem de star gazetesine bu duyarlı yazı dizisiyle bizlere ışık verdiğiniz için şükranlarımı şunuyorum. Annemin (56 yaşında) tiroid ameliyatından (total tiroidektomi) hemen sonraki izleme döneminde gittiği kadın doğum ünitesinde, sol meme üst dış kadranında; 0,9 cm büyüklüğünde kitle tespit edildi. İnvaziv duktal karsinoma Grade I (kribriform ve solid tipte duktal karsinoma insitu komponenti mevcut). Biyopsi sonucu kötü huylu olduğu belirlendi ve modifiye radikal mastektomi ameliyatı ile sol göğsü alındl. 25 lenf nodülünde lipomatozis ve reaktif degişikilkler tespit edildi. Tümör metastazı ile uyumlu olabılecek görünüm saptanmadı. Hormon receptörleri sonuçları % 80 ER ,% 70 PR, C-ERS B2 VE BCL-2 POZITiF. Vücutta başka bir yayılım bulunmadı. Mastektomiden önce ve mastektomiden sonra kanser markırları CA15.3: 18.89 ve 30.9; CA125: 7.8 ve 7.85; CEA: 3.43 ve 3.00. Tiroid ameliyatı ile alınan kitle patolojik olarak incelenmiş ve temiz çıkmıştı. Annem 3-4 aydır LEVATİRON 1X1,5 ve son 1 aydır da TAMOXIFEN kullanıyor. Sol el tırnaklarının artık kırılmaması, elinde deri pullanması olmaması, kaşlarının yeniden çıkmaya başlaması gibi değişiklikler gözlemliyoruz.

Aşırı kilo alması ve terlemeIerinin sürmesi tiroid kaynaklı mıdır?

Kemoterapi uygulanmaması tekrarlama riskini arttırır mı? Bu durumdaki tekrarlama riski nedır?

Annem yoğun şekilde bilgisayar kullanan, denize ve güneşe aşık bir insanken bunlardan uzak durması gerekir mi?

Tansiyon için kullandığı ilaçlarla birlikte LEVATRON ve TAMOXIFEN'i bir arada kullanması sakınca yaratır mı?

Alınan tomografide lumbosakral bölgede tutulum tespit edilerek hastanın yaşına bağlı olarak normal kemik erimesinden kaynaklandığı belirtildi. Bu tutulum bu bölgenin riskli oldugunu gösterir mi?

14.7.2004 tarihli star gazetesindeki hasta yakını hastasının 16 yıl önce mastektomi olduktan sonra 10 yıl önce kemoterepi almaya başladığını belirtmişti. Hastalığın ilk 5 yıldan sonrada tekrarlama riski nedir?

Kanser markırlarındaki CA-15.3 değerinde mastektomiden sonra gözlenen artışın (18.89 dan 30.9) a sonuçları neler olabilir.


Sayın Okurumuz,

Hastanızın aşırı kilo alması tamoksifene bağlı değildir. Tamoksifene bağlı su tutulumu olabilir. Buna karşılık tamoksifen kullanan kişilerde menopoz bulguları gözlenebilir (terleme, sıcak basması gibi). Ancak tiroidektomi sonrası hipotiroidi gelişir ve tam olarak kontrol edilemezse kilo alımı olabilir. Hastanızın tiroid kontrollerini ihmal etmeyiniz.

Kemoterapi menopoza giren hastalarda, tümörde estrojen reseptörü pozitif ise ve hastalığın tekrarlama riski düşük ise verilmeyebilir. Buna karşılık c-erbB2 pozitifliği kuvvetli ise ve tümör büyük ise kemoterapi bu tip hastalarda tedaviye eklenebilir. Kemoterapi hastanıza uygulansaydı, tekrarlama riskinde yaklaşık % 1 civarında azalmaya neden olacaktı (tümör büyüklüğüne göre kemoterapinin ek yararı artabilir). Hastanızın tümör büyüklüğüne göre tekrarlama riski değişir. İki cm altındaki hastanızdaki gibi bir tümörde tekrarlama riski % 10’dan azdır.

Bilgisayar kullanmasında, denize girmesinde her hangi bir engel yoktur. Ancak memeye ışın tedavisi alanların güneşe korunmadan çıkması uygun değildir (ışın yapılan bölgelerin özellikle ilk bir sene içinde güneşten korunması gerekir). Genel olarak herkese güneş ışınlarından korunma tavsiye edilir (deri kanseri riski nedeni ile). Özellikle güneşin dik olduğu saatlerde dikkat edilmelidir. Güneşten koruyucu kremler kullanılabilir.

Tamoksifeni kullanmasında sakınca yok. Ancak levotiron ile tansiyon ilaçları arasındaki etkileşme konusunda endokrinoloğunuzla görüşmeniz uygun olur.

Belirli yaştan sonra kadınlarda kemik değişiklikleri olabilir. Bu durumlarda gerekirse ek ilaç tedavileri uygulanabilir (ağrı ve kırık riskini azaltmak için). Hastanızdaki değişiklikler de muhtemelen normalde görülebilen değişikliklerle ilgilidir. Meme kanserinde yayılım olduğu zaman en fazla tutulan bölge omurgadır. Ancak hastanızdaki kemik değişiklikleri kanserin yayılma riskini arttırmaz.

Beş yıldan sonra meme kanserinde tekrarlama riski düşüktür. Başlangıçtaki tümörün özelliklerine göre tekrarlama riski değişir. Bu risk tüm hastalarda yaklaşık % 10 civarındadır. Sizin hastanızda ise bu risk çok daha düşüktür (% 5 den az) .

Erken evre hastalıkta tümör markırlarının önemi yoktur. Ancak hastalık yayılmış ise markırlar değer taşır. Hastanızda endişe edilecek bir durum yok. Hastalığın tekrarlamasından kuşku duyulduğu zaman markırların tekrarlanması yararlı olabilir.

Sayın doktor,

Sizlerden ricam asağıda beliteceğim özelliklere sahip hastam konusunda yardımda bulunmanız, 40 yaşında kadın hasta. 27-11-2001 tarihinde meme kanseri tanısıyla sağ göğsü alındı (östrojen reseptörü :negatıf, progesteron reseptörü:negatif). Kemoterapi ve radyoterapi gördükten kısa bir süre sonra bel ağrısı şikayetiyle doktorumuza basvurduk. Kemık sintigrafisi ve MRI sonucu ile yayılım tesbit edilerek radyoterapi uygulanıp aylık kemik güçlendirici (bisfosfonat) ilaç kullandırıldı. Fakat Ca15-3 300, CEA 711 ve ultrasonda karaciğerde yaygın metastaz (yayılım) izlendiği söylendi. Tekrar kemoterapi ve radyoterapi ile tedavi önerildi. Hastamız psikolojik anlamda kötü bir dönem gecirdiği için zorla ikna edebildik. Bu tedaviyi zaten önceden görmüştük yine aynı kötü sonuçla karşılaşmaktan korkmaktayız. Bu konudaki fikir ve önerilerinizi bizimle paylaşmanızı rica ediyoruz.

Karabulut

Sayın Karabulut,

Yayılmış meme kanserinde ilaç tedavisi çok etkilidir. Önemli bir hasta grubunda yayılmış olan kanser hücrelerinin tümüne yakını yok edilebilir. Ancak yine de tüm tedavilere rağmen tekrarlama riski vardır. Mutlaka doktorlarınızın önerilerine uyunuz ve ilaç tedavisinden kaçmayınız. Psikolojik açıdan bir psikiyatri uzmanından destek alabilirsiniz.

Sayın hocam,

değerli bilgilerinizden dolayı size çok teşekkür ederim. Kız kardeşim 1997 yılında ben ise 2000 yılında meme kanserine yakalandım. Sol göğsüm alındı. Sonuçlar ikimizde de aynıydı. Ben hastalandıktan 6 ay sonra 36 yaşındaki kız kardeşimi kaybettik. Çok zor günler geçirdik ve hala çok korkuyorum, ne zaman tekrarlar diye. Ben 6 kez kemoterapi aldım hemen arkasından tamoxifen 20 mg başladım. Hala kullanıyorum. Zoladex iğneyi 1 sene geciktirerek vuruldum. (8 tane Zoladexle).10 ay önce iğnelerim bitti. Şimdi 6 ayda bir kontrole gidiyorum.

Saygılarımla

Gülcan Arslan

Sayın Arslan,

Endişelenmenize gerek yok, düzenli doktor kontrollerinize gittiğiniz taktirde bir sorun çıksa da erken tanı ile hastalıktan kurtulacaksınız. Jinekolojik muayenenizi yaptırmayı ihmal etmeyin.


Sayın hocam,

Ablam memede kist nedeniyle ameliyat oldu. Patoloji sonucuna göre tüm memesi alındı. 4 lenf bezinde tutulma var. 6 seans kemoterapi ve radyoterapi alacak. 4 lenf bezinin tutulması beni korkutuyor, geç kalınmışlık söz konusu mu? Tedavimiz sonuç verir mi? Bundan sonra yapmamız gerekenler ne?

Saygılarımla

Filiz Koç

Hastanızın lenf bezi tutulumu üçten fazla olduğu için çok erken yakalanmış bir hastalığı yok. Ancak, uygulanacak tedaviler ile bu hastalıktan kurtulma şansı yüksek. Tedavilerini aksatmayınız. Tedavilerin bitiminde kontrollere gitmeyi ihmal etmemelidir.


Sayın Hocam,

Ben 53 yaşında bir kadın hastayım. Sol mememde 1.5 cm tümör bulundu. Tüm meme ve koltuk altı lenf bezleri alındı. Koltuk altında 9 lenf bezinde tümör tutulumu saptandı. Reseptörlerde östrojen ve progesteron % 5den az bulundu. Bu hastalığın tedavisi mümkün mü, tedavide ne yapılmalı?

Gülhan Bıyık


Sayın Gülhan hanım,

Sizde 10 lenf bezinin altında tutulum olması nedeni ile hastalığın evresi daha düşüktür. Bu hastalıktan kurtulmanız mümkündür. Size en az altı kür kemoterapi uygulanacaktır. Işın tedavisi de yapılması gerekmektedir. Daha sonra 5 yıl süre ile tamoksifen veya aromataz inhibitörü kullanmanız gerekecek. Tedavilerinizi mutlaka yaptırın, moralinizi yüksek tutun, tedavileriniz tamamlandıktan sonra takiplerinizi ihmal etmeyin.

Sayın Hocam,

Annem 70 yaşında ve meme kanseri tanısı koyuldu. Memesi ve koltuk altındaki lenf bezleri alındı. Tümör 3 cm, koltuk altında 6 lenf bezinde tutulum var (12 lenf nodu çıkarılmış). Reseptörleri: östrojen %20 pozitif, progesteron % 10 pozitif, c-erb B2 negatif bulundu. Vücudunun başka bir yerinde yayılma bulunmadı. Annemin başka bir sağlık sorunu yok. Sizce nasıl bir tedavi uygulansın?

Keriman Genç

Sayın Keriman hanım,

Meme kanserinin ameliyattan sonraki tedavisinin seçiminde yaştan daha çok hastanın genel durumu, başka ek bir hastalığının olup olmaması önemlidir. Annenizde koltuk altı lenf bezi tutulumu üçten fazla olduğu için riski biraz daha yüksek. Kemoterapi alması uygun olur. Daha sonra da aromataz inhibitörü veya tamoksifen verilmelidir. Lenf bezi tutulumu üçten fazla olduğu için radyoterapi yapılması gerekir. Radyoterapinin kemoterapiler tamamlandıktan sonra yapılması gerekir. Tedaviler tamamlandıktan sonra düzenli takiplerini yaptırmalıdır. Mutlaka jinekolojik muayenelerini de yaptırınız.

Sayın Hocam,

Ben 58 yaşında 5 sene önce meme kanseri nedeni ile tedavi edildim. Ameliyattan sonra kemoterapi verildi, radyoterapi yapıldı ve 5 yıl tamoksifen kullandım. Tamoksifen bu ay kesilecek. Daha önce koltuk altı lenf bezimde 4 nod tutulmuştu. Doktorum tamoksifenden sonra başka bir hap tedavisi önerdi. Sizce gerek var mı? Ne kadar süre almam gerekiyor?

Sevinç

Sayın Sevinç hanım,

Yapılan büyük bir çalışmada 5 yıl tamoksifen kullanımı sonrasında aromataz inhibitörü verilmesinin meme kanseri hastalığının tekrarlama oranını azalttığı gösterildi. Bu veri ışığında riskli hastaların tamoksifen bitiminden sonra aromataz inhibitörü kullanmaları yönünden bilgilendirilmeleri uygun bir yaklaşımdır. Bu ilacın ne kadar süre ile verilmesi gerektiği şu anda bilinmemektedir. 2 yıldan fazla kullanmanız gerekmektedir. İki yıl içinde devam eden çalışmanın sonuçlar kesinleşecektir. Eğer bu tedaviye başlar iseniz çalışma sonucuna göre daha sonra tedavi süreniz belirlenebilir.

Sayın Hocam,

Ben 35 yaşındayım, meme kanseri nedeni ile ameliyat oldum. Erken teşhis edildiği söylendi. Kemoterapi başlandı. Tümörde reseptör pozitif olduğu için tamoksifen verilecekmiş. Ancak kemoterapi bittikten sonra verileceğini söylediler. Kemoterapi sırasında almamda bir sakınca var mı? Radyoterapi sırasında alınabilir mi? Ne kadar süre tamoksifen kullanacağım? Kısırlığa neden olur mu?

Yasemin

Sayın Yasemin hanım,

Tamoksifenin meme kanseri ameliyatından sonra kemoterapi ile birlikte kullanımı karşılaştırmalı çalışmalarda incelenmiştir. Bu çalışmalarda tamoksifen kemoterapi alırken verildiği takdirde kemoterapinin etkinliğinin azaldığı gösterilmiştir. Bu nedenle kemoterapiler bittikten sonra alınması gerekmektedir. Radyoterapi ile birlikte kullanımı konusu ise çok net değildir. Çalışmalar radyoterapi sırasında tamoksifen kullanıldığı takdirde radyoterapinin yan etkilerinde artış olabileceğini göstermiştir. Genel olarak hastalığın tekrarlama riski yüksek olan kişilerde ilaç tedavisinin gecikmemesi için radyoterapi sırasında tamoksifen kullanılabilir. Tamoksifenin 2 ve 3 yıllık kullanımı 5 yıla göre daha az etkilidir. Buna karşılık 5 yıl ile daha fazla kullanımı arasında etkinlik farkı yoktur. Tamoksifenin bugün için kullanım süresi beş yıldır. Tamoksifen doğurganlık olasılığını arttıran bir ilaçtır. Ancak kemoterapi bu olasılığı azaltmaktadır. Tamoksifen kullanan kişiler adet görüyorlarsa hamile kalma riskleri tamoksifen kullanmayanlara göre daha fazladır. Bu nedenle korunma yöntemleri uygulanmalıdır. Hamilelik sırasında tamoksifen kullanılmamalıdır. Tamoksifen kullanırken hamile kalındığı takdirde fetus üzerinde olası yan etkiler yönünden hekime danışılmalıdır.

Sayın hocam,

meme kanseri tanısı ile göğüsümün bir tanesi alındı. Çevremden duyduğuma göre alınan göğüsün yerine farklı yöntemler kullanılarak yeni bir göğüs yapılabiliyormuş. Bende meme ameliyatından sonra görünümümden çok rahatsız olduğum için alınan göğüsün yerine yeni bir göğüs yapılmasını istiyorum. Bu konu ile ilgili karar verirken neye dikkat etmeliyim? Bu konuda önerileriniz ne olur?

Rumuz: Goncagül

Sayın Goncagül hanım,

Meme kanseri tanısı ile memesi alınan kadınlara farklı yöntemler kullanılarak ameliyatla yeni bir meme yapılmaktadır ve memeye yeniden şekil vermek için yapılan bu ameliyat meme rekonstrüksiyonu ameliyatı olarak tanımlanmaktadır. Fakat bu arada ulutulmaması gereken nokta bu ameliyatta yeni bir meme oluşturulsa da bu ameliyatın eski memenizi geriye getirmeyeceğidir. Yeniden oluşturulan memede duyu (his) olmayacak, ancak memeniz görüntü olarak düzelecektir. Eğer memenizin yeniden yapılmasını düşünüyorsanız sizi ameliyat eden hekimle ve sizi takip eden onkologla bu konuyu konuşmanız daha doğrudur, ne yapılması gerektiği konusunda en iyi bilgiyi size onlar verecektir. Ben sizi tanımadığım için ancak teorik bazda böyle bir ameliyat olmaya karar verirseniz ve bu ameliyata uygun iseniz neye dikkat etmeniz gerektiğini söyleyebilirim.

Bazı kadınlara meme rekonstrüksiyonu ameliyatı memesinin alınması esnasında yapılırken; bazılarına aylar hatta yıllar sonra yapılabilmektedir. Bu bireysel özelliklere ve hastalık özelliklerine göre farklılık göstermektedir. Bu tür ameliyatlar genellikle estetik cerrah tarafından bir implant veya vücudunuzun diğer dokuları kullanarak yapılır ve yeni bir meme silüeti oluşturulur.

Meme implantları tuzlu su veya silikon jel ile dolu keselerden oluşur. Bu keseler göğüs kaslarının üstüne, cilt altına yerleştirilir. Hasta için ne tür bir ameliyatın en iyi sonucu vereceği, hastanın vücut yapısına, yaşına ve aldığı tedavilere göre karar verilir. Silikon jelli implantların literatürde: yırtılabilir, sızıntı yapabilir, sönebilir veya yer değiştirebilir; yıpranır ve yenilenmeleri gerekebilir veya meme kanseri tanısı ile tedavi gören hastaların takibinde önemli mammografi sonuçlarının yorumlanmasını da zorlaştırabilir gibi bazı yetersizliklerinden bahsedilmektedir. Bu nedenle karar vermeden plastik cerrah ve onkolog ile bu konu konuşulmalıdır. Meme rekonstrüksyonu ameliyatından sonra diğer tüm ameliyatlarda olduğu gibi biraz ağrı, şişme, morarma ve hassasiyet olabilir. İyileştikçe bu sorunlar kaybolmaktadır. Yara izleri de zamanla geçmektedir. Ameliyattan sonra bazı hastalarda ateş, enfeksiyon veya kanama olabilir bu durum zaman kaybetmeden hekime bildirilmelidir.

Memenin yeniden oluşturulması için vücudun bir bölgesinden alınan cilt, kas ve yağ dokusu (flap) da kullanılabilir. Bu doku karnın alt bölgesinden, sırt veya baldırlardan alınabilir. Doku flap operasyonu, büyük bir alanın kesilmesini gerektiren önemli bir ameliyattır. Eğer flap dokusuna gelen kan desteği yeterli değilse, memenin o bölümü bu dokuyu reddedebilir. Enfeksiyon ve yara iyileşmesinde gecikme gibi sorunlarla karşılaşılabilir.

Herşeye rağmek beden imajı düzeldiğinden meme rekonstrüksiyonu yaptıran çoğu kadın bu kararından mutluluk duymaktadır. Ancak bu yola başvuran bir kadın, bu işlemin meme başı oluşturma ameliyatı, ameliyat edilen memenin şeklini ve büyüklüğünü değiştirme ameliyatı ve uyumlu bir görünüm sağlamak için diğer meme üzerinde gerçekleştirilen ameliyat gibi birden fazla ameliyatı gerektireceğini bilmelidir.

Bu konu ile ilgili karar verirken mutlaka sizi izleyen onkoloji uzmanı ve sizi ameliyat eden hekimin de fikrini almalısınız. Sizi en iyi onlar tanıdıkları için sizi de en iyi yönlendirecek kişiler de onlardır. Bu konu ile ilgili kararınızı vermeden:

Meme implantlarının güvenilirliği konusundaki son bilgilerin neler olduğunu,
Sizin için hangi ameliyat türünün en iyi sonuç vereceğini,
Meme rekonstrüksiyonu ameliyatını ne zaman olabileceğinizi,
Kaç ameliyat gerekeceğinizi ve
Bu ameliyatın olumlu ve olumsuz yönlerinin neler olduğunu da araştırmalısınız.

Adnan Aydıner...


Sayın Prof. Dr. Adnan Aydıner,

Ben 43 yaşında meme ameliyatı oldum. Tümör habis çıktı. Kitle 1x1.5 cm çapında olması nedeniyle ve koltuk altı lenf bezlerine sıçramadığı için herhalde göğüsüm alınmadı. Raporlarım T1 evresi, nukleer grad 2, progesterön reseptörü tümör hücrelerinin %30’da orta derecede intranukleer boyanma saptandığı, östrojen reseptör tümör hücrelerinin %10’undan azında intranukleer boyanma saptandığı ve östrojen reseptörü negatif olduğu yazmaktadır. Ayrıca diğer patoloji raporunda lenf gangliyonu, reaktif değişiklikler (tümör görülmedi) yazmaktadır. 2004 Ocak ayında ameliyat oldum. Şubat ayında kemoterapi başladı. 4 seans aldım. Kemoterapi bittikten 1 ay sonra radyoterapi aldım ve temmuz 2004’te tedavim bitti. O tarihten itibaren tamoksifen kullanmaktayım. Yanında aspirin de almaktayım. Tamoksifenin bana ne faydası olduğunu ve neye yaradığını neden verildiğini ve yan etjisi olup olmadığını öğrenmek istiyorum. 5 sene kullanacağım söylendi. Hastalık riskimi, neler yapmam gerektiğini ve tamoksifenin yarar, zarar ve neye etki ettiğini öğrenmek istiyorum. Neler yemem gerektiğini bu konuda beni bilgilendirirseniz sevinirim.

Serpil Gelgeç

Sayın Serpil hanım,

Sizde hastalığın tekrarlama riski yaklaşık % 10 civarındadır. Östrojen ve/veya progesteron reseptörü pozitif hastalarda tamoksifen meme kanserinin tekrarlama riskini anlamlı düzeyde azaltmaktadır. Diğer taraftan karşı memede kanser çıkma olasılığını da % 50ye yakın azaltmaktadır. Yüksek yarar oranının yanında bazı yan etkileri de vardır. Bazıları şu şekilde özetlenebilir; yaklaşık binde iki düzeyinde olabilen rahim kanseri, pıhtılaşma faktörlerine etki ile bacaklarda veya vücudun diğer bölgelerinde damarsal sorunlar, depresyon, katarakt, yumurtalıklarda kistlerin oluşumu. Bu yan etkilere rağmen yararı daha yüksek oranda olduğu için kullanılması önerilen bir ilaçtır. Hekiminiz yan etkiler yönünden sizi yakın takip edecektir. Düzenli kontrollere gitmeyi, jinekolojik muayenenizi yaptırmayı ihmal etmeyiniz. Yemek konusunda özel bir diyet uygulamanız gerekmemektedir. Herkese önerilen genel diyet kurallarına uymanız yeterlidir. Günde beş porsiyon sebze-meyve tüketmek, yiyecekleri kuralına uygun pişirmek, katı yağları az tüketmek, kilo almamak, beyaz etleri tercih etmek bazı öneriler olabilir. Östrojen içeren doğal ürünlerin kullanımı sakıncalı olabilir. Örneğin soya fasülyesinin ne düzeyde olumsuz etki yapacağı tam olarak bilinmemektedir. Daha önceki haftalarda gazetede yazdığım beslenme, tamoksifenin yan etkileri gibi soruların yanıtlarına www.adnanaydiner.com adresinden tekrar ulaşabilirsiniz.

Sayın hocam,

Benim mememde 2 cm’lik bir tümör var. Tümör çıkarıldı “duktal karsinoma in-situ” denildi. Yüksek gradlı denildi. Hormon reseptörü pozitif bulunmuş. Koltuk altımda bir lenf bezi işaretlenerek çıkarılmış. Lenf bezinde tümör bulunmadı. Tamoksifen ve ışın tedavisi önerildi. Sizce bu doğru mu? Diğer mememde risk artmış mıdır?

Türkan Kaya

Sayın Türkan hanım

Duktal karsinoma insitu tanılı hastalarda meme koruyucu cerrahi yapıldıktan sonra (yani memenin bir kısmı çıkarılmış) ışın tedavisi uygulanır ve hormon reseptörü pozitif ise tamoksifen önerilebilir. Size önerilen tedaviler doğrudur. Bir memede duktal karsinoma in-situ bulunması diğer memede riski arttırmaz.

Sayın Hocam,

Eşim 54 yaşında, 10 yıldır ilaçla adet görmekte. Eşimin sol memesinde üç adet kitle bulundu. Yapılan ameliyatta (memesi korundu) tümörler 2, 1 ve 1 cm idi. Cerrahi sınırlar negatif bulundu. Grad 2, hormon reseptörleri % 90 civarında pozitif idi. C-erbB2 negatif bulundu. Koltuk altı lenf bezlerinde kanser tutulumu yoktu. Hastama tamoksifen ve ışın tedavisi uygulanması önerildi. Sizce bu tedaviler doğru mu?

Kemal Değer

Sayın Kemal bey,

Bir memede birden çok odakta kanser saptanırsa genellikle memenin korunması önerilmez. Yani memenin tamamen alınması tercih edilir. Hastanızın en büyük tümör çapı 2 cm, koltuk altı negatif, tümör gradı 2, hormon reseptörleri pozitif ve c-erbB2 negatif olduğu için ilaç tedavisi olarak sadece tamoksifen kullanılabilir. Buna karşılık kemoterapinin hastalığın tekrarlamasını önlemedeki etkisi % 2-3 ten az olacaktır. Bu düzeyde bir ek yarar size anlamlı geliyorsa kemoterapi verilebilir. Ameliyatla korunmuş olan tüm memelerde ışın tedavisi önerilmektedir.


Sayın hocam,

Ben meme kanseri tanısı ile tedavi gören bir hastayım. Belli aralıklarda bazı tetkikler yaptırıyorum ve beni tedavi eden doktor şu an iyi olduğumu ve tedaviye aynı şekilde devam etmem gerektiğini söylüyor. Peki bu tedavilere daha ne kadar devam edeceğim, hastalığımın iyileşip iyileşmediğini nasıl anlayacağım?

Sevil Yılmaz

Sayın Sevil hanım,

Hekim kemoterapi tedavisinden önce, kemoterapi tedavisi sırasında ve takibinde sizden bazı tarama testleri (BT-bilgisayarlı tomograf, mammografi gibi) ve kan tahlilleri yapmanızı isteyerek tedaviye cavap verip vermediğinizi değerlendirmekte ve bu doğrultuda tedaviye nasıl devam edilmesine gerektiğine karar vermektedir. Tüm kanser türlerinde de olduğu gibi meme kanserinde de hastalığın türüne ve yayılımına göre hastalığı tedavi etmek için farklı tedavi yaklaşımları kullanılmakta ve tedaviye ne sürede devam etmesi gerektiğine ve ne zaman tamamlanması gerektiğine yaptırdığınız tetkiklerin sonucuna göre hekiminiz karar vermektedir. Şu an hastalığınızın iyileşip iyileşmediği konusunda birşeyler söylemek için daha çok erken zamanı geldiğinde hekiminiz size bu konuda gereken açıklamayı yapacaktır.


Sayın Prof Dr Adnan Aydıner

Hastamın meme tümörü nedeni ile Mart 2004te memesinin bir kısmı alındı, koltuk altındaki lenf bezleri temiz bulundu. Işın tedavisi önerilmesine rağmen yaptırmadı. Ekim ayında ilk tümörün bulunduğu yerde 1 cmlik tümör çıktı. Memesi alındı. Patoloji sonucunda tümör fasiyal cerrahi sınıra bitişik bulundu. Hastamıza radyoterapi gerekir mi?

Yonca Seher

Sayın Bayan,

Memede tümör tekrarlamasında eğer vücudun başka bir bölgesinde yayılma yok ise ameliyat önerilir. Hastanızda bu nedenle tekrarlama sonrasında ameliyat uygulanmıştır. Ameliyat sınırında tümör olması nedeni ile mutlaka ışın tedavisi yapılmalıdır. Hastaya kemoterapi de risk faktörlerine göre uygulanabilir. Bazı durumlarda sadece hormon tedavisi de önerilebilmektedir.

Sayın Hocam,

Hastamın memesi alındı. Patoloji sonucunda tümör cerrahi sınıra bitişik bulundu. Hastamıza radyoterapi veya cerrahi gerekir mi?

Güler Güzel

Sayın Güler hanım,

Cerrahi sınırda tümör bulunduğu zaman önerilen ilk tedavi mümkün olduğu takdirde ameliyatla cerrahi sınırın tümörsüz hale getirilmesidir. Eğer bu mümkün olamıyorsa cerrahi tedavi uygulanmayabilir. Bu hastalara radyoterapi yapılması gerekmektedir. Ancak bu yöntem ile elde edilen başarı oranı cerrahiden elde edilen başarıdan azdır. Hastanın tümörünün diğer özelliklerine göre ilaç tedavisi önerilir. Bu tedaviler ile hastanızın tam olarak iyileşme şansı vardır.

Sayın Prof Dr Adnan Aydıner,

43 yaşında meme ameliyatı oldum.Tümör habis, 1.5 cm büyüklüğünde, grad 2, hormon reseptörü % 30 pozitif bulundu.Lenf bezleri temiz bulundu. Kemoterapi ve radyoterapi yapıldı. Tümörüm kötü tipte mi? Tamoksifen kullanıyorum ama adet görüyorum, tamoksifenin adetimi keseceğini düşünmüştüm. Bu konularda ne düşünüyorsunuz?

Serpil Gelgeç

Sayın Serpil hanım,

Tümörünüzün habis olması büyüme ve yayılma özelliği olduğunu göstermektedir. Yani kötü huylu bir tümördür. Tamoksifen reseptör pozitif olan hastalarda önerilmektedir. Bu ilacın bazı yan etkileri olabilir. Ancak yararları zararlarından daha fazladır. Tamoksifen overlerde yumurtlamayı arttırıcı bir etki gösterir. Yani doğurganlığı arttırıcı etkisi vardır. Adetlerinizin kesilmemesi doğaldır.


Sayın Hocam,

Benim mememde üç adet tümör bulundu. Memem korunarak ameliyat oldum. Tümörlerin hepsi kötü huylu çıktı ancak koltuk altımdaki bezelerde tümör bulunmadı. Şimdi radyoterapi önerildi. Sizce ne yapayım. Radyoterapi yapılmasa olur mu?

Firdevs Güzel

Sayın Firdevs hanım,

Meme kanserinde memenin ameliyatta korunabilmesi için bazı kurallar var. Bunlardan bir tanesi memede birden fazla kötü huylu tümör olmaması gerektiğidir. Sizin memeniz bu nedenle korunmaya uygun olmayabilir. Bu yönden doktorlarınızın sizi ayrıntılı olarak değerlendirdiğini düşünüyorum. Eğer memeniz alınmayacak ise mutlaka ışın tedavisi yapılmasını öneriyoruz. İlaç tedavisi yönünden de değerlendirilmeniz gerekmektedir.

Sayın Hocam,

Annem 76 yaşında ve meme kanseri tanısı koyuldu. Ameliyattan sonra ışın tedavisi ve kemoterapi önerildi. Sizce bu yaştaki bir hastaya bu tedavilerin verilebilir mi?

Kezban Okur

Sayın Kezban hanım,

Işın tedavisi ve kemoterapi için takvim yaşı önemli bir kriter değildir. Hastanın genel durumu, başka ek hastalığının olup olmaması gibi durumlar daha önemlidir. Eğer kemoterapi ve ışın tedavisi alması gerçekten gerekiyorsa (buna tümörün karakteri, büyüklüğü, koltuk altındaki tutulum gibi bazı faktörler değerlendirilerek karar verilir) gerekli tetkikler yapıldıktan sonra tedavisi uygulanabilir. Bu yaştaki hastalarda tedavinin deneyimli onkologlar tarafından verilmesi gerekmektedir. Kuşkularınız devam ediyor ise hastanızı tetkik sonuçları ile birlikte ikinci bir onkoloğun görmesi uygun olacaktır.

Sayın Hocam,

Ben meme kanseri nedeni ile tedavi edildim. 5 yıldır tamoksifen kullanıyorum. Bu ay tamoksifen kesilecek. Doktorum bana başka bir hap vereceğini ve birkaç sene daha bu hapı kullanmam gerektiğini belirtti. Sizce böyle bir tedaviye gerek var mı?

Gülizar Keskin

Sayın Gülizar hanım,

Meme kanserinde tamoksifen tedavisinden sonra aromataz inhibitörü kullanımının yararlı olduğunu gösteren çalışmalar yayınlandı. Ancak hangi hastalara bu tedavinin verilmesi gerektiği, ne kadar süre verilmesi gerektiği henüz çok net değildir. Bazı hastalarda başlangıç hastalık evresine göre bu ilaç verilebilir. Bu konuda kuşkunuz devam ederse ikinci bir onkologdan fikir alınız.




Sayın Hocam,

60 yaşındayım Bende meme kanseri var. Bir ay önce ameliyat oldum. Mememi tamamen aldılar. Koltuk altımdan ise sadece işaretleme yöntemi ile bir lenf bezi çıkardılar. Lenf bezinde tümör bulunmadı. Ameliyattan sonra sadece kemoterapi verildi. Sayın hocam koltuk altında bazı bezelerin bırakıldığı söylendi. Sizce bu doğru mu?

Yonca Güzel

Sayın Yonca hanım,

Meme kanserinin tedavisinde koltuk altındaki lenf bezleri ameliyatta çıkarılır. Amaç koltuk altında kaç lenf bezine kanserin yayıldığını saptamak ve tedaviyi buna göre belirlemektir. Diğer bir avantaj da hastalığın koltuk altında tekrarlama olasılığını azaltmaktır. Ancak tüm bezelerin çıkarılması uzun dönemde kolda şişliğe, dolaşım bozukluğuna, ağrıya neden olabilmektedir. Lenf bezlerinin hepsinin çıkarılması alternatif olan bir yöntem memeden verilen bir işaretleyici maddeyle meme için ilk olan bezeleri saptamak ve bunları çıkarmaktır. Böylece daha az sayıda beze çıkarılmakta ve eğer bunlarda tümör bulunmazsa diğer bezeler çıkarılmamaktadır. Bu yöntemin avantajını araştırmak için bir çalışmada hastalar iki gruba ayrılmıştır. Bir grupta işaretleme yöntemi ile koltuk altından birkaç lenf bezi çıkarılmış, diğer grupta ise koltuk altındaki tüm bezeler alınmıştır. Deneyimli cerrahlar çalışmaya alınmıştır. 1.5 yıllık takip sonucunda işaretleme yöntemi ile lenf bezleri çıkarılanlarda duyusal hasar dört kez daha az, kol şişliği üç kez daha az, normal aktiviteye dönme için geçen zamanı daha az, genel yaşam kalitesi ilk 6 ay içinde anlamlı derecede iyi bulunmuştur. Bu tekniğin güvenilirliğini araştıran çalışmalarda deneyimli merkez ve kişiler tarafından yapıldığı zaman işaretleme yöntemi ile bezelerin çıkarılmasında doğruluk oranı % 97den fazla bulunmuştur. Halen bu yöntem standart olarak kabul edilmektedir.


Sayın Hocam,

Ben 34 yaşında bir kadınım. Meme kanseri nedeni ile tamoksifen kullanıyorum. Menopoza girer miyim?

Sevil Kızıl

Sayın Sevil hanım,

Tamoksifen aslında doğurganlık olasılığını arttıran bir ilaçtır. Menopoza neden olma olasılığı fazla değildir. Ancak tamoksifen kullanan hastalarda menopoz olasılığı kullanmayanlara göre daha fazla olabilir. Tamoksifenin kendisi de menopoz benzeri belirtilere neden olur.


Sayın Hocam,

Ben 27 yaşında meme kanseri tanısı koyulmuş bir hastayım. Sağ mememde 3 cm lik bir tümör bulundu. Koltuk altımda beze bulunmadı. Doktorum sağ mememi tamamen almadan sadece tümör bölgesini çıkaracağını belirtti. Bu bende bir risk oluşturur mu? Memenin tamamen alınması daha uygun değil mi?

Meltem Gür

Sayın Meltem Hanım,

Memenin tamamen alınmasına gerek yok. Yapılan çalışmalar memenin tamamen alınması ile bir kısmının çıkarılması ile aynı iyileştirici etkiye sahip olduğunu göstermiştir. Meme tamamen çıkarılmadığı takdirde mutlaka ışın tedavisi de uygulanması gerekmektedir. İlaç tedavisi seçimi ise hastanın diğer bulgularının kontrolüne göre yapılır.

Tedaviye bağlı yan etkilerle baş etmeye ilişkin sorular

Sn. Prof.Dr. Adnan Aydıner,

Tedavisini İzmirde sürdüren bir yakınım 16 yıl önce meme ameliyatı oldu. Tek memesi alındı, 10 yıl önce kemoterapi aldı, radyoterapi görmedi. Üç yıl önce kaburga (kısmen yumşak doku) metastazı görüldü. Radyoterapi yapıldı, tamoksifen kullandı. CEA değerleri 100 civarında çıkınca Megase denendi, dört ay sonra yüz kemiğinin bir yerinde ağrı-metastaz görüldü. Işınlama alanı riskli olduğu için radyoterapi tedavisinde terredüt edildi. Bu kez altı aydır Xeloda ve ayda bir Zometa alıyor. Ağrıları azaldı, halsizlik oluyor. Xeloda bir hafta kullanılıp, bir hafta ara veriliyor. Klinik tablosu bu olan hastaya siz ne önerirsiniz? Son kullandığı ilaçtan daha etkili bir ilaç var mı? Bu ilacı kullanırken kan yapıcı veya immun sistemi destekleyen gıda veya ilaç almalı mı? Psikolojisini düzeltmek için ilaç kullanabilir mi?

Nihal


Verdiğiniz bilgiler size bir önerebilmek için yeterli değil. Bir hastaya tedavi kararı verilirken diğer organların çalışma kapasitesi, tümördeki reseptörlerin durumu, hastanın yaşı ve genel durumu gibi bir çok bilgiye ihtiyaç vardır. Ancak sadece kemiği tutmuş bir meme kanseri olduğunuz düşünülür ise ve genel durumunuz damardan ilaç almaya uygun ise, ön planda damardan verilen ilaç tedavilerini öneririz. Xeloda kullanımı sırasında ek başka bir kan yapıcı ve immun sistemi destekleyen ajan alınmasına gerek yoktur. İyi ve dengeli bir beslenme önemlidir. Hasta psikolojik desteğe ihtiyaç duyduğunda bir ruh hastalıkları uzmanına başvurmasını öneririz, tabi aile desteği herşeyden önemlidir.

Sayın hocam,

Hastam'ın sol memesinden tümör çıkartılıp lenf bezlerine bakıldı, temiz çıktı. Lenf bezlerine müdahale yapılan koldan farklı bir sorun için akapunktur veya cerrahi bir girişim yaptırmak riskli midir? Kolun şişmesine neden olur mu? Bu kolun şişme tehlikesi ömür boyu geçerli midir?

Saygılarımla

Çağla Karayarlı

Eğer koltuk altınızdaki lenf nodlarınız temizlendi ise o kola yapılacak müdahaleler kolun şişmesine yol açacak sorunlara neden olabilir. Zorunlu olmadıkça o kola işlem yaptırmamalısınız. O kolunuzu korumalısınız, ağır kaldırmamalısınız,akapunktur yaptırmamalısınız. Eğer koltuk altı lenf bezleri alınmadı ise herhangi bir sakınca yoktur.


Sayın Hocam,

Ben 60 yaşındayım Erken evre meme kanseri nedeni ile 2 yıl önce ameliyat oldum. Daha sonra tamoksifen başlandı. Bir ay önce sağ bacağımda şişlik oluştu. Yapılan incelemede tromboflebit olduğu söylendi Buna yönelik kanı sulandıran tedavi başlandı. Bacağımdaki bu şişliğin kanser hastalığı ile ilişkisi var mı?. Bana önereceğinizi bir şey var mı?

Saliha Öz

Sayın Öz,

Mutlaka jinekolojik muayene yaptırınız. Kanserli hastalarda kanda pıhtılaşmaya eğilim artabilir, ancak sizde hastalığın tekrarlamış olduğunu sanmıyorum. Bu açıdan doktorunuzla görüşünüz. Bacağınızdaki tromboflebit başka bir risk faktörü bulunamazsa tamoksifene bağlı gelişmiş olabilir. Bu durumda aromataz inhibitörü kullanmanız ve tamoksifeni kesmeniz daha uygun olur.

Merhaba Adnan bey

Annemin 2 sene önce meme kanseri teşhisi ile tek memesi alındı, sonrasında 6 ay kemoterapi tedavisi gördü. Şimdi de 5 sene kullanacağı bir ilaca devam ediyor. Bu süre içinde nasıl beslenmesi gerektiğini soruyor. Özellikle neleri yemeli ve neleri yememeli? Son 7-8 aydır eli şişti ve inmiyor. Daha fazla şişmemesi ve inmesi için ne yapabiliriz?

Rumuz Nagihan İlknur

Sayın İlknur,

Annenizin beslenmesinde özel bir önerimiz yok. Ancak bol meyve sebze yemesini, kırmızı eti daha az tüketmesini, katı yağları az tüketmesini ve kilo almamasını öneriyoruz. Eldeki şişlik büyük olasılıkla koltuk altındaki lenflerin çıkarılmasına bağlı. Kolunu daha az sarkıtması, elini ve kolunu kesiklerden yaralanmalardan koruması, şiş olan elinde yüzük taşımaması önemli. Düzenli olarak doktor kontrollerine gitmeyi ihmal etmesin.




Merhaba,

Bir yıldır meme kanseriyim. Tedavime halen devam ediyorum. Hastalığımdan önce saçlarımı boyatıyordum. Kemoterapiden sonra şu an saçlarım tekrar uzadı. Yine saçlarımı boyamamda bir sakınca var mı?

Rumuz Kle

Sayın Kle,

Saçlarınızı boyatmada hiçbir sakınca yok. Ancak, markasını bildiğiniz bir saç boyasını kullanmalısınız.

Hocam,

benim anneme iki sene önce meme kanseri teşhisi konuldu. Dört kere ameliyattan önce dört kere de sonra kemoterapi aldı. Ameliyatta sol memesi alındı. Şimdi de akciğerde yenileme var. Yeniden kemoterapiye başlandı. Bu ilaçlar annemi çok etkiliyor, bunun nedeni nedir? Kemik taramasında da metastaz başlangıcı yazıyor bu kemik erimesi mi?

Sayın Okurumuz,

Kemoterapide kullanılan ilaçlar sürekli bölünen hücreleri öldürmektedir. Bu hücreler tümörlerde olduğu kadar, vücutta bazı organlarda da (örneğin, kemik iliği, bağırsaklar) bulunmaktadır. Kemik iliğinde normalde tüm insanlarda yaşam boyu sürekli hücre yapımı vardır. Benzer hücre yapımı “mukoza” dediğimiz ve ağızdan başlayarak makata kadar giden boşluklarda da olmaktadır. Buralarda bulunan hücrelerin bir kısmı sürekli yenilenmektedir. Kanser tedavisi için verilen ilaçlar çoğalan kanser hücrelerini öldürürken vücutta normalde sürekli yenilenen bu hücrelere de zarar vermektedir. Yan etkilerin bir kısmi bu nedenle meydan gelmektedir. Ağızda yara oluşabilmekte, kan değerlerinde düşme olmakta, saçlar dökülebilmektedir. Ancak bu yan etkiler düzelebilir niteliktedir. Tedaviden bir süre sonra vücudumuz bu yan etkileri ortadan kaldırır. Önemli diğer bir yan etki de bulantı ve kusmaların olmasıdır. Bunun için bulantı ilaçları kullanılmalı ve önerilere uyulmalıdır. Kemoterapinin yan etkileri ile ilgili daha fazla bilgi için web kaynaklarından yararlanılabilir (www.adnanaydiner.com). Annenizin kemikteki sorunu hastalığın yayılmasına bağlı olabileceği gibi farklı bir nedene de bağlı olabilir. Kesin tanı için filmlerin çekilmesi, bazen biyopsi yapılması gerekebilir.

Sayın Prof.Dr. Adnan Aydıner,

Ben meme kanseri tanısı ile tedavi gören bir hastayım. Şu an tamoksifen kullanıyorum. Bu ilacı kullanmaya başladığımdan beri sıcak basması, terleme, vajinal kuruluk gibi menopoz benzeri şikayetlerim çok fazla olmaya başladı. İlacı uzun süre kullanacağımı biliyorum, bu nedenle bu şikayetlerin etkisini azaltmak için sizin önerileriniz ne olur?

Rumuz: Çiçek

Sayın Çiçek hanım,

Meme kanseri tanısı ile tedavi gören hastalar özellikle tedaviye bağlı aniden menopoza girdi ise, sıcak basması, terleme, vajinal kuruluk gibi menopoz benzeri şikayetleri doğal yollarla menopoza girmiş olan hastalara kıyasla daha fazla yaşabilir. Bu hastanın bireysel özelliklerine bağlı olarak da farklılık gösterebilir. Sıcak basmalarını önlemek için pamuklu, hafif kıyafetler giymeli, sentetik ve yünlü kıyafetlerin kullanımından kaçınmalısınız. Buna ek olarak aşırı sıcak ortamda kalmamaya özen göstermeli, yatmadan önce ılık bir duş alabilirsiniz. Çay ve kahve tüketimini azaltmada da yarar vardır. Vajinal kuruluğu önlemek için su bazlı kayganlaştırıcılar kullanabilirsiniz.


Sayın hocam,

Ben 48 yaşındayım ve 2003’te bana meme kanseri tanısı kondu. İlk önce ameliyat oldum ve takibinde radyoterapi ve kemoterapi tedavisi gördüm şu an tedavim tamamlandı ve tamoksifen kullanmaya başladım. Tedaviye başladığımda 60 kiloydum, ama tedavi boyunca kan değerlerimi yüksek tutmak ve güçlü olmak için ailemin ısrarı ile iyi beslendim ve şu an tedavi öncesine göre yaklaşık 15 kilo aldım. Bu kilolar hastalığımı olumsuz etkiler mi ve kiloları vermek için diyet yapabilir miyim? Bu konu ile ilgili önerilerinizi yazarsanız sevinirim. Teşekkür ederim.

Selma Soykan

Sayın Selma hanım,

Kilo artışı genellikle menopoza girmemiş olan kadınlarda yaşanan bir sorun olmakla birlikte, meme kanseri tanısı ile kemoterapi alan hastaların yaklaşık %50-90’ı tarafından da ifade edilen bir sorundur. Kilo artışının nedenleri tam olarak bilinmemektedir. Kaynaklarda meme kanseri tanısı ile tedavi gören hastalarda kilo artışının bulantıya cevap olarak gelişen aşırı yemenin, tedavi sırasında fiziksel hareketlerin azalmasının, depresyonun, serum estradiol düzeyinin ve metabolizma hızı azalmasının sonucunda olabileceği ifade edilmektedir. Bazı çalışmalarda kilo artışının hastalığın seyrini kötüleştirdiği ve erken dönemde hastalığın tekrarlamasına neden olduğu ifade edilse de, bazı çalışmalarda kilo alımı ile hastalığın seyri arasında herhangi bir ilişki olmadığı belirtilmiştir. Buna karşılık menopozda olan ve meme kanseri olan hastalarda tümör hormon reseptörleri pozitif ise, vücuttaki yağ dokusunun östrojen kaynağı olması nedeni ile hastalığın seyrinde olumsuz etki yapabileceği öne sürülmektedir. Diğer taraftan kilo alımının hastalarda diyabet, inme ve hipertansiyon riskini artırdığını biliyoruz. Tüm bu nedenlerden dolayı, şişmanlık hasta sağlığı açısından zararlı kabul edilmektedir. Aldığınız kiloları vermek için diyet yapmaktan çok, düzenli egzersiz yapmalı ve diyette yağ alımını azaltmalısınız. Çalışmalarda da düzenli egzersiz yapan kadınlarda kilo alımının engellendiği, yağ depolanmasının azaldığı ve kadınların aldıkları kiloları sağlığını etkilemeden kalıcı bir şekilde verdiği vurgulanmaktadır. Bu nedenle imkanınız var ise her sabah kendinizi yormayacak şekilde yürüyüş yapın ve beslenme alışkanlığınızı düzenleyin.

Adnan Aydıner

Diğer Sayfalarıda Dolaşın